Yıl 1970 Hüseyin 19 yaşında sağlık kolejinden mezun oldu. Epey bekledi tayin yok.
-Kardeşim herkes Ankara'da. Okuldan evraklarını, askerlik şubesinden tecilini al, hadi Bakanlığa geç kalacaksın!...
Adresler toplandı. Nerede hangi otelde kalınacak belirlendi.
-Haydi yolun açık olsun. Akşam otobüsü ile uğurlandı. Öğleye doğru Ankara'ya geldiğinde, ilk iş otel, şöyle rahat bir duş, traş ve Bakanlık.
-Sen hiç merak etme, bir hafta on güne tayininiz çıkar. Zaten merkez vilayetlerde açık çok.
-Teşekkür ederim. Ancak ben hemen elden almak isterim. Bir daha Marmaris'e gidip-gelmek benim için zor. Uygun göreceğiniz vilayete buradan gidersem daha iyi.
-Tamam sen hafta sonu gel...
Hüseyin ertesi gün, şöyle adreslere baktı. En tanıdıkları sıraladı.
"Hah işte; Ahmet amcalar en iyisi "Sora sora Bağdat aşılır. Küçükesat ve kapı zili çalındı...
-Aaa Hüseyin hoş geldin ...İmkanı yok burada kalacaksın, hemen Ahmet'le git otelden eşyalarını al. Akşama yakın dostlara yemeğe gideceğiz.
-Buyrun...buyrun...
Yeni ev, evin hanımı 30-35 yaşlarında, son derece sosyete, Hüseyin taşra çocuğu hemen uzatılan ele sarıldı. Öptü başına koydu.
-Aaa...ne yapıyorsun beni yaşlandırıyorsun delikanlı.
***
Tayin olunan yer Antakya. Hatırına Muğla'da görev yapmış, daha sonra buraya tayin olmuş bir başka tanıdığını bulmak geldi. Ve buldu. Aman ne samimiyet...
-Bizdeyiz Hüseyin yengende çok sevinecek.
Zil çalındı, çok hoş bayan kapıyı açtı.
-A bu bizim Hüseyin değil mi?
Hüseyin elini uzatan bayana şöyle bir baktı. O da olsa olsa 40 yaşında, elini sıktı.
-Ne o Hüseyin memur olunca yengelere hürmet azaldı mı? Neden
elimi öpmüyorsun?
Hüseyin yine pot kırdığını anladı. Anladı anlamasınada;
-Yahu bu bu el öpülecek mi? Sıkılacak mı? Öpsen bir türlü öpmesen öteki türlü.
Evin hanımına daha önce başından geçen olayı anlattı. Kahkahalarla…