AZİZ NESİN’İN KONUKSEVERLİĞİ

Yeni yerler, yeni mekânlar, yeni insanlar hep kazanım olmuştur benim için.1986-2000 yılları arasında severek çalıştığım kolejdeki öğretmenliğim. Okulumuzda Anadolu bölümü olması nedeniyle birçok ulustan insanla tanışma olanağı bulmuştum. Almanlarla dostluğumuz bir başkaydı. Sülalemde Enver Paşa yanlısı da yok; ama bu hayranlık nedendi bilemiyorum. Belki de söylenenlerin aksine sıcak insanlardı…

Sieglende, Almanya’dan ülkemize çalışmaya gelmiş bir öğretmendi. Aziz Nesin’i biliyormuş. Hakkında epey bilgisi vardı. Merak ediyormuş. Bana bir gün, Aziz Nesin’in Çatalca’daki vakfına gidelim, dedi. Tamam, gideriz, dedim. Gezmek arayıp da bulamadığım bir şeydi. Aziz Nesin’in yanına gitmenin güzelliği neye değişilirdi ki…

Yarıyıl tatili başlamıştı. Tatil başlar başlamaz ver elini İstanbul. Bir gün İstanbul’da kalıp Çatalca’ya yola koyulduk. Vakıftan girince Aziz Nesin bizi büyük bir sıcaklıkla karşıladı. Hava çok soğuktu. İçerinin sıcaklığı Aziz Nesin’in sıcaklığıyla birleşince üşümemiz birdenbire geçmişti. Büyük Usta’nın çalışma odasına geçtik. Büyük bir soba yanıyordu içeride. Üzerinde büyük bir çaydanlık. Çaydanlığın alt tarafı is tutmuş. Simsiyahtı. Sapı telle bağlanmıştı. Bizlere kendi eliyle çay ikram etti. Zieglende, Türkçe’yi anlıyor, konuşuyordu. Anlamadığında ingilizcemle yardımcı oluyordum. Odanın tüm duvarları kitaplıktı. O görüntü bana sevgili Ahmet Çuhacı’nın dizelerini anımsattı. Sevgili Çuhacı, Aziz Nesin’in Feneryolu’ndaki evini görünce yazmış bu şiiri: Yazarın evinde/Hiç duvar yoktu/-vardı da-/ kitaptan görünmüyordu/Sırf pencereleri vardı./

Duvarlarda kendi eliyle yazdığı şiirler. Sol eliyle yazdığı için yazılar biraz düzensiz. Daha önce felç geçirdiği için bir elini kullanamıyordu. Yıl 1987.Biz gittiğimizde sağlığı iyiydi. Şiirleri de hastanede yazdığını söyledi. Duvarlarda ressam ve karikatüristlerin çizdiği kendi resimleri.

Bize vakfı gezdirdi. Aldığı ödüller, şiltler camekanlar dolusu. Kendisine gittiği ülkelerde verilen çeşitli armağanlar. Bulgaristan’da altın çatal ve kaşık vermişler anı olarak. Yılda bir kez bu çatal ve kaşıkları kullandırıyormuş öğrencilerine. Çocuklara soruyormuş, bir farkı var mı? diye. Çocuklar hayır, yok, diyorlarmış. Altın gibi adama, altın vermeyi iyi akıl etmişler.

Vakfı gezerken oğlu Ali Nesin’i görüyoruz. Bize hoş geldiniz, diyor. O yıllarda, askere gitmek istemediği için hakkında dava açılmıştı. Vakıfta kalan öğrencilerin yanına gidiyoruz. Hepsi de tatlı birer ışık demeti. Aziz Nesin’in kitap kapaklarının arkasında fotografı olan çocuklar. Alman arkadaş fotoğraflarını çekiyor. Ben o geziye fotograf makinemi götürmemiştim. Almanların bir özelliği vardır. Kişinin, mekanın fotoğrafını çekerler, kendileri onun yanında poz vermezler. O gün, Aziz Nesin’le tek poz olsun fotograf çektiremedim. Daha sonraları gittiğimde de akıl edemedim.

Biz vakfı gezerken sofra kurulmuş. Hep birlikte yemeğe oturduk. Bizimle birlikte 12 Eylül’de askeriyeden ayrılmış- ya da ihraç edilmiş, tam olarak bilemeyeceğim-bir yarbay ve eşi de masadaydılar. Karı koca gönüllü olarak vakıfta çalışıyorlarmış. Yemekte ıspanak, fırında tavuk, elma vardı. Yemekleri görünce Aziz Nesin’e takıldım.” Yemekler güzel, ilgi çok sıcak, gelmişken yarıyıl tatilini burada geçirelim.” dedim. Aziz Nesin, bu sözün altında kalmadı. “ Biz de koukluk bir öğünlüktür. Yok öyle bedava iş.”dedi.

Zieglende elmaları görünce, çok güzel, çok güzel, dedi. Güzel dediği elmalar, yaralı bereli, içi kurtluydu. Aziz Nesin,”Nasıl da biliyorlar yararlı meyveyi. Bahçemizdeki meyveler ilaçsız, gübresiz, doğal olarak yetişiyor. Bizim insanımız bu elmaları görse, bize kurtlu elmaları yedirdi, diye söylenir. Tarım ilacı dedikleri zehirden başka bir şey değil. Böceği, asalağı yok eden insana zarar vermez mi? ” dedi. Elmalar, yediğmiz tavuk vakıfta yetiştirilmiş. Konuşmalar uzadı. Her şey üretime dönük olmalıymış. Tüketici oldukları için kedi, köpek beslemediğini belirtti Aziz Nesin.

Yemekten sonra birer çay daha içtik. Abdalın karnı doyunca gözü pabucunda olurmuş, dedim. İzninizle biz kalkalım, dedim. Aziz Nesin,” Kalın burada, yerimiz var. Bu saatte nereye gideceksiniz?”dedi. Gidelim, gidelim, dedim. Aziz Nesin,” Bir gece kalırsanız, ücret almayız.”diye takıldı. Kendimce, Büyük Usta’yı daha fazla rahatsız etmeyelim, diye düşündüm. Zieglende de kalmak istiyordu.

Teşekkür üstüne teşekkür ederek vakıftan ayrıldık. Bizi, 12 Eylül mağduru yarbay götürüyordu. Vakfın arabasıyla Çatalca’ya gidiyorduk. Yolda giderken “Keşke kalsaydınız, bu saatte Çatalca’da nereye gideceksiniz?”dedi yarbay bey.

Çatalca’da indik. Son İstanbul arabası da gitmişti. Bir otel bulduk. Yıkık dökük, viran bir yerdi. İçeri girince bir otel azmanı karşıladı bizi. Onu görünce Yusuf Atılgan’ın Anayurt Oteli romanındaki Zebercet’i çağrıştırdı bana. Kısa bir sorgulamadan sonra telefona sarıldı.”Otele iki öğretmen geldi, biri Alman’mış.” Kimliklerimizi aldı ve gitti. Yirmi dakika sonra geldi.”Tamam, kalabilirsiniz.”dedi. Kayıt defterini açtı. Bana bir şey sormadan iki ayrı oda, dedim. İsteseniz de aynı odayı veremem, dedi...

Sabahleyin bir pastanede kahvaltı ediyorduk. Zieglende, dün gece kapım iki kez çalındı. Sen miydin? dedi. Sanırım, kimin yapabileceğini düşünmüşsündür, deyince gülüştük. Güzel Alman kızını görünce, otel görevlisinin aklına kötü şeyler mi gelmişti(!)

Gece boyu düşündüm. Keşke vakıfta kalsaydık, dedim kendi kendime. O büyük insanla paylaşılan her dakika dünyalara bedeldi. Aradan birkaç yıl geçti. Aziz Nesin’le sanırım İzmir’de görüştük.”Vakfa geldiğiniz Alman kız çok yardım severmiş. Almanya’dan çocuklara epey eşya yollamış. Görürsen kendisine teşekkür et. Şimdi nerede o kız ?”demişti.

Aradan yıllar geçti. Tam 21 yıl olmuş. Anıların dışında, şimdi nerede acaba?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

              10.CİDE RIFAT ILGAZ SARI YAZMA FESTİVALİ

            Yemyeşil dağların arasına sıkışıp kalmış bir mavi ilçe.Rıfat Ilgaz’ın “Annem ne iyi etmiş de beni bu cana yakın memlekette doğurmuş.”dediği yer Cide’den başka bir yer değil. Yeşiller arasına  bir fırça darbesiyle bir tutam mavi serpiştirilmiş.Mavi ve yeşilin coşkuyla kaynaştığı,birleştiği Cide ortaya çıkmış.Rıfat Ilgaz’ın ciğerlerine ilk havayı doldurduğu  yerde aynı havayı bulmak olası.Kirlenmemiş,bozulmamış,el değmemiş,bakir bir yerleşim yeri.Ömre bedel koylarıyla insanı çekiyor.Hava tertemiz,berrak,gün ışıl ışıl...

            10. Cide Rıfat Ilgaz Sarıyazma Kültür ve Sanat Festivali için Cide’deyiz.Atatürkçü Düşünce Derneği ve belediyenin çabasıyla gerçekleştirilen festivalde on yıl geride kalmış. ADD sanat ,kültür olayını üstleniyor.Belediye ise eğlence olaylarını kotarıyor.Son dört yıldır,böyle bir yol izleniyor festivalde.

            Her yıl,daha bir önem kazanarak sürüyor Sarıyazma Festivali.”Alan almış,satan satmış/Beşik kertmesi başım bağlı!/Yavru kuşum,bu sendeki güzellik/Başlık mıdır,harçlık mıdır babana!/Al paçalıklı ,sırtı küfeli/Başı çifte çifte sarı yazmalı/Siler gibi alın terini çevrene/Bu kara yazıyı alnından silip/Kendi öz tazını,kendin yazmalı!” dizelerinde ne güzel anlatmış sarı yazmayı Usta Rıfat Ilgaz.

            Festival süresince,genç kızlarbaşlarındaki sarı yazmalarlafestivale ayrı bir renk kattılar.Üç gün boyunca Aydın Ilgaz’ın gözleri ışıl ışıldı.Beni görünce “Sana hoş geldin demiyorum.Her yerde birlikteyiz nasıl olsa...”derken gülüyor,sonra bana öyle bir sıcaklıkla sarılıyordu ki anlatamam.Babası da öyle sarılırmış.Yazar Mehmet Saydur ,Rıfat Ilgaz’la ilk buluşmasını anlatırken”Nasıl da içten,güçlü ve sıcacık sarılmıştı ki parmak uçlarının  gücünü bedenimde duyumsamıştım. “ demişti.

            Festival söyleşiler,konserler,spor karşılaşmaları,doğa yürüyüşleriyle güzelleşiyor,güzelleşiyordu.Aydın Ilgaz,Burhan Günel,Tanju Cılızoğlu,Mehmet Saydur,Kadir İncesu,Nilay Yılmaz,Sadi Erol Erdinç,Ali Nazlı,Ruhi Su ve Dostlar Korosu katılan sanatçılardı.Ben ise ADD’de kitaplarımı imzaladım.

            Birkaç yildır ,festivalin gerçekleşmesini sağlayan ADD Başkanı Huriye Öztürkoğlu ,” On yıllık festivalin sponsoru yok.Beş yıl Kültür Bakanlığından destek gördük.Yoksunluklar içinde ancak bu kadarı yapılabilir. Bizleri sevindiren festivalin benimsenmiş olması.İnsanlar iznini buna göre ayarlıyor.Ülke genelinde görülen burada da görülüyor.Halkımız eğlencede var,kültür ve sanatta yok..”diyor.

            Huriye Öztürkoğlu Rıfat Ilgaz’ın evinin onarımı konusunda da ADD’nin katkılarının büyük olduğunu söylüyor.”Rıfat Ilgaz,7 Mayıs 1911’de babasının memur olması nedeniyle bu evde doğmuş.Dördüncü sınıfa kadar Cide’de kalıyorlar.Babasının tayini Terme’ye çıkıyor.O ise Kastamonu’ya ablasının yanına gidip orada okuyor.Bu evin kırk varisi v ardı.ADD otuz beşini satın aldı.Geriye kalan beş hisse  22 kişinin üzerinde görünüyordu.Bu çıkmazı gören anıtlar kurulu  hisseleri kamulaştırıp sorunu çözdü..2001 yılında Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünce Rıfat Ilgaz Müzesi yapılmak üzere  kamulaştırıldı. 3 Kasım 2003 seçimlerinden sonra bir gelişme olmadı.2005 yılı şubat ayında  Belediye Başkanı  Necdet Demir’in restore edeceğiz,sözü vermesi üzerine belediyeye  devredildi.”dedi.

            Koca Çınar Rıfat Ilgaz’ın evi yıkıldı yıkılacak durumda..Belediye Başkanı Necdet Demir ,tüm söyleşi ve toplantılarda evi müze yapacaklarını dile getirdi.Festivalin açış konuşmasında “Herkesi 11. Festivalimizde Rıfat Ilgaz’ın evini ziyaret etmeye davet ediyorum.Ünlü yazarımızın mezarını da Cide’ye taşıyacağız.Bunun sözünü şimdiden veriyorum.” dedi.

            Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz “ Tek dileğim babamın doğduğu tarihi evin restore edilerek müze ve kültür merkezi olarak hizmet vermeye başlamasıdır.”dedi.

            Festivale Kastamonu milletvekilleri ilgi gösterdi.Cide Belediye Başkanı Necdet Demir ,Cide Kaymakamı Salih Işık da tüm etkinliklere katılarak festivali sahiplendiler .

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

BAŞKA ŞEYLERİN ŞİİRLERİ

19 Eylül 2019 Perşembe 11:43

KARİKATÜRİST BELEDİYE BAŞKANI

31 Ağustos 2018 Cuma 10:17

AZİZ NESİN ÇOK ÜZÜLMÜŞTÜ

27 Ağustos 2018 Pazartesi 10:17

GÖNEN BAHAR KUPASI

14 Ağustos 2018 Salı 10:49

ANTİK KLAZOMENAİ’DE KONSER

10 Ağustos 2018 Cuma 10:49

KİTAP ÇOCUK VE OKUMA ÜZERİNE

07 Ağustos 2018 Salı 11:59

MERSİN OVA MAĞAZALARINDA

06 Ağustos 2018 Pazartesi 11:59

MUZAFFER İZGÜ’YE OKULDA DOĞUM GÜNÜ

28 Temmuz 2018 Cumartesi 11:06

DİZELERİ GÜZELLİĞİNDE BİR DOST

27 Temmuz 2018 Cuma 10:42