Atatürkü Ne Kadar Doğru Anladık?
Atatürk'ü Ne Kadar Doğru Anladık?
Prof Dr Ramazan Demir
Yeni bir 10 Kasım'ı yaşıyoruz
Bir sene önce bu tarihi günde, 10 Kasım 2009'da, açılım şampiyonları, milli devletin kuruluş felsefesine ters olan bir projeyi tartışmaya açtılar; hem de Türk Milletinin irade tecelli makamı olan T.B.M.' de
Bu tarih, acılı gün olarak tarihe geçti. Bu yazımızda Atatürk'ü ne kadar doğru anlayabildik? Sorusunu irdelemeye çalışacağız.
Artık 10 Kasımlarda Atatürk'ü methetme nutuklarını irat etmek son derece gereksizdir. Çünkü Atatürk'ü tarif etmek, anlatmak mümkün değil, belki O'nu anlamaya çalışmak en doğru yol olur
Bu bağlamda yazımızın başlığı böyle konuldu. Sanıyorum ki böyle bir yaklaşım da son derece isabetlidir. Zira Atatürk'ü kelimelerle tarif etmek mümkün olsaydı yaptıklarının sınırları çok daralırdı; yaptıklarının tarifi tam yapılamayacağına göre O'nu da tam anlamıyla tarif etmek, anlatmak mümkün değildir
Eğer tarif kelimesinin sınırları içinde bir anlam geliştirilecekse bu, Atatürk için yetersiz kalır. O takdirde kişilerin söylemleriyle sınırlı bir Atatürk tarifi olabilir; örneğin denilebilir ki Atatürk, komple bir sporcu, atletti; büyük devrimci, asker, komutan, devlet adamıydı; deha, filozoftu... Tüm bu özellikleri kendinde toplamış olan bir insan
**
Bağımsızlığın örneği
Evet, Atatürk'ü anlamaya çalışmak en doğru bir yöntem ve çıkış olabilir
Tüm bu özellikleri ve yetenekleri kendinde, benliğinde birleştirmiş ve Türk Milletiyle bütünleşmiş; kendini geleceğe göre programlamış mütevazı, sevgi dolu, dünyaya barış için bakan, ülkesine demokrasi getirmek için çabalayan; varlığını milletine adayan mülksüz kahramanların en önden gelen neslinin tek örneği
Emperyalizme karşı açılan milli mücadele savaşını tüm halkıyla birlikte vermiş ve kazanmış
Zor olanı, hatta imkânsız olanı başarmış
Sadece Türk Milletinin kurtuluşunu-bağımsızlığını-geleceğini etkilememiş, mazlum milletlere örnek oluşturmuş, Hindistan'dan Küba'ya, Yemenden Kafkaslara kadar dünya milletlerine istiklâlin anlamını öğretmiş, örnek olmuş bir lider
Hiçbir şeyi kendisi için, egosunu tatmin etmek için yapmamış, her şeyi milleti için yapmış
Fani dünyadan çekip gittiğinde de milletinin kalbinde silinmeyen bir iz bırakmış... Bir insan için bundan daha büyük bir varlık, değer, miras olabilir mi?
Atatürk'ü anlamayan ve O'nun fikirlerine inanmayanların hep tekrarladıkları tekerlemeyi duyar gibiyim; Atatürk ne yaptı ki?
**
Atatürk ne yapmadı ki!
Fi tarihinde öğretmen sınıfta öğrencilerine bir kompozisyon yazdırmak ister; Atatürk ile ilgili olarak bir konu verir; kompozisyon konusu; Atatürk Türk Milleti için neler yaptı?
Verilen sayfalar dolusu cevapları inceleyen öğretmenin dikkatini tek cümle içeren bir sınav kâğıdı çeker; Atatürk ne yapmadı ki!?
Yaşamımızda Atatürk'e neler borçluyuz, diye bir soru sorulduğunda, verilecek cevap ne olabilir acaba? Çok kısa bir cevap da olabilir, uzun da
Neler borçlu değiliz ki?!
Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet rejimini yıkmak isteyenler de demokrasi merkezli Cumhuriyet idaresinde varlıklarını sürdürmekteler
Bu yıkıcı ve yok ediciler de Atatürk'e borçlular
Milletin manevi değerlerini işportacı malzemesi yapan karanlık kafaların varlığı da Atatürk'e borçlu
Atatürk ve arkadaşlarının önderliğinde, Türk Milleti ile birlikte, kurdukları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel kurumlarına kurşun sıkan zihniyetlerin oluşup gelişmesi bu Cumhuriyet sayesinde olmuştur; cumhuriyete düşman yetiştirilen karanlık kadrolar da, Atatürk'ün kurduğu rejim sayesinde devlet idaresinde söz sahibi olmuşlardır
Yine denilebilir ki; sanat yapabiliyorsak, kitap yazabiliyorsak; özgürce konuşabiliyorsak; TV programı yapabiliyorsak; düşünce üretebiliyorsak bunun temeli Gazi'nin bize hediye ettiği laik, hukuk, demokratik Cumhuriyete borçluyuz...
Varlık sebebimiz, Milli Mücadele Ruhu ve kazanılmış istiklâldir; bu da Mustafa Kemal ile gerçekleşti; bunu inkâr edebilecek olabilir mi?
Olur!
Çünkü, haini bol olan bir milletiz!!! Hele bugünümüzde
**
Atatürk'ü anlamak için
Atatürk'ün yetiştiği ocak olan Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkmış olması bir şeyi hatırlatıyor; Türk Silahlı Kuvvetler her zaman ve her devirde yeniliğin, modernliğin, çağdaşlığın öncülerini yetiştirmiştir
Atatürk bu ocaktan dünyaya seslenmiş
Türk toplumu için düşündüğü ve uygulamaya koyduğu devrimleri muasır medeniyet hedefine uygun olarak plânlamış ve yapmış
Günümüzde açıkça ortaya çıkan ve pervasızlığı marifet sanan karanlık kafalar tarafından Atatürk düşüncesine yeni düşmanlıklar üretilmekte, hedefler saptırılmaktadır
Çağdaşlığa karşı geliştirilen düşmanca karşı devrim girişimleri, demokrasinin nimetlerini de kullanarak zaman içinde gelişmiş, devlet kurumlarında kökleşmeye başlamış ve tedricen Cumhuriyet kazanımlarını hedef almaya başlamıştır; kendi kafa çemberi dışında düşünce ve görüş kabul etmeyen, fakat çok ustaca kamuflajlarla takiye yapan kadrolar, rejimi hedef alan yapılanma içinde olmayı sürdürmüşlerdir
Farklı düşünce ve inançta olmanın zenginliği esasına dayanan çağdaş toplum olmanın ölçütleri belli noktalarda yoğunlaşmaktadır; bunların başında da laiklik gelmektedir. Toplumsal değerlerin çatışmadan bir arada yaşamasını sağlayan değer yargısı olan lâikliğin önemi işte burada ortaya çıkmaktadır
Bugünü ve geçmişi kıyaslamak gerek
**
Laik Müslüman olmak
Hem lâik hem de Müslüman olunabileceğini, Cumhuriyet rejimi ile gösterilmiş, fakat bunu hazmedemeyenler sürekli Atatürk düşmanlığını teşvik etmiş ve desteklemişler.
Dini motifler her toplumun fertleri arasında harç niteliğinde olan yapıştırıcı değerlerdir; bunu inkâr etmek yanlış olur; ancak, dini motifleri kullanarak insanlar üzerinde, toplum üzerinde baskı unsuru kurmak isteyen siyasi iradeler birinci derecede demokrasi ve Atatürk düşüncesinin rakipleri sayılmalıdır
Esans kokulu yerel yönetimler tarafından uygulanmaya konulan ve yöresel olarak belli alanlarda oluşturulmaya başlanan yasaklar, aslında kişilerin yaşam biçimlerini gösteren alışkanlıklarını sınırlamak değil, kişilerin özgürlükler bütünlüğünü bozma hedefidir.
**
Cumhuriyet kutsal armağandır
Atatürk Türkiye Cumhuriyetini kurarken söylediği su ifade son derece önemlidir; Cumhuriyetin kuruluşu ne bir soy, ne bir ideoloji ne de bir din üzerine kurulmuştur; cumhuriyeti kültür üzerine kurduk diyor. Kemalist düşüncenin esası bu ifadelerde saklıdır; bunlardan, cumhuriyetten ödün verilemez
Atatürk'ü anlamak için Cumhuriyet kazanımlarını, özgür yaşamanın derinliğini, ibadetini zevk ve huşu içinde yapmanın huzurunu anlamak gerek
Atatürk'ün Türk milletine en büyük hediyesi cumhuriyettir
Etrafınıza bakınız; Ortadoğu sefalet çamurunda debelenmeyen bir Türkiye varsa, bunu Atatürk'e ve Cumhuriyet rejimine borçlu olduğumuzu hatırlamalıyız
Dikkatli olmak, sıkı durmak, sağlam yere basmak gerek
Ülkemin hem dışarıda hem de içeride düşmanı çoktur
Maalesef kötü bir özelliğimiz var; kendine çok fazla düşman yetiştiren bir milletiz
Şu günlerde Türk Milletinde eksik hissedilen bir nokta var; Atatürk'ün ifade ettiği bu hedef anlamında bir tarih bilincine ihtiyaç var. Toplumuzda eksik bazı değerler, anlamalar, algılamalar sorunu var; geçmiş tarihe, toplumsal algılama ve değerlere sahip çıkma sorunu var... Atatürk'ü anlamak, ideallerini görmek, yaşama geçirdiği fikirleri görmek, fikirleri duygulara dönüştürmek demektir
Bunlar başarılmadıkça cumhuriyetin ve demokratik yaşamın kazanımları yaşanmadan silinir gider...
**
Cumhuriyetin temeli kültürdür
Atatürk'ün cumhuriyetin temelini dayandırdığı kültür üzerindeki bu vurguyu milletimiz, başta aydınlarımız anladı mı?
Biraz şüpheli! Çünkü Atatürk düşüncesini istismar edenler de, onun ticaretini yapanlar da, onun ardına sığınıp takiye yapan gayrı milli kafalar da, esans marka ideolojilerini gerçekleştirmek için Cumhuriyet kazanımlarını araç olarak kullananlar da aydın geçinen diplomalı aydıncıklardır! Vatandaş Mehmet bundan zaten haberdar değil
Atatürk diyor ki
Aydınlarımız içinde çok iyi düşünenler vardır. Fakat genel olarak şu hatamız vardır ki, inceleme ve araştırmalarımızı temel olarak çoğunlukla kendi ülkemizi, kendi tarihimizi kendi geleneklerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı dikkate almayız. Aydınlarımız belki bütün dünyayı, diğer milletleri tanır, ama kendimiz bilmeyiz
Kurtuluş savaşı verilirken Atatürk'ün çevresindeki en yakın dostları Amerikan mandası veya İngiliz mandası fikrini önerirken; O, sadece şunu düşünmüş ve uygulamış; Ya istiklâl ya ölüm demiş
Günümüzde de, tıpkı Atatürk döneminde olduğu gibi, ABD ve AB mandacılığının ötesinde uşaklık yapmaya hazır idealsiz, ruhsuz insanların öttürdüğü köşe başı isterik çığlıklar dikkate alındığında, o günün zor şartlarında mandacı tabir edilenlerin, bugünkü uşak ruhlular yanında çok daha vatansever ve milliyetperver oldukları anlaşılacaktır
Hiçbir devlet liderinde gözlenmeyen, fakat Atatürk'te dikkat çeken bir özgüven var
Hal ve hareketlerin temelinde bu özgüven vardır; doğal karşılanmalıdır ki özgüveni olmayan, büyük işlerde asla başarılı olamaz
Atatürk özgürlük ve bağımsızlık derken, kendi dışında bir değeri ret ederken, bir aydınlanmayı, yönü, hedefi öne çıkarıyor
Kişiyi bu düşünce boyutuyla birleştiriyor
Özgürlüğü somut bir değer olarak bireye vurgu yapıyor, aidiyete itibar etmiyor, bir ideolojiye, totaliter rejime sığınmıyor...
**
Laiklik inançların teminatı
Toplumun özgün değerlerini toplumun varlık sebebi olarak alıyor ve değerlendiriyor. Örneğin, toplumun manevi değerlerini kendi gerçekleri içinde kabul ediyor. Manevi değerlerin istismar edilmesini katiyen istemiyor. İstediği şeyler somut şeyler olup uygarlığa katkı yapacak şeylerdir. Laikliği manevi değerlerin, inançların, ibadetlerin sağlam ve özgürce uygulanması için teminat, inançları fertlerin hegemonyasından arındırtıyor. Laikliğin bir anlamda inancın garantisi sayılması bu noktada önem kazanıyor.
İnsanın biyolojik doğası gereğince farklı algılamaları olabilir; bunun doğru anlaşılması ve yönlendirilmesi gerekir ki topluma yararlı olabilsin
İnsan yaşamı itibarıyla kocamış olabilir, fakat aklı ve düşüncesiyle genç olabilmek önemlidir
Türk Milleti bu özelliği ile her zaman genç kalmayı başarmıştır
Bugün de Türk Milletinin bir bütün olarak fikirde genç ve taze olmak mecburiyetindedir. Bu genç düşüncenin temeli de millici fikirlerin, çağdaş normlar açısından değerlendirilip ulus-devlet düşüncesinin esası olmalıdır. Kurtuluş Savaşı, bu millici düşüncenin oluşması, geliştirilmesi ve yaşatılması ile bu düşünce bütünlüğü bağlamında sağlanmış ve başarılmıştır
**
Atatürk'ü sevmek
Atatürk'ü anlamak demek onu sevmek demektir; methetmek demek değildir... Bu ayırımı çok iyi yapmak ve anlamak gerek
Bu nedenle kendisini methedenlere karşı tevazu gösteriyor, sadece milletinin hizmetinde olduğunu, görev yaptığını ifade etmekte geri durmuyor
Özellikle Atatürk'ün Samsun'da öğretmenlerle yaptığı toplantıdaki konuşmasında bu hususa çok iyi değinmiştir; Şahsıma karşı birçok iltifatı yapma nezaketini gösterdiniz. Bu iltifatlar samimi ve kalpten olduğu için kuşkusuz çok memnun oldum. Duyguluyum ve çok teşekkür ederim. Yalnız, sizden olan bir kişiye sizden çok önem vermek, her şeyi ulusun bir ferdinde toplamak, geçmişe, bugüne ve geleceğe ait bir toplumsal açıklamayı böyle yüksek bir toplumun mütevazı bir ferdinden beklemek, elbette ki layık ve gerekli değildir...
Burada verilmek istenen mesaj bellidir; amaç kendini küçümsemek değil, topluma bir kıvanç duygusu vermek istediği belirtiliyor
Toplumun tüm fertlerin cumhuriyetin yerleşip yaşanmasında görevli olduğunu, sade bir vatandaş gibi kendisinin de sorumlulukları olduğunu fakat her şeyin tek kişide, kendisinde, toplanıp onun omuzlarına tüm yüklerin bindirilmemesi gerektiğini hatırlatıyor. Ayrıca, burada gurur dolu bir tevazu da var
O'nun şerefi, şanı tarihe kalsın; tarih en iyi şekilde değerlendirir
O'nu anlayalım ve fikirlerini yaşama geçirtelim yeter... O'nun methiyelere ihtiyacı da yok; Türk Milletinin, gelecek nesillerin O'nun rehberliğine ihtiyacı var
**
Cumhuriyet bilgili gençliğe emanet
Bilime, bilgiye ve sanata imkânlar sağlamak ve ortamı hazırlamak bizlerin, devleti idare edenlerin, tüm sorumlu ve yetkililerin görevidir... Bunu yapmak Atatürk'ü anlamakla başlar
Kemalist düşüncenin temeli, ileriye yönelmeye, iler gitmeye, yeniliği yakalamaya yöneliktir
Bunun için geleceği gençlere emanet etmenin temelinde sürekli ilerleme ve gelişme ruhu ve azminin yaşamasını, yaşatılmasını sağlama amacı vardır
Neden yaşlılara, orta yaşlılara değil de gençlere emanet ediyor Cumhuriyeti; çünkü onlar gelecektir, onlar gelecektir
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi bir şiir değildir
Geleceğe yönelik mesajdır, yol gösterici mesaj
Gelecekte, yarın hür olup olmayacağımızı anlatan bir söylemdir
Kullandığımız tüm özgürlükler bu söylemde saklıdır... Geleceğimize yönelik tehlike ve düşmanlara işaret ediyor, tehlikelere karşı korumaya çağırıyor...
Lâik, hukuk devleti ilkesi mutlaka korunmalıdır... Bu, Cumhuriyetin temel ilkesidir
Bu ilkeden taviz verildiği takdirde cumhuriyet rejimi de biter
Laik Cumhuriyet, Atatürk'ün en büyük hediyesidir Türk Milletine...
**
Tarih bilmek
Atatürk'ün en büyük özelliklerinden biri de geçmişine çok değer vermesidir
Tarihi çok iyi bilmek ve bildirmek, öğrenmek ve öğretmek ana ilkesi olmuştur Atatürk'ün...
Bakınız şu gerçeğe; Atatürk tüm askerlik hayatı boyunca cepheden cepheye koşmuş; nerede askeri sorun varsa oraya yönlendirilmiş; Trablusgarp, Kafkaslar, Şam, Halep, Çanakkale
Giderken de tarih okumuş, incelemiş
Örneğin, Osmanlı askeri -komutanı- olarak Şam'a giderken bile, yolda, at sırtında, tarih okumuş, araştırmış, etrafına de eğitim vermiş, tarih öğretmiş... Bu gerçekleri görüp anladıkça, Atatürk'ün bir toplumun millet olabilmesi için gerekli temel vasfın tarih ve kültürel değerler olduğuna inanması sıradan bir olay değildir
Bu bağlamda Atatürk tarihi olayları incelemiş, geçmiş ile günün şartlarını kıyaslamış ve gereken dersleri çıkarmış, nihai kararlarını da uygulamış
Bunun için şu gerçeği ilke olarak ifade etmiş toplumlar tarihini bilmek zorundadır...
1932 yılında yapılan ilk Tarih Kongresinde, Atatürk çok önemli bir konuşma yapar; Türkler dünyaya medeniyet öğretmenliği yapmışlardır... Şimdiden emir veriyorum, kongre 4 sene sonra yapılacak, bir komisyon kurun ve dünya tarihini bilenler olsun, arkeologlar olsun, tarih araştırmaları yapan uzmanlar olsun. Lütfen bunları seçin ve 2. Tarih Kongresinde bunların hazırladığı raporu görmek istiyorum der
Aradan zaman geçer ve 2. Tarih Kongresinde komisyonca hazırlanan rapor okunur, ardından komisyon tarafından hazırlanan bu raporlar Ata'ya verilir... Atatürk raporu derin bir sessizlik içinde dinler... Ve, gözlerinden aşağı süzülen yaşları silmeye gerek duymadan, yine en üstün vakar dolu duruşuyla şu ifadeleri kullanır;
İşte benim tarihim
der...
Ve ondan sonra da Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi milli değerleri araştıran kuruluşların toplum hayatında ne denli önemli olduğunu insanlarımız zaman sürecinde anlamaya başlar
Atatürk'ü anlamak için yaptıklarına bakmak gerek
Cumhuriyete, onun nimetlerine bakmak gerek
Onu anlamak için
**
Millet olabilmek
Atatürk, neden her şeyde ve işte sadece Türk Milletine güvendi, diye bir soru sorulduğunda, verilecek tek cevap yoktur; birçok cevap vardır
Millete dayanmak, ona inanmak, ona güvenmek
Bunun elbette ki bir sebebi olmalı
Millete dayanıp güvendiğinin temel ilkesi, toplumu millet yapan hasletlerin, kıstasların, değerlerin Türk Milletinin ruhunda bayraklaştığını görmesidir
Bir milleti millet yapan unsur nedir, sorusuna Atatürk kafa yoruyor ve araştırıyor. 12 yaşından itibaren düşünen adamdır Atatürk... Haksızlıklara, olumsuzluklara tahammülü olmayan bir karakteri vardır
Haksızlıklar karşısında akılla tepki vermeye özen gösterir
Bu konularda okurken ve araştırmalar yaparken çok etkilendiği yabancı bilim insanları vardır; millet konusunda çok önemli tespitlerde bulunan araştırmacılardan etkilenir
Sosyologlara, sosyal bilimcilere göre millet olma ilkeleri farklıdır ve bunlar şöyle özetlenebilir:
1- Milleti millet yapan şey ırk değildir; çünkü bütün modern devletler etnik karışımdır...
2- Milleti millet yapan unsur din de olamaz. Devletlerin sınırları ile mezheplerin sınırları birbirleriyle özdeş değildir...
3- Milleti, tabii sınırları referans alarak tanımlamak da tehlikeli ve böyle keyfi bir teori de olamaz...
İşte bu temel ilkeler etrafında millet olmanın ana hatlarını inceler ve irdeler
Atatürk, milleti millet yapan unsurlar konusunda kafa yorarken sosyal bilimlerin bu özelliğinden çok etkilenir.
**
Millet bir ruhtur
Atatürk'e göre bir milleti millet yapan unsurların başında tarih gelir. Uygulamalarında tarihin yerini ayrı olduğunu belirtir. Çünkü tarih, milletlerin hayatını, sürekliliğini göstermektir...
Tarihi olmayan milletler sürekli olamamışlar
Medeniyetler kuran milletlerin sürekliliğini sağlayan tarih ve dil birliğidir. Tarih ve dil yaratamamış olan milletlerin hiçbir şekilde iz bırakamadıkları bilinir
Çünkü millet, maddi olgularla tasvir edilemez... Millet bir ruhtur, manevi bir değerdir; çokların, teklerin bütünüdür; onu anlamak ve hissetmek gerek... Bu ruhu ve bu manevi değeri aslında tek değer olan iki şey teşkil eder; bunlardan bir mazi, diğeri ise hal (mevcut durum) dır; bu ifadelerin taşıdığı, yüklendiği derin anlamlar bu tek kavramını güçlendirir...
Mazi konusunu derinlemesine işlemek bu yazının sınırları yetmez, fakat hal durumu kısaca ifade etmek mümkündür.
O hal nedir, yani bugünkü özlemlerimiz nelerdir?
İnsanoğluna dair özlemlerimiz, değerlerimiz nelerdir?
Zengin bir manevi hatıralar mirasının müşterek sahipliği değil midir?
Birlikte yaşama arzusu değil midir? Birlikte bırakılan mirası yüceltme iradesi değil midir?
Evet, özlemlerimiz bunlardır
Özlenen değerler
**
Atatürk'ü doğru anlamak
Birlikte bir şeyleri yükseltebilmek, yani milliyetçi olmak; yurt sevgisine sahip olmak, değerler bütünü kültüre sahip olmak demek; bir coğrafyaya, vatan toprağına, bir dile âşık olmanın sorumluluğu ile hep birlikte güzel bir şeyler yapabilme özlemidir; Atatürk'ü anlamak... Kırmadan, dökmeden, çatışmadan birlikte yapabilmek; varlığı da yokluğu da paylaşabilmektir, Atatürk'ü anlamak
İşte bunu anlatıyor Atatürk
Bunu 'anlayın' diyor
Tek bir kişinin, padişahın, kulu olmaktan değil aynı zamanda emperyalizmin esaretinden kurtarmış, esaret çemberini kırmış, vatandaşlığa gelmemizi sağlamış
Birey olmamızı zağlamış
Kutsal kabul edilen tüm değerlerin yok olmasına, aşınmasına karşı durmuş; istiklâl demiş, vatan demiş, millet demiş, bayrak demiş
İşte cumhuriyetin kazanımları bunlar
Bu kazanımları koruyarak, avantajları kullanarak özlemlerimizi gerçekleştirmek ve Atatürk'ün işaret ettiği muasır medeniyet üzerine çıkmak bizim görevimiz
Atatürk'ü bu anlamda doğru anlamak ve kavramak gerek
Atatürk'ü şekilde anmak değil, beyinsel olarak yürekten anlamak gerek
Atatürk düşüncesi olan Kemalizm'i, Kemalist düşünceyi şekilcilikte değil, dimağda, kafada özümlemek gerek
Bilgide, bilimde, çağdaşlıkta Atatürk'ü anlamak gerek
9.11.2010-Antalya
www.r-demir.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.