Gelgelelim Cebrail’in Kanatlarına…

Gelgelelim Cebrail’in Kanatlarına…
Mehmet Sancaktutar’ın “Ölü Beyazı” adlı eserinden bir yıl sonra yine Ötüken’den yayımlanan ikinci romanı “Cebrail’in Kanatları”nı okumakla meşguldüm iki gündür. Eserin bendeki izlerini sıcağı sıcağına paylaşmak istedim sizlerle

CEBRAİL’İN KANATLARI

Mehmet Sancaktutar’ın “Ölü Beyazı” adlı eserinden bir yıl sonra yine Ötüken’den yayımlanan ikinci romanı “Cebrail’in Kanatları”nı okumakla meşguldüm iki gündür. Eserin bendeki izlerini sıcağı sıcağına paylaşmak istedim sizlerle.

Günümüz yazın dünyamızda yeniler kolay yer edinemiyor, edinenler de ancak egemen medyanın açık desteği ile bir noktaya gelebiliyor. Bu sebeple kimi zayıf kalemler geniş kitlelere hitap etme imkânı bulurken maalesef çoğu güçlü kalemler mikrofonsuz çırpınmakta. Fakat bazı kalemler vardır ki harf harf kendi kürsülerini inşa ederler ve gün gelir zamanları mekânları aşarak diğer sesleri bastırırlar. Ben Sancaktutar’ın kaleminin bu kıvamda olduğu kanaatindeyim. Yazın dünyasına yeni adım atmış olması taze bir filiz olduğu anlamına gelmez, o bu güne dek okyanusun suyunu içmiş, yakın geçmişte ondan bir avuç mürekkep kusmuş ve o mürekkep ile huzurumuza çıkmıştır. Bu ifademi abartı sayanlar onun eserlerini okuduklarında; üslubundan, kelimelere ve cümlelere ustaca hükmedişinden, bakir konu ve senaryoları perde perde sunuşundan, aynelyakîn hissi ile yaptığı empatilerden hareketle ifademin mübalağasına değil, bilakis mütevazılığına hükmedeceklerdir.

Gelgelelim Cebrail’in Kanatlarına…

Kitap bir hayatın üç ayrı hayatta filizlenmesini anlatıyor ama bu hayatlar sıra dışı hayatlar… Bir de Kamil bir insanın münzevi fısıltılarına tanıklık ediyor. Kahramanımız Hulusi’nin içten duası nihayetinde başlayan akıl almaz dönüşüm sizi hayal edemeyeceğiniz bir dünyanın eşiğine götürüyor.

İçeriğe çok fazla girmeyeceğim, çünkü roman okuyucuları içeriğin deşifre edilmesinden hiç hoşnut olmazlar. Fakat dikkatimi çeken birkaç enstantaneyi hoşnutsuzluğa meyil vermeden paylaşmak istiyorum. Birçoğumuz boş bir odada bir mum aleviyle baş başa kalmışızdır. Peki, hiç o mumu arkadaşınız olarak düşündünüz mü? Yazarımız; mum alevi lambanın ışığına benzemez, mum sizinle konuşur, odadaki nefesinizin bir karşılığı vardır onda. O da bir candır, cana canandır, diyor. Başka bir bölümde ağaç köklerinden bahsediyor. O kökler ki mütevazılığın en bariz kahramanlarıdır. Öyle ki bir kök, sırtındaki gövdeyi yükselttikçe daha dibe inmek istiyor. Kökün mütevazılığıdır gövdeyi heybetli kılan, diyor. Bu ve benzeri ilginç detaylarla süslü bu eserde bir belgeselin içindeymiş hissinden kurtulamayacaksınız. Üstelik ansiklopedik birçok bilginin de usul usul hikâyelerin içlerine sindiğine şahit olacaksınız.

 Cebrail’in Kanatları aynı zamanda bir doğa manifestosudur. Detaylarına girip içeriği ele vermek istemediğim için sadece gittikçe kirlenen dünyamızın pırıl pırıl bir dünyaya dönüşebilmesi için bir doğa projesini de içinde barındırıyor.

 Bu kitap aynı zamanda hayvanseverlerin, özellikle arıcılık derneklerinin, arıcıların el kitabı olmalı. Kitapta arıların yanı sıra, sincaplara, gorillere, maymunlara, yılanlara ve bilhassa atlara iltifat cinsinde detaylara yer verilmiş.

Belli bir zamana ya da mekâna intisap etmeyen evrensel bir dil ile yazdığı bu muhteşem eseri için Mehmet Sancaktutar’ı huzurlarınızda tebrik etmekle birlikte, derin birikimi ve engin hayal dünyasını bizlerle paylaşma lütfunda bulunduğu için çok ama çok teşekkür ederim.  

Ahmet ÇİÇEK

Eğitimci-Yazar

[email protected]

542 783 49 36

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.