Yeşilçam’ın hırçın, devrimci Işık Direktörü – Kameramanı Halit Aysan’la 1969 yılından beri arkadaşız. Zaman içerisinde bir çok filmde beraber çalıştık, hatta Profesyonel Video Show projemde kısa süreli de olsa, bir ortaklık yaptık. Yeşilçam Sokağı ile Büyük Bayram Sokağın kesiştiği noktada bulunan CE-DE-KA Işık ve Kamera ofisinde geçirdiğimiz günler paylaştığımız anılar, herhalde kitap olacak kadar çoktur.
Yazıhane eski Beyoğlu apartmanlarından birinin zemin katında olup, ağır demir kapısının yüksekliği yaklaşık 2.80 metre, tavanların yüksekliği ise 3.5 metreydi. Kalın duvarlı yapının pencere yuvalarında neredeyse 2kişi karşılıklı oturup tavla oynayabilirdi. Yan binada aziz Sarıkaya, Müfit İlkiz ve Nazmi Özer’in film yazıhaneleri, karşı köşede Pesen Film Stüdyosu, çaprazında Yaşar Tunalı’nın Topkapı Filmi, yanındaki köşede Mehmet Bahadır’ın kamera kiralama ofisi , ileride 2. Katta Gürdal Onur ve Lale Oraloğlu’nun Hüdaverdi filmini çekerken kullandıkları yazıhanesi vardı.
O zamanlar yılda 300 film çekilir, o ekipten bu ekibe koşulur, yıllık plana göre tarih verirdi , yönetmenler, kameramanlar , ışık direktörleri, set amirleri, efekt, kostüm , makyaj uzmanları ve asistanları. Zamana karşı bu yarışta bazen ayni anda 2 film hatta 3 film iç içe çekilir, başrol oyuncusunun bile ruhu duymazdı. Ne zaman ki film vizyona çıkar afişler asılır, işte o zaman kıyamet kopardı.
Bu amansız yarışta sık, sık telifi ödenip alınan eserlerin büyük prodüksiyonlarına karşı, piyasanın korsan yapımcıları kolları sıvar, aslı daha vizyona girmeden ayni eser, ya da en azından ismi aynı olan eser , jet hızı ile filme alınır ekspres olarak, 2. Ayakta vizyona sokulurdu. Tabii bu durum sonucunda, beklenen kıyamet kopunca da akıl almaz formüllerle hukuk savaşı verilirdi. Anımsıyorum Uğur Film Keşanlı Ali için telif ödemiş, dev bir kadro ile çekimlere başlamış bu arada, uyanık bir yapımcı da kolları sıvamış oda Keşanlı Ali’yi çekiyor. Uğur Film daha çekimleri tamamlamadan çakma Keşanlı Ali‘nin feneri sinemanın üstüne boylu , boyunca asılınca doğaldır ki, avukatlar devreye girer, yapımcıya ihtar çekilir. Ancak Keşanlı Ali ismini çalan yapımcı, elbette kılıfını hazırlamıştır. Benim filmimin adı Keşanlı Ali değil, sadece Keşanlı’dır der. Avukatlar itiraz eder, Fenerin fotoğrafını çıkartıp gösterirler, “Bakın, burada filmin ismi olarak aynı puntolarla Keşanlı Ali yazmaktadır” derler. Yapımcı “Efendiler, yine yanılıyorsunuz. Benim çektiğim filmin adı Keşanlı, Operatörümün adı ise Ali’dir der. Bunun üzerine afişin fotoğrafı hep birlikte dikkatlice incelenir, Keşanlı Ali isminin yanında minnacık harflerle soyadı olan Yaver, yine kocaman puntolu Ali isminin üstünde ise minnacık harflerle operatör unvanı bulunmaktadır.
İşte hayal dünyası olan sinemada , buna benzer nice hayal ürünü olan gerçek hikayeler vardır.
Tüm bu renkli olayların tam ortasında, bir taraftan gece gündüz çalışırken, işin havadan yattığı günlerde, Fevzi – Fehmi Eryılmaz, Orhan – Suat Kapkı’nın bulunduğu Erhan Canan’ın ara sıra uğradığı yazıhanede Halit’le birlikte Hayat – Ses Mecmuası bilmeceleri çözer, ekipler halinde, pasajına sessiz sinema oynanırdı. Bazen kocaman farelerin kol gezdiği apartman boşluğundan bağrışmalar gelir, Abanoz sokağa açılan kapısından baskına uğrayan , randevu evinin ağır işçileri, arka pencereden farelerin şaşkın bakışları arasında, bizim pencereye atlarlar ve hiç istiflerini bozmadan bizim yazıhanenin kapısından çıkıp usulca karanlığa karışırlardı.
Halit’le akşam Krepen pasajına gider, buğulu camların ardında Bayram’ın nefis mezeleri garson Cevdet’in şakaları, arasında iki kadeh parlatırdık. Rahmetli Çetin Gürtop ustamız, Dürnev Tunaseli , Yazar Kemal Demirel, karikatürist Cafer Zorlu, ekürisi Zeki ve daha bir çok renkli sima arasında sohbeti koyulturduk. Bu arada Karides Remzi’den karidesler, yağlı kağıtta kokoreç kebap, buzlu badem, akordeoncu Bayan Anet, kibrit kutusunda darbuka çalan Avare, Kemancı Paganinni, çiçekçi kızımız, bir, bir uğrardı mekana. Bazen mekanı değiştirir Cumhuriyet, Hasır veya Cavitin Yeri’ni mesken tutardık. Tabii ki bunlar Reşit’in kahvesindeki kanlı çanak ya da okey partisinden sonra olurdu. Aperatif Kulis’te ya da Papirus’ta alınır, bazen Sinamatek’te muhabbet edilir , gecenin ilerleyen saatlerinde , Huysuz Virjin’li Kulüp 12 ardından turumuz , sabaha karşı ise illaki, Apik, Lale, Zuhal, Doğu ya da Balık Pazarı’ndaki Cumhuriyet İşkembecisi’nde tuzlama içerek sonlanırdı.
Vatan kurtardığımız son derece ciddi devrim sohbetleri ise, genelde dostların evinde yapılır, değerli dost Halil Ergün, can kardeşimiz Gülsen Tuncer, Mehmet Akan, ve daha bir çok isimle, devrilene kadar devam eden bu sohbetlerle, umutlu yarınlara uyanırdık.
1969 – 1974 arası devam eden,Yeşilçam’da kameramanlık maceramın ardından 1974 – 1978 reklamcılık dönemim takip eden günlerde ise Ege Yapı, Dişikuş ve Villa Ekip şirketlerim, Marmaris’e yerleşmem sırasında dahi hiç ara vermediğimiz bir arkadaşlığımız vardı Halit’le.
Kırılgan, alıngan, darılgan, Halit , en ufak bir şeye bile ani olarak parlar, yağar, gürler, ardından sakinleşip, şeker gibi olur, neşe ile kaldığımız yerden sohbete devam ederdik. Kırmızı çizgileri oldukça belirgin olan Halit, her şeye doğuştan muhalif olmasına rağmen, ikna olunca , ondan daha uyumlu birini bulamazdınız. Tekniği ve ışığı çok iyi bilir, olmazları olur yapan ekolümüzde bu yeteneği ile sivrilirdi. Nitekim ışıkçılıktan kameramanlığa geçişi o konuda yaptığı araştırmacı çalışmaların ve estetik anlayışının sonucudur. Yine rahmetli kameraman Mükremin Şumlu ve Halit Aysan arkadaşlarımla birlikte çektiğimiz “Herşey Marmaris İçin” adlı Belgesel Film çekimlerinde, sınırlı olanaklara rağmen ikisi de ustalığını konuşturmuş ve çekimlerin sonunda herkes tarafından alkışlanan bir eser çıkarmıştık ortaya. Bu filmle başlayan ortaklığımızın amacı, o zaman için bir broşürü dahi bulunmayan turistik beldelerimizin filmlerini çekerek tüm ülkeyi kapsayan bir Turistik Video Filmler Kütüphanesi kurmaktı. Marmaris ilk pilot filmimiz olarak, büyük bir beğeni kazanmış, yıllarca, turizm bürolarında, fuarlarda, gelen giden konuklara dağıtılarak Marmaris’in tanıtımını başarı ile gerçekleştirmişti.
55 dakikalık, Türkçe, İngilizce ve Almanca dublajlı, Knidos’tan başlayıp Demre’ye kadar uzanan tüm kıyı şeridini kapsayan Mavi Yolculuk’lu, bölgemizdeki su altı zenginliklerini gösterildiği, müziklerini Bora Ayanoğlu’nun yaptığı, Marmaris merkez olmak koşulu ile yörenin tüm doğal ve tarihi güzelliklerini gözler önüne seren, turizm aktivitelerinin tamamını gösteren, günü birlik, ya da iki günlük turlarla gidilebilen Efes, Pamukkale , Afrodisias ve daha nice ören yerlerini de içeren bu filmi, bir bardak suda , fırtına koparmaktaki ustalığımızla, Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nı n katıldığı galaların ardından, dünya galasını 1992 yılında Amerika Birleşik Devletleri seyahatimiz sırasında,
Los Angeles ‘da Beverly Hills, Beverly Wilshire Otelde düzenlenen turizm fuarında gerçekleştirmiştik.
Aradan yıllar geçti, o zamanın parası ile 40.000 USD maliyetle gerçekleştirerek tanıtım bütçesi olmayan Marmaris’e armağan ettiğim bu filmle kendilerini tanıtan Marmarisli yöneticiler, 2000 li yıllarda kendilerini toparladılar ve tanıtım bütçesi oluşturdular.
Bize bu aşamada nasıl teşekkür ettiler biliyor musunuz. Yaklaşık 75.000 TL harcayarak çektirdikleri tanıtım filmi için, bizden teklif bile istemeyerek. Bu kadar da değil, üstelik bizim filmimizden çaldıkları parçaları bu yeni yaptırdıkları filme monte ederek. Tabii derhal Marmaris Belediyesi’ne bir ihtarname çekerek bizden çalınmış parçaları içeren bütün filmlerini toplattık, tekrar montaj yaparak bizden çaldıkları parçaları çıkardıktan sonra, yeniden piyasaya sürdüler filmlerini. Bütün bu olanlara rağmen, hala uslanmaz bir Marmarissever olarak, burası için var gücümle çalışmaktayım. İnanıyorum ki 25 yılımı bitirdiğim Marmaris, 75 yıl sonra, bundan 25 yıl önce dediğim gibi, kafasında kültür sanat çiçekleri açan, doğaya çevreye duyarlı, insanların, yaşadığı, iş yaptığı, gönül vererek gelip yerleştiği bir Dünya Turizm Şehri haline gelecektir . Ben umutluyum, yeter ki, siz umudunuzu yitirmeyiniz.
Sadece birazcık dişinizi sıkın, sabredin, 75 yıl nedir ki göz açıp kapayıncaya kadar geçer, gider.
Bu olaya üzülen Halit Aysan’la, o tarihte bitirdiğimiz ortaklık sonucu, Marmaris Filmini ben aldım, tüm stüdyo malzemesini ve kameraları ona bıraktım. O bir müddet daha bu işlere devam ettikten sonra, eşi Hatice Aysan ile birlikte Burhaniye Karaağaç Beldesi’ne yerleşti. Burada, yöreye yerleşen eski dostları Yönetmen Erdoğan Avcı ve Işık Direktörü Erol Batıbeki ile buluştu.
Halit’le sık, sık telefonla konuşup, internet kanalı ile haberleşerek en kısa zamanda bir araya gelme sözümüzü gerçekleştiremeden, TRT Türküler ve Öyküler programı Halıcı Ahmet Urkay Müzesi çekimleri sırasında vefat haberini aldım. Allah rahmet eylesin ışıklar içinde yat güzel arkadaşım.
Oğlun Kameraman Korhan Aysan ile yapacağımız sohbetler sırasında, bundan böyle, en güzel anıların ile, sen de aramızda olacaksın Halit kardeş. Bizden kurtuluş yok bilesin.
Hoşça kalın, dostça kalın, siz, siz olun aklınızdan, gönlünüzden geçen hiçbir şeyi yeni yılda ertelemeyin sevgili dostlar. Sizler değil, geçen nice güzel yıllar olsun.
Umur Özlüer
Yeşilçam’ın bir dalı daha toprak oldu
Yeşilçam’ın hırçın, devrimci Işık Direktörü – Kameramanı Halit Aysan hayatını kaybetti.
İlk yorum yazan siz olun