Yerel yönetimler 5199 sayılı kanunu dikkate almıyor

Eğitimci, makine mühendis, Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) üyesi Serdar Taci Zengin, yerel yönetimlerin, 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununu dikkate almadığını savundu.

Yerel yönetimler 5199 sayılı kanunu dikkate almıyor

Röportaj: Oya D.Ustabaş

Serdar Taci Zengin Kimdir?
1958 yılında Bandırma'da doğmuştur. Asker bir ailenin ortanca çocuğudur. İlk, orta, lise ve üniversite öğretimini Eskişehir'de yapmıştır. Eskişehir Devlet Mühendislik Ve Mimarlık Akademisi Makine Fakültesinden makine mühendisi olarak mezun olduktan sonra lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesinde yapmıştır. Evli ve bir çocuk babasıdır. İngilizce bilmektedir.
1980 yılından itibaren Özel Öğretim Kurumları kurmuş, bu kurumlarda öğretmenlik ve idarecilik yapmıştır.
ESİAD (Eskişehir Sanayici Ve İşadamları Derneği) Yüksek İstişare Kurulu Üyeliği,ESİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı,ÖZ-DE-BİR (Özel Dershaneler Birliği) Yönetim Kurulu ve Ar-Ge Başkanlığı görevlerini icra etmiştir.
Anavatan Partisi Seçim Komitesi Başkanlığı, Eskişehir İl Başkanlığı, Üst Kurul Delegeliği görevlerinde bulunmuştur.
Sakarya Gazetesi köşe yazarlığı, Objektif Dergisi köşe yazarlığı, ES-TV Platform Programı program yapımcılığı ve sunuculuğu, Kanal 26 televizyonu 3.Göz, 8.Gün, Düşünce Haritası programları yapımcılığı ve sunuculuğu görevlerini icra etmiştir.Asya ülkelerinde eğitim araştırmalarında bulunmuştur.Japon Eğitim Sistemi ve Beyin Kullanma Kılavuzu kitaplarının yazarıdır. Birçok ilde aynı isimli konferanslar vermiştir. Osmangazi Üniversitesi Uluslararası Beyin Haftası'nda “Beyin ve Öğrenme” isimli tebliğ sunmuştur. Eskişehir yer altı ve kullanma sularının araştırması, Eskişehir Kaymaz İlçesi altın madeni araştırmalarında bulunmuştur.
EHKD (Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği) Yönetim Kurulu Başkanlığı, HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) üyeliği, Çağfen Spor Kulübü Yönetim Kurulu Başkanlığı,Masa Tenisi Federasyonu Yönetim Kurulu üyeliği, Eskişehir Kent Konseyi Stratejik Planlama Kurulu Başkanlığı Eskişehir Hayvanları Koruma Kurulu üyeliği görevlerini sürdürmektedir.

----------------------------------------------------------------------

HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu , insan türünün gezegeni başka canlılar ile paylaştığından hareketle insanın bu dünyanın efendisi değil diğerleri arasında bir tür olduğunu kabul eder. İnsanlara tanınan tüm haklardan (ahlaki ve hukuki olarak) hayvanların da yararlanmasını olağan görür ve bunun bir hak olmaktan öte bir gereklilik olduğunu düşünür. HAYTAP'ın temel felsefesi tüm canlılara yaşam hakkı temeli üzerine kurulmuştur. Sahipli olsun sahipsiz olsun tüm hayvanların insanlar kadar yaşam hakkı vardır ve evrensel hayvan haklarında bildirildiği gibi tüm hayvanların bu hakkı doğuştan kazandığı bir haktır.


Halen, EHKD (Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği) Yönetim Kurulu Başkanlığı ile HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) üyeliği görevini yürütmekte olan Serdar Taci Zengin'le, 2004 yılında yürürlüğe konan 5199 sayılı Hayvanları koruma kanununun işleyişini ve yerel yönetimlerin bu kanun çerçevesinde neler yaptığı konusunda söyleştik. Ortak noktamız hayvanlardı. Özellikle kimsesiz dostlarımız için neler yapabileceğimizi masaya yatırdık ve işte söyleşiye aşağıdaki sorular ve yanıtlarıyla başladık.

“Kuranı Kerim'in ayetlerinde hayvanların bize emanet edildiği hükmünün yer alması beni çok etkilemiştir”

-Hayvanlarla ilgili yaptığınız çalışmalar tabii ki onlara duyduğunuz sevgiyle çok bağlantılı. Aileden mi geliyor bu hayvan sevginiz?
-Bu sevgi ve ilgide tabii ki ailenin, insanın büyüdüğü çevrenin etkisi çok büyük oluyor.
Fakat bunun yanında, Kuranı Kerim'in ayetlerinde hayvanların bize emanet edildiği hükmünün yer alması da beni çok etkilemiştir. Bu durum hayvanlarla ilgili yaptığım çalışmaları daha da kuvvetlendirmiş, yoluma ışık olmuştur.

-Günümüzde Hayvan Haklarıyla ilgili yapılan yasal düzenlemeler, sanırım hayvanlarla ilgili çalışmaların daha olumlu gelişmesini sağlıyor.
-Dünyanın tek sahibinin insanlar olmadığı, tüm canlıların yaşama haklarının olduğu ve dünyanın düzenini kuran insanların canlıların yaşama haklarını da dikkate almak zorunda oldukları gerçeği göz ardı edilmedi ve ülkemizde 2004 yılında 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu çıkartıldı. Türkiye'nin Dünyanın en insani bakış açısıyla kabul edilen Hayvanları Koruma Kanununa sahip olmasıyla, ülkemizin bu konuda dünyanın örnek alacağı bir noktaya gelmesi, ben ve arkadaşlarımın misyonu, felsefesi ve görevidir.

Dünyanın en insani Hayvanları Koruma Kanunu Türkiye'dedir ve buna sahip çıkmak hepimizin görevidir. Dünyada en çağdaş ülkelerde bile sahipsiz hayvanların uyutulması esastır. Ama Türkiye'deki yasa bunu içermemektedir.

“Marmaris ve çevresinin hayvanlar ve hayvan severler açısından en büyük sıkıntısı 2004 yılında çıkan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun, kamu kurum ve kuruluşlarınca yeterince dikkate alınmamasıdır”

-Hayvanları Koruma Kanunu'nun Marmaris'teki yaptırımları ve yerel yönetimin bu yöndeki çalışmaları konusunda görüşlerinizi alabilir miyiz?
-Marmaris ve çevresinin hayvanlar ve hayvan severler açısından en büyük sıkıntısı 2004 yılında çıkan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun, kamu kurum ve kuruluşlarınca yeterince dikkate alınmamasıdır. Halbuki çıkan yönetmelik değil, kanundur.
Kanun olmasına rağmen, kanunun gereği yerine getirilmemektedir. Hayvanlarla ilgili yapılacak olan çalışmalar, hayvanların hak ettikleri gibi yaşamasını sağlamaktan öte, yalnızca hayvan severlerin mutlu olmasını sağlayacak tarzda çalışmalar olarak algılanıyor. Ters olan şey, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde ortada hayvan haklarıyla ilgili bir kanun olmasına rağmen, bunun göz ardı edilmesidir. Dünyanın hiçbir yerinde kanun emrini yerine getirme konusunda inisiyatif kullanılamaz.
Tabii bu konuda kamunun cesaret almasının yegane temeli, hayvan korumacı kişi ve örgütlerin bu kanunun uygulaması konusunda zorlayıcı olmaktan ziyade, istek ve tavsiyelerle, eleştiri ve önerilerle kamu çalışanlarıyla bağlantı kurmayı tercih etmeleridir.
O zaman Belediyeler bunu bir zorunluluk olarak algılayamıyorlar. Bu temel sıkıntılarımızın başında geliyor ve tüm olaylar buradan kaynaklanıyor. Kimse hukuk çerçevesinde işlem yapmayı tercih etmiyor.
Ancak Marmaris'te İçmeler Doğa ve Hayvanları Koruma Derneği ile Marmaris Hayvanları Koruma Derneği'nin girişimleriyle kurulan komitenin çalışmaları çerçevesinde, tüm iş ve işlemler mevzuatın gerektirdiği biçime getirilecektir. Bu konuda ben de bir yakın takipçiyim.

“2004 yılında çıkan 5199 sayılı Hayvanları Koruma kanunu, hayvanlarla ilgili yapılacak tüm çalışmaların devletin bir görevi olduğunu ortaya koydu. Bu tarihten kısa bir süre sonra hayvan severler; hayvan korumacı, daha sonra da hayvan hakları savunucuları haline geldi”

-Bugün, geriye dönüp baktığımızda gerek hayvanlar, gerekse hayvan severlerin daha zor ve acı günler yaşadığını biliyoruz. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
-Biraz da hayvan korumacıların geldiği noktayı iyi değerlendirmek amacıyla, tarihçeye göz gezdirdiğimizde, Türkiye'de havanların çok sık zehirlendiği dönemde vicdani sorumluluğu yüksek olan hayvan severlerin tek başlarına her hayvana yardımcı olmak için çok ciddi çaba ve emek sarf ettiğini görüyoruz. Öyle ki çoğunun evi hayvan barınağı gibi oldu. Her gün kapılarının önleri sağdan soldan toplanmış ve oraya bırakılmış kedi, köpeklerle dolup taştı ve yetemediler. Daha sonra sivil toplum örgütlerinde birleşerek mücadele etmeye karar verdiler. Ortada bir mevzuat olmadığından bu çalışmalar da sorunu çözemedi.

Sonunda, 2004 yılında çıkan 5199 sayılı Hayvanları Koruma kanunu, hayvanlarla ilgili yapılacak tüm çalışmaların devletin bir görevi olduğunu ortaya koydu. Bu tarihten kısa bir süre sonra hayvan severler; hayvan korumacı, daha sonra da hayvan hakları savunucuları haline geldi.

Şimdilerde örgütler ve federasyon hukuk çerçevesinde işlem yürütüyor. Ancak karşılaşılan sorunlar özellikle Belediyelerin mevzuatı bilmemeleri, ya da bilmelerine rağmen uygulamada istekli davranmamalarıdır. Mevzuat, bu çerçevede kanun yapıcılarının dikkati çekilerek, cezaların ağırlaştırıcı hale getirilmesiyle önem kazanacaktır. Bu çalışmalar sonucunda yapılacak yeni düzenlemelerle de son halini alacaktır.

“Belediyelerin görevlerini layıkıyla yapabilecek noktaya gelmesi için önce mevzuatı bilmeleri ve uygulamaları gereklidir”
-Bu mevzuat kapsamında Belediyelerin ne gibi çalışmalar yapması gerekli?
-Belediyelerin görevlerini layıkıyla yapabilecek noktaya gelmesi için önce mevzuatı bilmeleri ve uygulamaları gereklidir. Bu kapsamda her belediyede en az bir veteriner ya istihdam edilmeli, ya sözleşmeli olarak görevlendirilmeli, ya da belediye veteriner ve kliniklerle verecekleri hizmet karşılığı anlaşma yapmalıdır.

Örneğin Belediye sınırları içerisinde bir köpeğe araba çarpmışsa, vatandaş belediyenin ilgili telefonuna ulaşabilmeli, belediye aracı ile yaralı köpeği alıp görevli veterinere teslim etmeli, veteriner de gerekli müdahaleyi yapmalıdır.
Böyle bir çalışmayı gerçekleştirebilmek için, her Belediye 24 saat hizmet verebileceği bir sistem kurmalı, vatandaşın iletişim kurabileceği bir telefon numarasına sahip olmalıdır.

“Her Belediyenin kapasitesi belirli bir Hayvan Bakımevi yapması gereklidir. Bu 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun gereklerinden biridir”

Her Belediyenin kapasitesi belirli bir Hayvan Bakımevi yapması gereklidir. Bu 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun gereklerinden biridir.
Burada sözünü ettiğim, dikkatinizi çekerim barınak değil, bakımevidir. Yani hayvanların toplanarak hapsedileceği, tecrit edileceği bir alandan söz etmiyoruz. Bursa Belediyesi bunu uyguladı ve oraya konan hayvanların hepsi vahşileşti, şimdi gücü yeten güçsüzü parçalıyor. Bu nedenle, büyük bir alana hayvanları kapatmak yerine, küçük ve çok işlevli Belediye sınırları içerisinde rehabilitasyon evleri yapılması tercih edilmelidir. Bu bakımevi, rehabilitasyon ve klinik hizmetleri veren bir bakımevi olmalıdır. Hayvanlar burada en fazla on gün tutularak, mevzuat gereği kısırlaştırılıp aşılandıktan sonra alındığı yere bırakılmalıdır.
Amaç bir anda, her tarafta bu çalışmalarla sahipsiz hayvanların kısırlaştırılmasını sağlamaktır. Bu gerçekleştiği an, zaten bir süre sonra sokakta sahipsiz hayvan kalmayacaktır.
Hayvan hakları savunucuları, yukarıda bahsettiğimiz yapılanmayı desteklemeli, iş ve işlemlerde mevzuata uygun davranmalıdır.

Kamu görevini yapmadığında, eksik veya hatalı uygulamalarda; bilgi edinme yasasına göre bilgi alınmalı ve ilgili bakanlıkların özellikle teftiş kurulu makamları harekete geçirilmelidir.

Sonuç olarak: Bireysel yaklaşımlar terk edilmeli, mevzuat harekete geçirilmeli ve bu konudaki örgütler, başta belediyeler olmak üzere kurumsallaşmalıdır.


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Röportaj Haberleri