Kaç seçim geçti başınızdan?
Her defasında kendi çıkarınızı bir kenara bırakıp başkalarını sırtladınız. Omuzlarınızda taşıdınız.
Onlar koltuğa oturunca ne oldu?
İlk tekmeyi size attılar.
Yanlarına bile yaklaştırmadılar.
Uyanın be kardeşim!
Milletvekili oldu, başkan oldu, muhtar oldu, aza oldu…
Siz ise kapının dışında, unutulmuş, horlanmış.
Bir de utanmadan size “bizimle gurur duy” dediler.
Pes doğrusu!
Yetmez mi artık bu kazıklar?
Ama siz ne yaptınız?
Yine kandınız.
Yine koştunuz.
Yine aynı filmi izlediniz.
Hem de finalini ezbere bildiğiniz filmi.
Yahu, kör müsünüz, sağır mısınız?
Artık gözünüzü açın!
O koltukların garip bir büyüsü var; oturan kalkmak istemiyor.
Yetkiyi alan bırakmıyor, makamı alan bırakmıyor.
Bir bakmışsın, dün “halk adamı” diye bildiğin kişi, bugün halkın kapısını bile çalmıyor.
Unutmayın: Koltuk adamı büyütmez, adam koltuğu küçültmezse büyür.
Ve siz hâlâ onların sofrasına tabak taşıyorsunuz.
Kendi ayağınıza pranga vurmayın!
Temel’im der mi, Asım oldunuz, Kemale eremediniz.
'Geniş' düşündünüz, anlatamadınız.
Aydın oldunuz ama görmezden gelindiniz.
Ali’ye de Musa’ya da yaranamazsınız.
Akıllanın artık!
Bize bizden başka dost yok.
Komşu tavuğu komşuya kaz görünür ama unutmayın, sizin tavuğunuzun kemiğini bile kemirirler.
Şimdi de “yaz, boz, dağ bizim olsun” derdindesiniz.
Ben yine buraya yazıyorum:
Karadeniz’in hırçın dalgasını Ege’de siz yiyeceksiniz.
O gün geldiğinde ben de karşınıza geçip katıla katıla güleceğim.
Öyle bir güleceğim ki, sesim Rize’den İzmir’e duyulacak!
Dost acı ama doğru söyler.
Hemen telefona sarılmayın.
Makaleyi bir kez daha okuyun.
Anlayın artık: Bizden başkasına güven yok!
Allah'a Emanet Olunuz.