Merhaba !
Ne vakit insan'a ilişkin söze başlansa hayatın iki karanlık arasındaki aydınlık olduğu gelir akla, Öyle der Yaşar Kemal bir yerlerde okuyucusuna; Sizce de öyle değil midir? Birinci karanlık anne rahmidir ve kapkaranlıktır. orada oluşuruz. İkinci karanlık ise kara topraktır. öldüğümüzde gideriz genellikle oraya.
Oysa arada kalan ve adına 'aydınlık' dediğimiz süreç, içinde acılarımızın, kederlerimizin, mutluluklarımızın toplamı olarak kalıverir. Demem o ki; Antik Yunan'da Zeus'tan hamile kalan eşi Hera, doğum sancıları geldiğinde, doğacak çocuğunu babası yemesin diyerek hemen yanı başımızdaki Girit adasına kaçar ve bir Meşe ağacının altına uzanıverir, kim bilir ? belki de Bayır köyündeki ünlü 'ağacımızdır' !
ve başlar ıkınmaya. bu arada acıdan olsa gerek parmaklarını toprağa daldırmıştır.
işte tam da bu sırada, her parmağından birer cin çıkıverir ki, Daktiyller denir, Latinceden dilimize Daktilo olarak geçer 'Parmak Cinleri' anlamına gelir.
Söylencedir. mit'tir. içinde abartı, yakıştırma çokçadır.
İmdii kıssadan hissedir. Hayat'a ve insana ilişkin 'parmak cinlerimiz' ile bundan böyle dostlarla birlikte olmanın, hayat'a bir başka pencereden bakabilmenin arayışında olacağız.
Umarız ve dileriz sevgi ile tertemiz geldiğimiz dünyada, her şeyin hızla kirlendiği, üstelik beyaza birincilik verilmesinin söz konusu şiire yol veren, yerelden evrensele çıkışında insanın toplumsal sorumluluklarının farkında olduğu, duyarlı, sevgi temelli, sıcak yazışmalarda birlikte oluruz.
günün sözü;
Utinam tam facile vera invenire possem quam falsa convincere ! - Keşke neyin doğru olduğunu da yanlışı farkettiğim kadar kolay bulabilsem !