Dünyanın en eski şehri derler Şam'a. Avrupalılar Damascus derler. Araplar Dimeşk. Dimeşk Arapça kanlı çizgi demektir. Osmanlılar zamanında Biladü-Şam eyaleti olmuş bu topraklar.
Tarih boyunca sayısız medeniyete ev sahipliği yapmış. Hem Hıristiyanların hem Müslümanların hac yolu üzerinde olduğu için hem de kervan yollarının kesiştiği bir noktada bulunduğu için nerdeyse 5000 yıldır sürekli yerleşim var burada. Emevi Devletine başkentlik yaptığı zamandan bugüne İslam dünyasının kültür merkezi olmuş burası.
Şam'ın nüfusu bugün 5 milyon. Her devirde olduğu gibi yine çok hareketli bir şehir.Her caddesiyle Osmanlı'nın izlerini taşıyor.
SÜLEYMANİYE CAMİİ VE VAHİDEDDİN TÜRBESİ
Bir şehri tanımanın en iyi yolu onun sokaklarını adımlamaktır. Şam'ı tanımaya Süleymaniye Camiinden başlıyoruz. Süleymaniye Camii bir Mimar Sinan eseri. Onun çıraklık dönemim dediği eserlerinden ama yine de çok etkileyici. Duvarlarındaki çiniler hala göz alıcı. Bu caminin içinde sadece Türklerin kabul edildiği özel bir bölüm bulunmaktadır. Osmanlı hanedan ailesine ait türbeye yalnızca Türkler kabul edilmektedir. Son Padişah Vahidettin 'in türbesinin yanında Osmanlı Hanedan ailesinin birçok üyesinin kabri bu türbededir. Türbenin içinde küçük bir kulübe bulunur. Burada 3 kuşaktır türbenin bakımını üstlenen ve buraya gelenlerin verdiği bağışlarla hayatını idame ettiren türbedar ailesi yaşamaktadır. Bizde gönlümüzden kopanı bırakıp türbeden ayrılıyoruz.
HİCAZ TREN İSTASYONU
Süleymaniye Camii'nden çıktıktan sonra 300 metre kadar yürürseniz. Ünlü Hicaz demiryolu istasyonuna varırsınız. Sultan Abdulhamit Osmanlı Sultanları arasında zekası ve ülke yönetimiyle gerçekten de farkı olduğunu hissettiriyor size burada. Taa 1800 lü yılların sonunda İstanbul'dan Mekke'ye kadar uzanan bir demiryolu hattı.Sultan Abdulhamit daha o günlerden bu bölgelerdeki yer altı kaynaklarının,petrolün kokusunu almıştı ama sonunu getirmek nasip olmadı.
Hicaz istasyonu Şam'a gelen her turistin önünde fotoğraf çektirdiği, içini mutlaka gezdiği eşsiz bir eser.
HAMİDİYE ÇARŞISI
Hicaz tren istasyonundan bir üçyüz metre daha yürüdüğünüzde önünde Selahaddin Eyyübi'nin ata binmiş heykelinin bulunduğu Hamidiye Çarşısına geliyorsunuz. Hamidiye çarşısı yine Sultan Abdulhamit'in Şam'a bir hediyesi.İstanbul kapalı çarşının küçük bir benzeri.İçinde kuyumcu dükkanlarından,Şam'a özgü ipek dükkanlarına,tatlıcılardan nargile satanlara kadar pek çok dükkan var. Tam bir curcuna.Ne zaman gitseniz tıklım tıklım.Elinde gümüş taslarla meyan şerbeti satan şerbetçiler tasları birbirine vurdukça çıkan sesler tam bir doğu şehrinde olduğunuzu hatırlatıyor size.Bu çarşıda Şam'a özgü bir tat olan Şam dondurmasını en iyi yapan ''BEKTAŞ'' isimli tatlıcı var.Bektaş'ta bol fıstıklı Şam dondurması ısmarlıyoruz.
EMEVİYE CAMİİ
Hamidiye çarşısından çıkınca dünyanın en güzel camilerinden birine çıkıyorsunuz. Muhteşem Emeviye Camii.Bu alan yeryüzünün en eski ibadethanelerinden biri.İlk önce ateşe tapanların ibadethanesi olmuş.Onlardan sonra Büyük İskender devri başlamış ve Zeus tapınağı olmuş. Paganizm inanca sahip Roma'lılar gelince burayı Jupiter'e adadıkları bir tapınağa çevirmişler. Hırıstiyanlık dini bu topraklara yayıldığında bu mabet bu sefer bir kiliseye çevrilmiş.Son olarak da İslam orduları Hz. Ömer zamanında bu şehri fetetmişler. Kilise de camiye çevrilmiş ve bugünlere camii olarak gelmiş. Hem hırıstiyanlar için hem de Müslümanlar için çok kutsal bir mekan.Camiinin orta yerinde Yahya Peygamberin türbesi bulunmakta.(Vaftizci Yahya). Camiinin orta yerinde Kerbela faciasında şehit edilen ,Hz.Muhammet'in torunu Hz. Hüseyin'in de mübarek başının bulunduğu türbe vardır.İslam dinine göre Hz.İsa kıyamete az bir zaman kala yeryüne inecek ve insanları İslam dinine davet edecektir.İşte İsa peygamberin dünyaya ineceğine inanılan minarede bu camidedir.
Bu camide bir ezan dinlemeden gitmeyin.Önce bir müezzin okur arkasından da 4 müezzin birden eşlik eder.
Camiinin hemen yanında Şam'ı Haçlıların elinden kurtaran ünlü komutan Selahaddin Eyyübi'nin türbesi bulunmaktadır.1917 yılında Osmanlı ordusu Şamdan çekilince İngiliz orduları şehre girmiş ve komutanları Allenby ilk önce Selahaddin Eyyübi'nin türbesine ayakbasıyla basmış ''EY Selahaddin Haçlı seferleri hiçbir zaman bitmedi bak işte döndük ''demiştir.
Onun hemen yanında bulunan bir şehitlik de bizler için özeldi.İlk Türk hava şehitlerinin kabri de buradaydı.Ziyaret etmeden geçmedik.
MEDDAH
Camiinin yan tarafı eski Şam'ın sokaklarına açılıyor.Burda sıra sıra kafeler, restorantlar ve kahvehaneler var. Buradaki kahvehaneler arasında bir tanesi çok özel. Abo Saıdı isimli kahve 400 yıldır aralıksız bir geleneği sürdürüyor. Burada her akşam meddah hikayeler anlatıyor. Kendisine ayrılan yüksek tahta çıkıyor. Gözlüğünü takıyor ve başlıyor anlatmaya. Doğunun mistik havasına daha bir gizem katıyor. Dinleyenlerin dikkati dağıldığında elindeki nar çubuğuyla önündeki masaya bir vuruyor herkes ayılıyor. Dinlemeye gelenlerin hepsi turist. Arapça bilmese bile herkes can kulağıyla dinliyor. Hikayenin sonunda tanışıyoruz Raşit Al Halak 'la.O meddahlık geleneğinin beklide son temsilcisi bu topraklarda.
ŞAM DA YEMEK VE EĞLENCE
Şam mutfağı bize çok da uzak değil aslında. Humus, Tabule, İçli köfte,kebaplar.Aynı Antakya,Antep,adana gibi.Şam'ın gece hayatı da renkli.Sazlı sözlü dansözlü eğlence yerleri çok.BurAda her şeyi bulmak mümkün. Babtuma denilen bölgeden merkeze doğru giderken Mataam AL Emeviye adlı restoranta oturuyoruz. Burası yerin altında eski bir han. Bu hanın ilginç yanı antika eşyalarla donatılmış olması.Daha da ilginç olan restorantta gördüğünüz her eşyayı satın alabiliyorsunuz.İsterseniz masanızın üstündeki antika kül tablasından,duvardaki resimlere kadar vitrindeki şamdandan su içtiğiniz maşrapaya kadar. Burada her akşam semazen gösterisi var.Mevlevilik Anadolu topraklarını aşıp öyle büyük bir coğrafyaya yayılmış ki burada pek çok yerde semazen gösterilerine tanık oluyorsunuz.
Şehrin en güzel gece kulübü Semiramis. Burada muhteşem Şam manzarasını seyredip nargile içerken Suriye'nin en ünlü oryantallerini izleyebilirsiniz.
Şam'ı bir günde gezmek mümkün değil.Ertesi gün erkenden kalkıp gezmeye devam ediyoruz.İslam dünyasının en büyük ilim adamlarından biri Muhiddin Arabi'nin türbesini ziyaret ediyoruz. Oradan da Hazreti Rukiye Camiine gidiyoruz. Hz. Rukiye, Kerbela'da şehit edilen Hz. Hüseyin'in küçük kızı. Babasına o kadar düşkün ki.Üzülmesin diye babasının yezit tarafından şehit edildiğini söylemiyorlar.Rukiye günlerce ağlıyor. Onun ağlamasına kimsenin yüreği dayanmıyor. ne yaptılarsa susmuyor. İlle de babam diyor.Bunu duyan yezit, Rukiye'yi kendine getirmelerini istiyor.Küçük kızı yezide götürüyorlar.Zalimliğiyle çağlar ötesinden bugüne nam yapmış yezit Rukiye'yi karşısına alıyor ve Hz. Hüseyin'in kesik başını gösteriyor. Rukiye üzüntüsünden orda can veriyor.Bu iç acıtan hikaye bugün bile anlatılır.
Oradan Bilal Habeşi türbesini geziyoruz. Hz. Muhammet'in ilk müezzini.Türbe devamlı tıklım tıklım. Oradan ayrılıp Seyide Zeynep Camine yol alıyoruz. Bu cami İran halkının yardımlarıyla yapılmış.Yeni sayılabilecek bir camii.Kubbesi tamamen altın.İçerisi kristallerle ve aynalarla donanmış.Kapısı altın işlemeli.İhtişamlı bir camii.
Tayyip Erdoğan'ın Beşar Esad'la kurduğu dostluk ilişkileri pekiştirmiş. Türkiye'ye özeniyor herkes burda. Herkes Türkiye'ye hayran. Çarşılarda Polar Alemdar'ın, Kıvanç Tatlıtuğ'un posterlerini görüyorsunuz sıkça.
Hayat çok ucuz. Devlet sosyalist sisteme yakın bir şekilde yönetilmiş yıllarca.O yüzden temel ihtiyaç maddelere sübvanse edilmiş devlet tarafından.Benzin bizdekinin nerdeyse beşte bir fiyatına.
Son olarak şehri en tepeden gören Kasiyun dağına çıkıyoruz.İnanışa göre Ademin çocukları Habil ve Kabil burada kavga etmişler. Kabil Habili burda öldürmüştür.Yani yeryüzünün ilk cinayeti burada işlenmiştir.
Şam dünya üzerinde görülmesi gereken şehirlerden biri. Doğunun mistik havası, boşvermişliği, nargile kokusu sinmiş bu şehre. Ben 5 kere gittim. Ama doyamadım.