Şer'in Evliyası Hakikatın Asisi

.

 Bugünlerde bu soru çok soruldu. Zaman zaman sorulur: Siz Ahmet Yesevi'den, Hacıbektaş Veli'den, Yunus Emre'den, Mevlana'dan çok söz edenlerdenseniz ve onların söylediklerine aykırı söz söyler, davranışta bulunursanız çokbilmiş karşılıklar alırsınız.

            “Hem Yunus diyorsun, hem de böyle yapıyorsun!”

Bugünlerde çok soruluyor: “Siyonist İsrail'in insanlık düşmanı yöneticilerini de sevmek zorunda mıyım?”

            Neden soruluyor?.. Yunus Emre'nin şu sözlerinden ötürü:

            “Yaratılanı severim yaratandan ötürü”

            Ya da:

            “Cümle yaratılmışa bir göz ile bakmaya Şer'in evliyasıysa hakikatta asidir.”

            Cümle yaratılmışa bir göz ile bakacaksak insancıl yardımlar için Mavi Marmara'da bulunanlar ile onları öldürten ve öldürenlere de bir göz ile mi bakacağız…

            Sorulan soru bu…

            Hiç de canı olmayan bir soru değil…

            Öyleyse bu işleri bir açıklığa kavuşturmak gerek…

            “Bu işleri” dediğim irfan mektebinde tahsil görenlerin dediklerinin gerçek anlamları…

            “İrfan mektebi” dediğim de tasavvuf yolculuğu…

            Önce tasavvuf yolcusunun dört kapısından söz edelim: Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat… Her kapının da on'ar makamı olduğuna dokunup geçelim.

            Ve söyledim ki her kapının ve her makamın gerçeği farklıdır. Yukarılara çıktıkça gerçekler değişir. Gerçekler ve görüntüler…

            Ne denilmek istenildiğini iyi anlamak için bir örnek vermeli. Söz gelimi şu “yukarılara çıkmak” deyiminden başlamak. Yukarı ve aşağı kavramları gerçekte var mıdır?

            Hangi gerçekte?

            Dünya gerçeğinde ve yere nispetle elbette vardır.

            Ama uzayda?...

            Uzayda eğer nispet edilecek bir nesne yoksa ne aşağı vardır ne yukarı ne de altı yön… Bir süre başımızın olduğu yeri yukarı, ayağımızın gösterdiği yönü de aşağı sanarız. Sonra aşağı ve yukarı kavramları yok olur gider…

            Bu bir örnektir ama ne denildiğini güzel anlatır.

            Şimdi dönelim “şer'in evliyası, hakikatın asisi” olana…

            İrfan yolcusu, Şeriat, Tarikat, Marifet kapılarından çıkıp Hakikat kapısından içeri girince her şeyin aslının BİR olduğunun bilincine ulaşır. Orada “cümle yaratılanın BİR'den olduğunu görür ve BİR GÖZ ile bakar. Bakamazsa Hakikat'ın asisi yeri isyan edicisi olur. Şeriat'ın evliyası olsa der…”

            Yolculuğu tamamlayıp geri dönüp, yeniden Şeriat kapısına dönenlere YOL GÖSTERİCİLİK izni verilir. Ve onlar tasavvuf yolcularına rehber olurlar. Onlara “mürşit” de denilir.

            Yolda takılıp kalanlar ise bulundukları hali yaşarlar… Bulundukları hal onlara hak'tır ama başkalarına yol göstericilik yapamazlar. Onlara “meczub” denilir.

            Mevlana bu işleri kestirmeden şöyle anlatır:

            “Pergel gibiyiz biz… Bir ayağımız sımsıkı şeriatta… Bir ayağımızla dolaşırız yetmiş iki milleti…”

            “Şeriat” denilen, dinin zahir boyutunda yaşayanlardan istekleridir. “Tarikat” denilen zahirin içine ulaşmak yollarıdır. Marifet, tarikatı aşan ince bilgilere erişmektir. Hakikat ise Hak ile birlik olanların halidir.

            Bize gelince… Biz okuduklarımızdan anladıklarımızı yazanlardanız…

            Yeni sorular olursa… Yeni cevaplar yazmaya çalışırız…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Köşe Yazıları Haberleri