Rahat bırakın ağlasın analar!

.

Birileri “bu ülkede savaş var” dediği zaman nedense fena halde öfkeleniyoruz. Ve “hemen savaş var” diyene karşı bir savaş başlatarak taarruza geçiyoruz.

Bilinenin aksine savaşlar, sadece savaşan askerleri öldürmez; uğruna savaşılan değerleri öldürür. Velhasıl hayatın kaybettiği savaşlarda insan değil hep insanlık ölmüş.

Evet, böyle savaşlarda Değerler ölür, bilimler ölür, fikirler ve felsefe ölür.

Din ölür, iman ölür, tanrı ve kutsal kitaplar ölür savaşlarda.

Oyunlar ve çocukluklar ölür.

Şiir ve duygu ölür. Politika ölür, adalet ölür, hak ve hukuk ölür savaşlarda...

Akıl ve izan, ahlak ve erdemler ölür.

Düşünceler yatalak olur; ölüm döşeğine düşer insanı insan yapan ne varsa...



Duyuları ölür insanlığın... Duymaz, duyamaz olur şeytani çığlıklardan gayrisini... Yüreğin tınıları ve melodiler ölür; kulakların hükümdarı olur deccal sesleri...

Göremez olur insanlık; mil çekilir gözlerine, katran karasına döner dünya... Ve gözleri ölür insanlığın...

Tadı kalmaz dünyanın, tat ölür... Lezzet ölür, bitkilerin özüne karşı başlatılmış bir kırımdır çünkü bütün savaşlar, öz vurulur ve tat ölür.

İnsan kokusu, bitki kokusu, dağ ve çiçek kokusu, ten ve aşk kokusu çekilip gider; cesetler ve üniformalar dışındaki kokular ölür... Hissedemez, kokusunu alamaz insan insanın. Hisler ölür... Çelik ve barut mekaniğinin mutlak hakimiyeti siler bütün kokuları... Ve krallığını ilan eder bomba artıklarının sızıntıları... Rüzgar çekilir aradan, taşımaz insan kokusunu insana... İnsani dokunuş ölür bütün savaşlarda.

Ne zamandır toprağı, ekini, yeri yurdu, dağı bayırı, oğulları ve kızları, dereleri ve suları bombalanır kurşunlanır yakılır yıkılır bu ülkemin.

Ve bir şair şair haykırır “kardeşlerim ölüyor kalbimin doğusunda” ve bir başka şair yalvarır adeta “analara kıymayın efendiler”

Şaire yanıt verir politikacı “70 yıl önce nasıl ağladıysa Dersimli analar, varsın şimde de ağlasın ne mahsuru var?”

Ve halk kendi evlatlarının ölümüne alkış tutuyor. İşte asıl ölüm budur. İnsanlığın ölümüdür. Ve ölenler terörist değil, asker değil, insanlıktır...

Güngören\'de, Bağcılar\'da bombalar patlar genç kızlarımızın cesetleri savrulur yollarda. Molotoflar yakar bebeleri…Beri yanda Munzur\'a Cudi\'ye, Gabar\'a bombalar yağar ve gök susar, kahrolur dağ, dereler ve yamaçlar kahrolur, sular utanır aktığına, utanır yağdığına yağmur...

Ve Ankara\'da utanç ölür. Üniversiteler susar, akademisyenler ve kürsülerdeki bilim ahlakı ölür. Felsefe seminerlerinde konuşup duran filozoflar, meydanlara doluşamayan halk ölür. Ve bombaların sesiyle yatıp kalkan, ölümün içinde yaşam korkusu taşıyan toplum ölür...

Kobralar bombalar, Haftanin\'de bir kürt genci vurulur. Zap vadisinde pusular kurulur eli kınalı bir asker vurulur. Ve anaların kalbi durur, ciğeri yanar, memesi kurur. Milletvekilinin dili ölür. Sendikacı lafı geveler, ağzı ölür entelektüelin... Ve şiir dinletisindeki şairin kalemi, sergisine hayranlıkla bakılan ressamın fırçası, müzisyenin sesi ölür... Toprağında tohumu ölür çiftçinin...

Çünkü herkes bilsin, tarih kaydeder... Ve gelecekte tarih kitaplarından böyle okunmasın diye söylemeli; Mayınlar pusuda bekler yollarda, uçaklar havalanır, bombalar yağar ve barış ölür!..

Barış ölürse gözyaşı kurur... Elimizde tek bir servet kaldı. Oda gözyaşı. Gözyaşıda ölürse vah halimize

Bırakın ağlasın analar! Onlar da ağlamasa farketmeyeceğiz bile nasıl bir akıl tutulmasından geçtiğimizi….


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Köşe Yazıları Haberleri