İnsanın içine dokunur, susturur, düşündürür.
“Her nefis ölümü tadacaktır.”
(Enbiya Suresi, 35. Ayet)
Manisa Şehir Hastanesi’nin önünde akan gözyaşları da öyleydi.
Bir genel başkanın değil, bir insanın gözyaşlarıydı bunlar.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel konuşmaya çalıştı…
Ama kelimeler boğazında düğümlendi. Çünkü anlattığı şey siyaset değildi. Anlattığı şey, yarım kalan bir hayattı.
“Daha olacaksa benim canımı alsın…” dedi.
Bu bir isyan değildi. Bu, çaresizliğin sesi; kalbin feryadıydı.
Gülşah Durbay…
Çocuk yaşlardan itibaren siyasetin içinde büyümüş, umudunu hiç kaybetmemiş genç bir kadındı. Hayal bile edemeyeceği bir noktaya ulaştı. Şehzadeler Belediye Başkanı oldu. Ama o güzel hikâye ne yazık ki çok kısa sürdü.
Bazen hayat, en çok emek verenleri en erken çağırır.
Bazen umut, tam filizlenmişken koparılır.
Altı ayda iki genç siyasetçi…
Bu sadece bir partinin değil, bir memleketin yüreğine düşen acıdır.
Özgür Özel’in “kendi evladım” deyişi bu yüzden bu kadar gerçekti. Çünkü o sözde politika yoktu. Sadece sevgi vardı. Sadece bağlılık vardı. Sadece kaybetmenin derin sızısı…
Bugün siyaset konuşmanın günü değil.
Bugün suçlu aramanın, hesap yapmanın günü hiç değil.
Bugün susup saygıyla eğilmenin günü.
Bir genç hayatın ardından dua etmenin günü.
Merhume Gülşah Durbay’a Allah’tan rahmet diliyorum.
Bu satırları yazarken kendi yitirdiklerim de düşüyor aklıma… Babam Hacı Fikri, rahmetli annem Hacı Sündüs Irmak ve adını andıkça içimde bir boşluk bırakan herkes…
Allah, gidenlerin mekânını cennet eylesin.
Kalanlara sabır versin.
Bazı acılar anlatılmaz.
Sadece hissedilir…
Allah'a emanet olunuz.