Nereye baksam kavga Sağım solum önüm arkam kavga Ekmek kavgası, hak- hukuk adalet kavgası, Türk- kürt, alevi- sunni, muslim- gayrı müslim kavgası Ve en nihayet yönetenlerin kendi aralarındaki iktidar kavgası
İşçiler işini kaybetmenin telaşında, işsizler iş bulmanın derdinde ve yönetenler biribirlerinin kuyularını kazmak için enavi çeşit komploların peşinde.
Kürdün partisi kapatılıyor oh çekiyor Türk Türk'ün askeri öldürülüyor oh çekiyor Kürt Tutuğumuz takım galip geliyor oh diyoruz. Beğenmediğimiz kurumun bir yetkilisi suçüstü yakalanıyor oh diyoruz
Oysa bu ohlar bize hiçbirşey kazandırmıyor kendi vah vah'larımızı unutturmaktan başka. Ne kadar farkındayız bilmem ama bugün iktidarıyla, muhalefetiyle, vatandaşıyla ordusuyla polisiyle bilcümle memleket insanları olarak vaah, vah denecek haldeyiz. Zira kazananı olmayan savaşların gönüllü fedaileri olmuşuz hepimiz.
Eskilerin bir sözü var: ölmüşte ağlıyanı yok
Teslim etmek gerekir ki memleketin umumi manzarasının özeti de işte bu cümlede saklı: ölmüşte ağlıyanı yok
Şimdi büyük ozan Nazım'ın şu dizelerini birkez daha okuma zamanı
Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin.Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat.Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.Bir değil, beş değil, yüz milyonlarlasın maalesef.Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğerve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsakkabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! Tek bir bireyin ölüyü tekrar diriltecek tanrısal gücü yoktur elbet. Ancak tek tek bireylerden oluşan milyonların ölüye bile yeniden hayat verecek muzzam bir tanrısal gücünün olduğunun kimse inkâr edemez. Zira halk birliğinin alt edemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Bu birliği sağlayacak tek bir kavga vardır o da ekmek kavgası. İnanmıyorsanız Tekel işçilerine bakın. Tokat'tan geldiler, Diyarbakır'dan geldiler, Samsun'dan geldiler İstanbuldan geldiler
Kürttüler, Türktüler, Aleviydiler, Sunniydiler ekmek kavgasında birleştiler. Bu kavganın bedelini biber gazı soluyarak soğuğu iliklerinde hissederek ortak ödediler. Meydana kurdukları sofralarda birbilerine kardeş oldular, abla oldular, abi oldular yoldaş oldular
Ekmek kavgasında birleşenleri hangi farklılık karşı karşıya getirebilir ki Ve yönetenlerin bu soylu birlik karşısısnda hak hukuk ve adaleti uygulamaktan başka şansları olabilir mi? Unutmayın ki Türkiye'de yıllardır yaşanan ve hala süren huzursuzluğun temelinde de adaletsiz yöneticilerin politikaları var. Herkes nasıl etsekte bu kürt sorunundan, bu PKK'dan kurtulsak diye düşünüyor Peki, bu sorunu kim doğurdu? Dış güçler mi PKK'mı?
Bunların hiçbiri değil. Zira biliriz ki meyvenin kurdu kendi içindedir. Bunlar sadece bir sonuçtur ve bu sonucun ortaya çıkmasına neden olanda 50 yıldır bu ülkeyi yöneten adaletsiz yönetimlerdir.
Eğer ülke zenginlikleri eşit paylaşılsaydı, Doğuda yoksul köylü lehine gerçek bir toprak reformu yapılsaydı, orada yaşayan halkın kaderi, adaletsiz aşiret ağalarına terk edilmesiydi, halkın kültürüne hoşgörü gösterilseydi, eğitimde fırsat eşitliği sağlansaydı ortada ne PKK, ne dış güçler, ne de Kürt sorunu olurdu.
Peki, halk birlik olsaydı ekmek kavgasında buluşmayı başarsaydı bu yöneticiler bu kadar pervasız olabilirler miydi? İşte bu nedenle kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! demiş o büyük ozan