Ortaokula gittiğim yıllarda tanışmıştım kitaplarıyla. Satırlar arasında kolaylıkla dostluk kurabilmiştim. Evimizdeki kitaplığımızda kitapları vardı. Necati Cumalı, artık benim için en sevdiğim yazarlar arasında yerini almıştı. Dostluğumuz sıcacıktı. Çıkarsız, karşılıksız hiçbir şeye değişilmeyecek bir dostluk. Aradan yıllar geçti, şimdi bile, o yıllarda okuduğum kitaplarının sıcaklığını duyumsarım. Ay Büyürken Uyuyamam, Aylı Bıçak, Zeliş, Susuz Yaz ve daha nicelerini kim bilir kaç kez okudum. Birazcık Ege solumak isteyince açar yine okurum.
Necati Cumalı’nın öykülerinde Ege vardır. Ege’nin mavisi, yeşili satır satır, dize dize
salınır sayfalar arasında. Buram buram Ege kokar anlatılanlarda. Diliyle, geleneği göreneğiyle Ege bölgesidir ve yörenin insanıdır sayfalar boyu sizi koşturan. Küçük yöre insanı Cumalı’nın kaleminde büyür, büyür... O öyküler ki, “ Ay Büyürken Uyutmaz” insanı.
Ya şiirleri, “ Diyelim ki bir masa var önümde/ Elimde bardak/ Oturmuş içiyorum/ Bardak mı Urla mı tuttuğum...” Doğup büyüdüğü ilçesine bu denli tutkundur.
Dizelerinde, küçük kasabanın insanları da çıkar karşınıza. “ Ay kasabanın üstünde/ Aya benzese yanarım!/ Bir adam meyhaneden çıktı./ Aşksız bir adam/ “
Çok sevdiğim yazar Necati Cumalı ile 1996 yılında İzmir Hediyelik Eşya Fuarında tanıştım. İzmir Bornova’da Park Kitabevi vardı. Buranın sahibi Murat Kulaç. Kaçak Yayın’ın Aralık 2005 sayısında Eflatun Nuri, Susuz Yaz filminden söz etmişti. O filmin çevrildiği Bademler köyü. Bu köy çok ilginçtir. Ülkemizde tiyatro salonu olan tek köydür. Bu köyün yiğit bir bakanı vardı: Mahmut Türkmenoğlu. 1974 yılları. Haşhaş ekimi konusunda Amerika’ya kafa tutan, o yürekli bakan bu köyden çıkmıştır. Murat Kulaç’ın da dayısıdır o ünlü bakan. Nerede kaldı Türkmenoğlu gibi bakanlar. Bırakın kafa tutmayı, ellerinden gelse ABD’li bakanların paltosunu tutacak politikacılar çıkmadı mı bu toplumdan...
Murat Kulaç’ın o yıllarda Bornova parkının içindeki kitabevi çok iyi iş yapıyordu. Üniversiteli öğrencilerin uğrak yeriydi. Yayıncılık da yapıyordu Murat. Eleştirmen Mehmet Yaşar Bilen’le birlikte yayınevine danışmanlık yapıyorduk. Park Yayınlarından kitaplarım da çıkıyordu. İzmir’de ses getirecek yazarları, şairleri imza ve söyleşiler için çağırıyordu.
1996 Yılında Necati Cumalı da İzmir’e çağrılıydı. Heyecanla bekliyordum. İmza gününde Necati Cumalı’yla yan yanaydık. İlk görüşte soğuk bir görüntüsü vardı. Sonra sohbete bir daldık. Aralık ayında Ege’nin sıcaklığı hüküm sürmeye başladı. Kitaplarını, kitaplarındaki kişileri söylüyor, yorumlar yapıyordum.
- Sen gerçekten de iyi okuyucumsun, derken yüzündeki ışıltı, gözlerindeki sevinç görülmeye değerdi.
Öykülerine hayranlığımı anlatıyorum. O da bana, yeni bir kitabının bıtmesine az kaldığını, adının da Viran Dağlar olduğunu anlatıyordu. Arkasından da adam akıllı bir yayınevi bulamadığını söyleyince şaşırıyorum. Benim o sıralar İnkılap Kitabevinde çıkıyordu kitaplarım. Cumalı’nın da orada kitaplarının çıktığını biliyordum.
-Nasıl olur hocam? diyorum şaşkınlıkla.
Necati Cumalı, hiçbir yayınevine güvenmediğini açık açık söylüyor. Birçok yayıneviyle anlaşmazlığa düştüğünü, mahkemelik bile olduğunu söylemekten çekinmiyordu. Yayınevlerinden örnekler sıralıyor. Viran Dağlar’ı adam gibi basacak yayınevi aradığını birkaç kez yineledi. Akşamleyin yemekte birlikteyiz. Murat’la derin bir sohbete dalıyorlar. Ertesi gün, “ Necati Cumalı’yla anlaştık, kitaplarını basacağım.” diyor Murat. Şaşırıyorum, bir şey demeye fırsat vermeden, “ Hem de yeni kitabı Viran Dağlar’ı...” diyor. İyi düşündün mü? diyorum. Necati amca da çok istiyor, diyor. Murat, bizlerden gençti. Necati Cumalı’ya da Necati amca derdi. Aynı ilçenin insanı olmaları, aralarındaki yakınlaşmaya nedendi belki de...
Murat Kulaç, Necati Cumalı için Dikili’de de imza günü ayarlamıştı. Birlikte gittiler. Orada da, benim yeni yayıncım, bundan sonra kitaplarımı basacak, diye tanıtmış Murat’ı. Murat mutlu, ama...
Anlaşma yapıldı. Viran Dağlar’ın dışında, Susuz Yaz, Niçin Aşk ve tüm şiirlerini toplu olarak basacaktı. Şiirlerinin toplu olarak 1980’li yıllarda, Karacan Yayınlarında “Aç Güneş” adı altında çıktığını söyleyince Murat şaşırdı. Bunu bilmiyordum, dedi.
Murat İstanbul’a, Necati Cumalı da İzmir’e gidip geliyorlardı. Yolculuklar çoğu kez uçakla yapılıyordu. Viran Dağlar’ı tamamlamak için, Cumalı İzmir’e geldi. Balçova Termal Otelde bir haftada kitabını tamamladı. Kitabı Murat’a verdi. Kitabın dizgileri yapıldı. Kitabın kapağını Cumalı’nın bir tanıdığı yapacakmış. Murat İstanbul’a gidiyor, ortada kapak falan yok. Logo olarak bir horoz resmi yapılmış. Necati Cumalı İzmir’e gelip kitabı kendi basacağını söylüyor. Murat’a teminat olarak verdiği yüz milyonu istiyor. Murat, Tamam Necati amca, diyor. Dizgi masrafı olarak yirmi milyonu keseceğini söylüyor. Ertesi gün Murat otele gidiyor, Cumalı’ya parasını verecek. O da, söylemeden İstanbul’a gitmiş. Murat’ı ilk kez kızgın görüyorum.
-Parasını vermek için de peşinde koşturacağız. Parasını almak istiyorsa gelsin alsın, diyor.
Murat, parayı bankaya yatırıyor. Aradan bir ay geçiyor. Necati Cumalı’nın avukatı, bizim Murat hakkında dava açıyor. Avukat, yirmi milyonluk dizgi parasını da istiyor. Murat da inat ediyor, onu vermeyeceğim, diye. Avukatın yanına gidip, yaptığı harcamaların faturalarını gösteriyor. Yolculuktu, oteldi, yemekti derken, o güne dek 400 milyon harcamış. Avukat bunları görünce şaşırıyor. Avukat, bir dahaki davaya girmeyelim de, dava düşsün, diyor. Böylece dava düşüyor. Murat, parayı ve dizgileri avukata teslim ediyor. Murat, edebiyatımızın ünlü bir yazarının kitabını basma uğruna, o yıllarda 400 milyonu gözden çıkartmıştı.
Çok sevdiğim, şimdi de eserlerini okumaktan zevk aldığım Necati Cumalı’nın böyle bir olayına tanık olmuştum.
Yeni kuşağın, edebiyatımıza emek verenleri, eserleriyle kesinlikle tanıması gerekiyor. Öyküleriden romanlarına, şiirlerinden gezi yazılarına Necati Cumalı’yı okuyun. Okudukça seveceksiniz. Tiyatro oyunlarını izleyin. Atıf Yılmaz’ın Cumalı’nın eserlerinden senaryolaştırdığı” Adı Vasfiye” filmini bulup buluşturun ve izleyin.
Urla’ya yolunuz düşerse Necati Cumalı Evini gezin. Urla sokaklarında dolaşırken, onun kahramanlarıyla karşılaşacaksınız. Sakın şaşırmayın. İyi ki ülkemizin Necati Cumalı gibi bir yazarı oldu...