MARMARİS'TEN
BURSA'YA
(30 Ocak 1933 -
5 Şubat 1933)
Mustafa Kemal Atatürk, 77 yıl önce 30 Ocak 1933 yılında Gülcemal isimli gemi ile Marmaris'e gelmiş ama karaya çıkmamış. Belli ki acelesi varmış. Belli ki oyalanacak zamanı yokmuş; bir an önce Bursa'ya varması gerekiyormuş. Olayları tarihin ışığında incelediğimizde, Bursa'dan Ankara'ya, Ankara'dan da kendisine ulaşan haberlerin Atatürk'ün canını sıktığı ve bir an önce Bursa'ya gitmek istemesinin bu haberlerden kaynaklandığı yorumunu yapabiliyoruz. Çünkü kendisine gelen bilgiler, 1 Şubat 1933 tarihinde otuz kadar kişinin Bursa'da Türkçe ezan aleyhine gösteri yaptığı, Bursa'daki Ulu Cami müezzini yerine bir başkasının ezanı Arapça okumaya kalkışması üzerine olayın patlak verdiği ve polisin müdahale etmesini bahane eden bu grubun kışkırtmasıyla yüz kadar kişinin vilayet konağına girmeye çalışması üzerine tahrikçilerin emniyet güçleri tarafından yakalanarak haklarında dava açıldığı şeklindeydi.
Marmaris Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Marmaris Şubesinin organizasyonuyla 30 Ocak 2010 günü, hem Ulu Önder Atatürk'ün Marmaris'e gelişinin 77.ci yılı, hem de Atatürkçü Düşünce Derneğinin aynı gün olan kuruluşunun 15.ci yılı coşkulu bir törenle kutlandı. CHP İlçe Teşkilatı, Sivil Toplum Kuruluşları ve halkın büyük ilgi gösterdiği bu kutlamaya Marmaris Kaymakamı katılmadı. Belediye Başkanı Ali Acar ise Yapılan araştırmalarla Atatürk'ün Marmaris'e geliş tarihi net şekilde tespit edildi. Bu yıldönümüyle ilgili önümüzdeki yıllarda çalışmalar yapacağız. Görkemli törenlerle Cumhuriyet'in kalesi Marmaris'te Atatürk'e bağlılığı göstereceğiz. Bu kutlamaları geleneksel ve resmi hale getirmek için gerekli adımları atacağız dedi. Yazılı ve görsel yerel basının geniş yer verdiği etkinlik, Ulusal Basında 77 Yıl Sonraki Kutlama İlk Sivillerden; Atatürk Marmaris'e Geldi mi tartışması gibi başlıklarla duyuruldu (Vatan 31 Ocak 2010).
Dernek Başkanı Mukbil Gülkokan ve kurucu üyelerden Duran Ergül, 30 Ocak 1933 yılında Ulu Önder Atatürk'ün Gülcemal Vapuru ile Marmaris limanına geldiğini ve fakat karaya çıkmadığını; 1995 yılında da Atatürk sevdalısı 7 üyenin, özellikle bu onurlu tarihle özdeşleştirip Atatürkçü Düşünce Derneğinin Marmaris Şubesinin açılışını 30 Ocak tarihine denk getirdiklerini vurguladılar.
Atatürk'ün yaşantısının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde Cumhurbaşkanlığı Başyaverliğince gün gün, saat saat Nöbet Defterine yazıldığı bilinmektedir. Atatürk Günlüğü , Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi gibi eserler, Nöbet Defterindeki sağlam bilgilere dayanılarak yazılan kaynak eserlerdir. Keza Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığının da bu konuda pek çok yayını olduğu gibi Genel Kurmay Başkanlığı'nın yayınları da güvenilir kaynaklardır.
Bu kaynaklarda Atatürk'ün; 30 Ocak 1933 Atatürk'ün Gülcemal vapuru ile Akdeniz'de Fethiye ve Marmaris koylarına da girilerek İzmir'e doğru yola devam ettiği, yazılıdır. 22 gündür yurt gezisinde olan Atatürk, Bursa olayını duyar duymaz hemen yola çıkmış ve 5 Şubat 1933 günü saat 5:00'da Bilecik'e varmış, hiç zaman kaybetmeden otomobille hareket ederek saat 9:30'da Bursa'ya gelmişti. Aynı akşam Atatürk'e Çekirge yolundaki köşkte, 13-14 kişinin katıldığı bir yemek verilir. Katılanlardan biri Efendim, Bursa gençliği bu hadiseyi hemen bastıracaktı. Fakat zabıta ve adliyeye olan güveninden ötürü diye konuşmaya başlayınca, Atatürk bir işaretle sözünü kesmiş ve daha sonra Bursa Nutku olarak bilinen ve onun Türk gençliğinden ne anladığını belirten konuşmasını yapmıştır. Üzerinde çok konuşulan, tartışılan, bazı çevrelerce olmadığı iddia edilen ve fakat o gece masada olanların tanıklığı ve mahkeme kararı ile de gerçekliği kanıtlanan Bursa Nutku şöyledir:
"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek; Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım. Diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Bursa, 5 Şubat 1933
Bu konuşmayla ilgili olarak Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi adlı kitabında; Tarihte bu sözleri söyleyebilen bir başka devrimci çıkmış mıdır? Başında bulunduğu devletin bile 'zaaf' içinde olabileceğini düşünen, geleceğin siyasal iktidarlarından kuşkulanabilen, ama gençliğe böylesine 'sınırsız' bir güven besleyen, böylesine 'çek' veren, gençliği böylesine 'son çare' olarak gören bir devrimci yoktur! Ve Atatürk, hem gelecek iktidarlar hem de gençlik konusunda yanılmamıştır. Şeklinde yorum yapar.
Gerçekten de Bursa Nutku Mustafa Kemal Atatürk'ün en önemli söylevlerinden biridir. Bu söylevi ile Cumhuriyeti ve Devrimlerini Türk Gençliğine emanet ettiğini açıkça belirtmiştir. Bu Türk gençliği için hem bir onur, hem de bir sorumluluktur. Özellikle Cumhuriyetin kazanımlarının peşkeş çekildiği günümüzde, Türk Gençliğinin bu söylevi baştan sona bir kez daha okumasının tam zamanıdır.