Unutulma korkusuna son... Yaşadıklarınız titizlikle anımsanır... Anılarınız özenle saklanır. Unutulmaktan değil, ihanetten korkun...” Bu satırlar Cezmi Ersöz’ün “ Unutulma Çağı “ adlı yazısından alınmıştır. İhanetten korkmak, söz kalıbı gibi belleğime oturdu. Ahmet Arif’in dizelerine öykünerek “dört yanımız ihanet zulası “ demek yanlış olmasa gerek. Yaşamımızın her alanında ihanetler. Bununla at başı giden unutulmalar. Bunu dost canlısı, güzel insan Cezmi Ersöz yazıyorsa, vardır bir hikmet-i harbiyesi...
Yıllardan beri tanıdığım vefalı bir insan, usta bir kalem, “dostum dostum güzel dostum” dedirten naif birisi. Cezmi Ersöz’le dostluğumuz festivallere ve şenlıklere dayanıyor. O da benim gibi “seyahat ya resulullah” diyenlerden. Sevgili Cezmi ile kendimi kıyaslarsam, onun yüzde biridir benim gezdiğim yerler. Anılara şöyle bir göz atıyorum da, “ Adana, Ankara, Akhisar, Akşehir, Aliağa, Antalya “ sadece A harfinde birlikte olduğumuz yerler. Nereler yok ki... Cezmi Ersöz, gezdikleri yerlerde başından geçenleri kitaplaştıracak.
Geçen yıl, anılarının bir bölümünü gazetede yayımladı. Benim de yakından tanık olduğum Akşehir’deki anısı epey ilginç. Cezmi’yi her gördüğümde, ona Akşehir’den söz ederdim. Akşehir’in güzelliğinden, insanından, doğasından, hele hele Ortagazino’da göl manzaralı ortamda, bir iki kadeh içmenin keyfini anlatır dururdum. Kaç kez davet edildi. Boş zamanı olmadığı için bir türlü gelemedi. 2000 yılındaki Akşehir Belediyesi Üniversitelerarası Kış Oyunlarına gelecekti. Ben de davetliydim. Akşehir’deki sözümüzü gerçekleştirecektik.
Cezmi Ersöz’ün söyleşisi vardı. Salon öyle dolu ki, insanlar bulduğu yere oturmuş. Ayakta duranlar, sahnenin çevresine dizilenler. Söyleşi çok güzeldi. Sorular bölümünde, gençlerden biri F tipi cezaevleriyle ilgili bir soru sordu. Cezmi de doğal olarak yanıtladı. Bu ara elinde telsiz olan iki kişi sahneye çıktı. Cezmi Ersöz’e kimlik sormak istediler. O da her zamanki efendiliğiyle böyle bir hakları olup olmadığını sordu. Hepimiz şaşırmıştık. Cezmi diretiyor, polisler diretiyodu. Şaşkınlığını üzerinden atan zamanın belediye başkanı Nuri Köksal, hemen sahneye fırladı. “ Böyle bir soruya hakkınız yok, Cezmi Bey benim konuğumdur. Ne sorulması gerekiyorsa bana sorun. Herkesin içinde bir sanatçının onuruyla oynamazsınız. Buyrun, bunları içeride konuşalım.” diyerek salonun kapalı bir yerine geçtiler. Nuri Köksal’dan da bu beklenirdi. Salondakiler de meraklı bir bekleyiş başladı. Yarım saat sonra çıktılar. Zamanın savcısı - ya da emniyet müdürü- Cezmi Ersöz’ün en kısa sürede kenti terketmesini istemiş. Başkan şaşkın, Cezmi de burukluk vardı, hepimiz üzgündük.
Hayranları kitap kuyruğuna girmişler. Cezmi onları da kıramadı. Boran kitabevinde kitaplarını imzalıyordu. Dışarda polisler bekliyor, ben yanından ayrılmıyordum. Ortagazino sözümüz de yatmıştı. Bana, “ Boşver başka yerde içeriz.” derken gülümsüyordu. Akşehirliler bu duruma çok üzülmüştü. Başkan arabasını vermiş, imzadan sonra Akşehir’den ayrıldı. Ankara’ya gidecekti. Ben de geleyim, dedim. Hayır, hayır gelme, bir kadeh de benim için iç,dedi.
Ankara’ya varınca telefonla görüştük. Şoför öyle hızlı sürmüş ki, uçacağımızı sandım, derken gülüyordu. Şoför Ankara’ya geldiklerinde başkanı arayıp, “ Başkanım, pakedi salimen yerine ulaştırdım.” demiş. Hem anlatıyor, hem de gülüyordu. Yüreğim ağzımda yolculuk yaptığımız yetmezmiş gibi, bir de paket yerine koydu beni sevgili şoför kardeşimiz, diyordu.
Cezmi Ersöz’le birçok yerde oturduk, gece yarılarına dek söyleştik, dostluğumuzu kadehlerde paylaştık. Akşehir’deki sözümüz hala geçerli. Elbet bir gün, Ortagazinodan Akşehir gölünü izleye izleye şerefe diyeceğiz. Yanımızda Akşehirli dostlarla birlikte...
Cezmi Ersöz, haksızlığın sesidir. Ona aşkın yazarı da derler. Evet doğru, o aşkın şairi ve yazarıdır. Faulkner’ın “ Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa başka yerde yaşamayacaktı.” Sözünü kanıtlarcasına aşkı işler, aşkı anlatır. Yazdığı satırları ve dizeleri betona kazınır gibi kazınır insanın belleğine.
Yazılarında Cervantes’i doğrular: Kalem aklın dilidir. Kalemini çok iyi kullanmayı bilir.
Yazarlığı, insanlığı, dostluğu, yürek güzelliği, insana verdiği değerle, “ Kırk yılda bir gibidir” Sevgili Cezmi Ersöz...