Kırgızistanlı öğrencilerden ağlatan gösteri

Ahmet YILMAZKırgızistan'dan Marmaris'e gelen Kırgız öğrencilerin tiyatro gösterisi izleyenlere duygu dolu anlar yaşattı. Cengiz Aytmatov'un ölümsüz eserlerinden olan Mankurt isyanı tiyatroya uyarlanışını başarıyla oynayan Kırgızistanlı öğrenciler gösteriy

Marmaris Sabancı Lisesi gösteri salonunu dolduran izleyicilerin Mankurt efsanesi oyununun sergilenişi sırasında gözyaşlarına hakim olamadıkları gözlendi. Marmaris Sabancı Lisesi salonunda gerçekleştiren tiyatro oyununda oyuna konu olan ve adı tarihe Nayman ana olarak geçen göçebe bir kadının oğluna yapılan akıl almaz işkence konu edilmiştir.

Ana- beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan- Juanlar'ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikayesi vardı: Sarı Özek'i işgal eden Juan- Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satalarmış, satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek Juan- Junlar'ın yaptığı işkenceleri, anlatırlarmış. Ama asıl işkenceyi, genç ve güçlü oldukları için satmadıkları esirlere yaparlarmış. İnsanın hafızasını yitirmesine, deli olmasına yol açan bir işkence usulleri varmış. Önce esirin başını kazır, saçlarını tek, tek kökünden sökerlermiş. Bunu yaparken usta bir kasap oracıkta bir deveyi yatırıp keser, derisini yüzermiş. Derinin en kalın yeri boyun kısmı ve oradan başlarmış yüzmeye. Sonra bu deriyi parçalara ayırır, taze, taze esirin kan içinde kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Böylece sarılan deri, günümüzde yüzücülük sporu ile uğraşan sporcuların kullandığı kauçuk başlığa benzermiş. Yapılan bu işkenceye deri geçirme işkencesi derlermiş. Böyle bir işkenceye maruz kalan tutsaklar ya acı içerisinde kıvranarak ölür, ya da hafızasını tamamen yitiren, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir MANKURT' yani geçmişini bilmeyen bir köle olurlarmış. Bir Mankurt kim olduğunun, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, babasını, çocukluğunu bilmezmiş. İnsan olduğunun farkında bile değilmiş. Bilinci, benliği olmadığı için efendisine büyük avantaj sağlarmış. Ağzı var, dili yok, bir hayvandan farksı, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike ar etmeyen bir köle imiş. Köle sahibi için en büyük tehlike, kölenin başkaldırması kaçmasıdır. Ama Mankurt isyanı, itaatsizliği düşünmeyen tek varlıkmış. Efendisine köpek gibi sadık, onun sözünden asla çıkmayan, başkalarını dinlemeyen, karnını doyurmaktan başka bir şey düşünmeyen bir yaratık. En pis, en güç işleri büyük sabır isteyen çekilmez işleri gık demeden yaparlarmış. Sarı Özek'in ıssız, engin kavurucu çöllerine ancak bir Mankurt dayanabileceği için, buralarda deve sürülerini gütme işi onlara verilirmiş. Böylesine yitik yerlerde, bir Mankurt birkaç kişiye bedelmiş, yanına yiyeceğini, içeceğini verince kış demeden, yaz demeden o ilkel hayata dönüşten dolayı sızlanmayı düşünmeden kalabilirmiş bozkırda. Onun için düşünmeden kalabilirlermiş bozkırda. Onlar için önemli olan tek şey efendilerinin emirlerini yerine getirmekmiş. Açlıktan ölmemesi için yiyecek, donmaması içinse eski, püskü giyecek verildiğinde başka bir şer istemezlermiş. Bir tutsağın içine korku salmak için ona kafasının uçurulacağını ya da başka bir yerinin kesileceğini bildirmek; onun hafızasını silme, son nefesine kadar taşıyacağı ve başkalarının anlayamayacağı yegane kazancı olan bilincini kökünden yok etme cezası yanında hiç kalırmış.


Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Yerel Haberler Haberleri