Kalben inanın, çıkarsız sevin.
İzleyenler iyi hatırlar, en komik sahnelerinden biridir Dondurmam Gaymak filminin. Motorunu kaybeden dondurmacı Ali, arkadaşları ile sokak ortasında sazlı sözlü içmektedirler. Derken Ezan okunur ve sazlar durur. Komünist Mustafa rolündeki arkadaşları, Ulen arkadaş neden kestiniz sazı deyince, duymuyor musun Ezan Okunuyor der arkadaşları. Bunun üzerine Mustafa sitemle Arkadaş okunsa ya varsa, biz çalalım onlar okusunlar, birazcık ta onlar anlayış gösteriversinler, bu adamlar içiyor eğleniyor, bugün okumayıverelim desinler. Zaten üç beş tane ihtiyar var camiye giden, onları da cep telefonundan çağırıversinler dediğinde gülmekten çatlayacaktım. Bunun üzerine Dondurmacı Ali Usta, ule arkadaş, komünist komünist konuşma öyle, Allah'ı kızdırıp, hiç buldurmayacaksın motorumu deyince, bu sefer de tam düşüncelik bir söz eder Komünist Mustafa; Allah Kayıp eşya bürosu mu len, inanıyorsan kalben inanacaksın, çıkarların için değil! der.
Kalben inanmak, hiçbir çıkar gözetmemek elde değil. Bol bol dua ederiz ve kabul olmasını bekleriz. Allah Teâlâ'nın tüm dualara cevap vereceğini söylerler âlimlerimiz. Fakat bunların çoğunun kabul olmadığından yakınırız. Sorduğumuzda bilenlere, Allah her duaya cevap verir evet, ama kimisine, yani kuluna gerçekten hayırlı olacak ise, bu dünya da, olmayacak ise öbür dünyada cevap verir derler. Biraz düşününce gerçekten hak vermemek elde değil. Kimler neler istiyorlar neler. Bir kere herkes zengin olmak, çalışmadan rahat etmek istiyor. Herkes sınavından geçsin, güzel bir sevgilisi olsun istiyor. Hayırlı evlat, rahat bir yaşam. Kimse çalışmak istemiyor, hatta parayı bulanlar ibadetten bile kesiliyor. Şimdi hal böyleyken Allah'ın her duaya bu dünyada cevap vermemesini doğru buluyorum.
Jim Carrey'in başrolünü oynadığı Aman Tanrım filmindeki gibi, herkesin duası kabul edildiği zaman işler daha içinden çıkılmaz bir duruma gelebiliyor. Meşhur atasözümüz de pekiştirmiyor mu; 'Köpeğin duası kabul olsa, gökten kemik yağar!'.
Kalben inanmak gerçekten önemli, hiçbir çıkar beklemeden. Fakat çıkar beklenmeden yapılan kaç iş, kaç eylem vardır ki dünyada? Bütün ilişkiler bir çıkara bağlıdır; Karı-koca ilişkisi, baba-oğul, arkadaş ilişkileri, öğretmen-öğrenci ve buna benzer bir çok birlikteliğin amacı bir çıkardır. Ben çıkar ilişkisidir dediğim zaman kızanlarınız, aksini ispat edenleriniz, alınanlarınız, sen de benimle bir çıkar ilişkisi içinde misin diyenleri duyuyorum ve 'evet, bir çıkar ilişkisi bizim ilişkimiz' diyorum.
Bir kelime oyunu ile başlayan bu düşüncemi yıllar içinde bir felsefe haline getirip üzerinde kafa yormaya başlayınca daha kolay anlatır oldum. İnsanlar çıkar ilişkisi dediğim zaman sadece maddi olarak düşünmekteler, maneviyat kimsenin umurunda bile değildi ilk gözlemlerimde. Hala da aynı.
İnsanlar birbirlerinin maneviyatlarına özen göstermemekte, sadece maddiyat olarak bakmaktalar birbirlerine. Bu bakımdan bakıldığında çıkar ilişkisi yanlış anlaşılmakta evet fakat her ne şekilde olursa olsun, sadece çıkarlar üzerine de kurmamak gerek yaşamı. Yani inanıyorsak, seviyorsak, sadece çıkarlarımız için değil, kalben sevmemiz, kalben inanmamız gerekir. Her ne kadar her ilişkinin çıkar ilişkisi olduğu fikrimden vazgeçmesem de, en azından ilişkilerin başlangıcını bir çıkara bağlamayı düşünmeden, kalbimizden geldiği gibi yapmak gerekir diyorum.
Kalbiniz temiz, düşünceleriniz açık, dualarınız bol, ilişkileriniz çıkarsız, bir çıkar gözetseniz bile manevi olsun. Sevgi ve saygıyla kalın.