İki koşulumuzun olduğunu söyledik

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın, "Eğer muhalefet Anayasa değişikliğini beraber yapalım derse, biz yasa teklifini dondururuz" sözlerine ilişkin, açıklama yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısından sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, "Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘HSYK teklifini geri çekeriz, muhalefet anayasa değişikliğine evet derse’ sözüne ne diyorsunuz?" sorusuna ilişkin Kılıçdaroğlu, "Bir teklifi geri çeksinler, biz söyledik, iki koşulumuzun olduğunu söyledik" dedi.

"Nedir iki koşulunuz?" denmesi üzerine ise Kılıçdaroğlu, "Yolsuzluk dosyaları kapatılmayacak. Onların üzerine gidilecek. İki; mevcut teklif geri çekilecek. O çerçevede görüşmeler yapılabilir” yanıtını verdi.

 "AK Parti geri çekmiyor teklifi, sizden yanıt gelene kadar” sözü üzerine de Kılıçdaroğlu, "Benim söylediklerim yanıt değil mi arkadaşlar. Söyledik gayet net" değerlendirmesinde bulundu. 

"Devletin içinde bir çete var, o çete yolsuzlukları yapıyor"

TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada da gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, konuşması öncesinde Demokrat Parti'den CHP'ye katılanlara parti rozeti taktı.

Kılıçdaroğlu, İstanbul merkezli soruşturmaya değinerek, soruşturmanın başladığı 17 Aralık 2013 tarihinde önemli bir gerçeğin ortaya çıktığını söyledi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hüsnü Mübarek'in götürdüğü mal 55 milyar dolar. Bunlarınki ne kadar 85 milyar Avro. Türkiye'yi düşünün daha büyük. Orada bir kişi, bunlar kollektif götürmüşler, işbirliği halinde. Ve mağdur edebiyatı yapıyorlar. 85 milyar Avro, bari mağdur edebiyatı yapmayın. Milletle alay etmeyin artık. Yeter artık. 247 milyar nasıl alınır? Her halde bir kişi tek başına 247 milyarı götüremez. Nasıl götürecekler? Devletin içinde bir paralel yapı gerekiyor. Ona göre bürokrat, savcı, hakim, işadamı gerekiyor. O işadamlarına ne diyor? 'Hayırsever işadamı' diyor. Hayırsever işadamı bakana 700 bin liralık kol saati veriyor. O işadamı demiyor, 'bu ülkede binlerce çocuk var yatağa aç giriyor. Ben onlara yardım edeyim' demiyor. Bakana veriyor 700 bin liralık kol saatini. Ve bu mağdur edebiyatı yapıyor. Hayırsever işadamları böyle. Başka kimler var? Siyasetçinin olması lazım. Siyasetçinin olmadığı yerde yolsuzluk olur mu? Olmaz. Burnundan getirirler adamın. Devletin içinde bir çete var, o çete yolsuzlukları yapıyor. Kimse kusura bakmasın. 'Darbe oldu, biz mağdur olduk' bu edebiyatı bırakın. Ülkenin bir gerçeği var, ülke soyuluyor, 76 milyon yurttaşın cebinden çıkan her kuruş verginin hesabını sormak benim boynumun borcu."

Kılıçdaroğlu, 700 bin liralık kol saatinin Ankara'nın Mamak semtinde 10 apartman dairesinin bedeline eşit olduğunu ifade ederek, evsizlerin, kira ödeyenlerin bunu unutmamasını istedi. Kılıçdaroğlu, "On apartman dairesini bakanın koluna takıyorlar. Ne diye? Bakan mağdur olsun diye. Bakan mağdur. Peki bu çetenin reisi kim? Çetenin resini zaten çete üyelerinden birisi açıklıyor, diyor ki 'Başbakan talimatı verdi, ben de gereğini yaptım. Ben niye istifa edeyim?' diyor. Çete reisi de odur. Hiç milleti kandırmasın. 'Bize karşı darbe yapıldı, biz mağduruz' edebiyatı da yetti artık. Sen kardeşim bu ülkede yolsuzluklar konusunda çete reisisin ve ustasın. Bunların bir bakanı var, 'ortak kabul etmez devlet' diyor. Bunu çıkıp millete söyleyeceğine başındaki zata söylesene. 'Sayın Başbakan sen bu devletin ortağı değilsin, sen bu devletin başbakanısın' diye hatırlatsana ona. Adam kendisini devletin ortağı biliyor, parayı götürüyor. Yolsuzluklar almış başını gidiyor, 'devlet ortak kabul etmez' diyorlar. Devletin ortağı var, o ortağın adı da Recep Tayyip Erdoğan" değerlendirmesinde bulundu. 

"Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum; onun çocuğunun sizin çocuğunuzdan farkı ne?"

Başbakan Erdoğan'ın korkularının altında "Oğlum Bilal Erdoğan ifade vermesin" gerçeğinin yattığını ileri süren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum, birisi rüşvet ve yolsuzluk dolayısıyla aranacak, aranan senin çocuğun ise alır götürürler, ifadesini verir. Başbakan'ın çocuğu ise kimse onun ifadesini alamaz. Uzun süre saklandı. Baktık geçen gün babasıyla beraber aynı arabaya binmiş. Ne demek bu? Bu devlete meydan okumadır. 'Ey yargıçlar siz benim çocuğumu alamazsınız. Ey polisler siz benim çocuğuma dokunamazsınız. Ey savcılar siz benim çocuğumun ifadesini alamazsınız'. Neden? 'Çünkü benim çocuğum yolsuzluk da yapsa, katliam da yapsa, hırsızlık da yapsa, rüşvet de verse, rüşvet de alsa onun yaptığı meşrudur. Ve onun güvencesi benim' diyor. Ve buna da 'hukuk devletidir' diye söyleyin diyor. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum; onun çocuğunun sizin çocuğunuzdan farkı ne? Ayrıca özelliği ne? Temel bir özelliği var; rüşvet almak temel bir özelliği. Bütün dünyanın 'teröre finans desteği veriyor' diye damgaladığı bir adamla oturup sohbet etmek, ortaklık yapmak, onunla konuşmak. Hepsinin belgesi ortaya kondu. 'Efendim bize darbe yapıldı. Bu darbe 60 darbesinden de, 70 darbesinden de, 80 darbesinden de daha ağırdır' diyor. Daha ağır olduğu kesin. Senin bütün rüşvetlerinin ortaya çıkarıldığı kesin artık, bir yere kaçamazsın. Diyorsun ki 'ben seçimlerde hesaplaşacağım. Sandıkta hesabımızı göreceğiz' Demokratik bir ülkede rüşvet ve yolsuzluğa adı bulaşanların hesap verdiği yer, yargıdır. Benim görevim de seni o yargının karşısına çıkarmak."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri