HASAN CELAL GÜZEL’LE

Zeki SARIHAN

Milli Eğitim eski bakanlarından Hasan Celal Güzel, 19 Mart 2018’de hayata veda etti. Renkli bir kişiliğe sahip Güzel’i hakkında bazı notlar aktarıp iyilikle anarak yolcu etmek istiyorum.

12 Eylül Karanlık karanlığından çıkış döneminde Hasan Sağlam Vehbi Dinlerler ve Metin Emiroğlu’dan sonra Milli Eğitim Bakanı olmuştu. Vehbi Dinçerler’in bakanlığı dönemine rastlayan 1985’te Bakanlığın bir genelgesi ile Öğretmen Dünyası’nın okullara sokulması yasaklandı. Bu kararı dava konusu yaptıysak da mahkeme itirazımızı reddetti!

Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde Avrupa Birliği’ne giriş hevesiyle Türkiye korkak adımlarla liberalleşmeye başlıyordu. Dergi olarak Hasan Celal Güzel’i ziyaret edip üzerimizdeki yasağın kaldırılmasını istemek hakkımız ve görevimizdi. Bakanlığının 3. ayında 18 Nisan 1988 günü dergiden dört arkadaş onu makamında ziyaret ederek 25 dakikalık bir görüşme yaptık. Yasağın kaldırılmasından başka öğretmen örgütçülüğünün de serbest bırakılmasını istedik. Güzel, “Yasaklardan yana değilim. Örgütlenmek öğretmenlerin en temel hakkıdır. Ben de örgütçülük yaptım. Yasaklar 1982 Anayasasından kaynaklanıyor” dedi ve mesleki faaliyetlerle uğraşmak kaydıyla öğretmenlerin örgütlenebileceğini söyledi. Çok geçmeden yeniden görüşmek üzere hazırladığımız dosyayı verdik.  Derginin kapağına onun adıyla “Örgütlenmek Öğretmenlerin En Temel hakkıdır” sözünü koyduk. (Öğretmen Dünyası, (ÖD) Yıl 9, Sayı 101, Mayıs 1988)

Ayrılmadan önce birkaç gün sonra yapılacak Eğit-Der kongresine gelmesinin iyi olacağını söyleyince ses alma cihazını kapattırarak şöyle dedi:

“Üç öğretmenin bulunduğu her yere gitmeye hazırım. Ne var ki, bana karşı yapılacak bir olımsuz hareketten çekinirim!” Bunun mümkün olmayacağını cevabını verdim ve yanından çıkar çıkmaz, Eğit-Der Genel Başkanı Ali Bozkurt’u arayarak Güzel’in kongreye davet edilmesini söyledim.

Davet ettiler. Güzel kongreye geldi. Bir konuşma da yaptı fakat sorumsuz bazı üyeler tarafından protesto edildi. Protestolar konuşmalarından çok hükümetin politikalarınaydı. Neyse ki Eğit-Der yöneticileri duruma hâkim olarak başka bir olumsuzluğa meydan vermediler.

Üzerimdeki fiili yasaktan ötürü derginin yazıişleri müdürü olamıyordum. Bu yasağı çiğnemeye karar verdik ve Ekim 1988’de derginin yazıişleri müdürlüğüne seçildim. Hasan Celal Güzel’e bir mektup yazarak bu gelişmeyi haber verdim ve basın kanununun izin verdiği bu görevimden ötürü başıma bir iş gelirse kendisinden bileceğimi anlattım. Bu yazıyı basına da faksladım. Ertesi hafta çalıştığım okula bir memur gelerek benim orada görevli olup olduğumu saptamakla yetinmiş.  

Hasan Celal Güzel’in demokratik bir toplum ve eğitim hayatı hakkında çeşitli vesilelerle söyledikleri iki eğilimi ortaya çıkardı. Bazı meslektaşların bu sözlerden canı sıkıldı ve Güzel’i demokratikleşme mücadelesinde bir rakip olarak gördüler. Kimisi ise bu demokratikleşmeyi ondan beklemeye başladılar. Derginin Aralık 1988 tarihli sayısında bu eğilimlerin yanlışlığını dile getirerek bu sözlerden memnun olmak gerektiğini ancak demokrasinin ona ihtiyacı olanlar tarafından kazanılabileceğini anlattım. “El elin eşeğini türkü söyleyerek arar”  diye yazdım.

7 Ocak 1989 günü Öğretmen Dünyası’nın 10. Yaş gününü dergi bürosunda bir kokteyle kutlarken aramızda Hasan Celal Güzel de vardı. Dergiye ayak basan ilk bakandı. Dergi hakkında yasağın kaldırılmasını bir kere daha istedim. Bakanlığın Milli Eğitim Dergisi de artık yayımlanmıyordu. “İsterseniz bakanlığın dergisini de biz çıkaralım” diye latife yaptım. Güzel, dergiye daha nice on yıllar diledi. “Dergideki tenkitleri normal görüyorum. Bu tür dergilerle ilişki içinde olmak istiyoruz. Öğretmenler de elbet kendi siyasi görüşleri olan entelektüellerdir. Dergi hakkındaki yasağı inceleyeceğim” diyerek gelecek hafta için randevu verdi. Davetlilerin sorularını yanıtladı.

EZİLMİŞ KİTLEDEN KALİTELİ SONUÇ ÇIKMAZ

12 Ocak 1989 günü, 6 kişilik bir kurul bakanın makamındaydık. Bu seferki görüşme bir saat sürdü. Güzel, bakanlığın bir dergiyi yasaklama yetkinsin olmadığını söyledi. Kokteyldeki konuşmasının basına gerçekçi bir biçimde yansıtılmasından ötürü teşekkür etti. Dergide üç sayfa tutan bu görüşmeyi şöyle özetledik:

 “Bakan Güzel, öğretmen örgütçülüğüne benim bakanlığım zamanında başlanmasını istiyorum. Örgütsüzlüğün acısını ben de çekiyorum. Öğretmenler konuşabilmeli. Ezilmiş bir kitleden kaliteli sonuç çıkmaz.  Yayınlarınız yararlı.” (ÖD, Şubat 1989).

Bakan, söz verdiği gibi çok geçmeden bir genelge ile bakanlığın yayın tavsiye etme yetkisini kaldırdı. Böylece çok geç de olsa dergimizin okullara sokulmayacağı hakkındaki genelgesi de kalkmış oldu.

5 Ocak 1991’de tam altı saat süren 12. Yaş günü kokteylimize 300 kişi katıldı. Bunlardan biri de eski bakan Hasan Celal Güzel’di. Birçok öğretmenin elini sıktı. “Öğretmen Dünyasıyla bakanlığım döneminde tanıştım. Başarılarının devamını dilerim. Türkiye’de hak arama bilincinin, demokrasinin gelişmesinde öğretmenlerin önemli bir yeri vardır” dedi. Mahmut Makal, Güzel için “Domuz derisine basılmış Anadolu peyniri” benzetmesini yapınca Güzel ona şu yanıtı verdi: “Anlaşılan tulumu değiştirmek gerekecek.” (ÖD, Şubat 1991)

Güzel, davetimize uyarak 2 Mart 1991 günü uçakla İstanbul’dan gelerek haftalık Cumartesi konferansımızın konuğu oldu. Konu: “Bakanlık-Öğretmen İlişkileri” idi. Başbakanla anlaşmazlığa düşerek Milli Eğitim Bakanlığından ayrıldığını, demokratik bir seçim olursa ANAP’ta başkanlığı alacağını, Merkez sağ bir ANAP düşündüğünü, Körfez savaşıyla ilgili 126 sayılı kararın çok yanlış ve Anayasaya aykırı olduğunu söyleyerek “Parmak kaldırsaydım, bunun Müslüman bir ülkeye bomba olarak yağacağını biliyordum” dedi. Daha sonra özetle: “Milli Eğitimde tamamen merkeziyetçi bir yapı var. Bunun sıkıntılarını gördüm. Siyasi baskıya en çok maruz kalanlar öğretmenlerdir. Milliyetçi olan bazı partiler gayri milli uygulamalar yapabilmektedirler. Yasada sendika hakkı yoktur ama sendika kurdu diye öğretmen sürmek de doğru değildir” diye konuştu. (ÖD, Nisan 1991)

Güzel, derginin 24 Ekim 1992 günü düzenlediği yemeğe de bir çiçek gönderdi.

2 Aralık 1995’te Yazı Kurulu1nda onun bana verdiği bir sözü aktardım. “Seçimden sonra derginizin her sayısında paralı eğitime karşı yazı yazayım.”

Güzel 1995’te bir kaza geçirerek hastaneye yattı. 16 Aralık 1995’te onu ziyaret etmeye karar verdik. İki gün sonra hastaneyi aradığımızda taburcu olduğunu öğrendik. Dolayısıyla bu ziyaret gerçekleşemedi.

Güzel’in Öğretmen Dünyası’ndaki üçüncü ve son konferansı 28 Eylül 1996’daydı. Yeniden Doğuş Partisi’nin Genel başkanıydı. Başta ANAP olmak üzere siyasi partileri topa tuttu. Paralı eğitime ve dersanelere, yabancı dille eğitime karşı çıktı. Özel okulların halkı istismar ettiğini söyledi. İmam Hatip Okulu açmada yarışa girilmesini eleştirdi. Dinleyicilerin sorularını yanıtladı. (ÖD, Kasım 1996). Onun konuşması daha sonraki bir Yazı Kurulu toplantısında eleştiriye uğrayınca şöyle dedim: “Milli Eğitim Bakanlığı yapmış bir kişinin eğitim konusunda söyleyecekleri vardır. Bir söyleşide farklı görüşlerin söylenmesinden korkmamak gerekir.”

Hasan Celal Güzel’le Öğretmen Dünyası arasındaki ilişkilerin bu özeti bile, son 20 yıldır eğitim konusunda nereden nereye geldiğimizi göstermiyor mu?  Onu mumla arasak yeridir.