Bugün bayram, Mübarek Ramazan Bayramı. Bu yazımı aslında dün okuyor olmalıydınız. Zira bayramın birinci günü dün idi. Neden bugün okuduğunuz sorusunu belki bir çoğunuz sormayacak ama ben yine de açıklayayım.
Pek çok defa başladığım fakat sizlerle buluşturamadan yayınlamaktan vazgeçtiğim bayram tebriklerinin yerine, yazmadan önce bayramı tam olarak yaşayıp, anlayıp ondan sonra paylaşmak istedim sizlerle. Bir çok yazı, bir çok mesaj aldınız bayramla ilgili. Daha önce Kandiller konusunda da bahsettiğim gibi, birbirinin benzeri, klişeleşmiş duygu ve samimiyetten uzak bir çok yazı ve mesaj. Eski bayramlara atıfta bulunanlar mı ararsınız, artık zevki kalmadı diyenler mi. Ne ararsanız var. Dostluktan, kardeşlikten, aşktan, özlemden harmanlanmış, saygı ve sevgiyle bezenmiş binlerce mesaj okudum. Samimiyet kısmında bir çoğunun duygudan uzak bir görev yahut zorunluluk olduğunu gözlemledim ben. Aman ha bayramlarda mutlaka birilerine mesaj gönder ki, değer verdiğin anlaşılsın türünden algılarla yazılmış yüzlerce çöp niteliğinde yazı. Kimse üstüne alınmasın bu benim kişisel duygularımdır. Fazla ayrıntıya girmeden, Kadir gecesinde ayrıntısını verdiğim mesajların benzerini alacağız hepimiz.
Bu bayram, kime bayram sorusu ile başlıyorum yazıma. Adı üstünde Ramazan Bayramı, Ramazan ayını oruç ve diğer ibadetlerle geçirmiş olanların bayramı. Dün bir bardak su içmeden önceki tereddütler, yemek yemeden önceki tereddütleri yaşayanlar için daha anlamlı bir gündü. Bu gün biraz daha alışmış olacağız Ramazan Ayı öncesi alışkanlıklarımıza. Kimine göre mübarek on bir aylar başladı ki ne yazıktır onlara.
Bu bayram kime bayram, devlet memurlarına bayram; çalışmadan kazandıkları dört günlük yevmiyeleri için bayram zira işçilerin yüzde doksan beşi görevlerinin başında. Bu bayram çocuklara bayram, zaten her gün bayram olan günlerine isimlendirilmiş resmi bir bayram. Bu bayram zenginlere bayram, yoğun sosyal hayatlarının arasına zorunlu olarak surmuş olan iş hayatlarındaki sekmeden dolayı. Ya diğerleri? Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar muhabbetinden sıkılanlar ne yapıyor? Nerde eski bayramlar klişesini soruyorlar kendilerine, iç geçiriyorlar.
Ben de hafiften değineyim o halde, klişe yerini bulsun. Bütün mahalleyi gezerdik çocukken ayırmadan kim para, kim şeker ve kim çikolata veriyor düşünmeden. El öpmenin bir usulü erkânı vardı. Uzatılan el samimi bir şekilde öpülür ve saygıyla alna götürülürdü. Zaten açık olan kapıda beliren kişi her ne ikram ederse kabul edilirdi ve yine de mutlu bir şekilde devam edilirdi gezmeye. Ya şimdi, çocuklar bilmiyor ki eski bayramları iç çeksinler. Ama bildikleri şey, şeker verenin pek makbul karşılanmadığı, para verenin şeker verenden daha çok saygı ile karşılandığı. Saygı beklerken saygısız nesiller yetiştirdiğimizin farkında değiliz vesselam. Dün kapımı çalan çocuklarda iki şey gördüm. Bir şekeri beğenmeyip sadece iyi bayramlar deyip dönenler ve bir de bütün şeker kâsesini avuçlamak isteyenler. İkisi de hoşuma gitmedi ama bayram işte kalp kırmamak, çocuklara nasihat eylememek adına sustum. Şimdi siz büyüklere nasihat ediyorum. Çocuklarınıza 'nerde eski bayramlar klişesi' yerine, 'bayram nasıl olmalı, nasıl davranılmalı' onu öğretin. Öğrenmesi gereken büyükler de var, onlara da öğretin ama dostane bir şekilde. Çünkü bizim neslimiz bunları yaşatacak nesil. Bizler belki sonuncular olarak kalacağız eğer öğretmez isek. Benim dedem de, babam da eski bayramlar diyordu. Ben artık demek istemiyorum. Bu yazımı bunun için yazıyorum ve her bayram buna benzer yazacağım. Sadece bayramlarda da değil sıklıkla okuyacaksınız belki bunları benden farklı başlıklarda.
İyi insan olma, iyi insanlar yetiştirme konusunda sınıfta kalmak üzereyiz. Bu gün bir haber okudum. Muğla eğitim bakımından Türkiye'de beşinci iken, güvenlik bakımından sondan birinci şehir olabilmiş. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir diye düşündüm. Bu eğitimde neler öğretilmiş, bunu iyice bir düşünmek ve hayatımızı yeniden gözden geçirmek gerekmez mi? Eğitimli insanlar nasıl suç işlerler bunu birinin bana da hepimize de sanırım bir anlatması gerekir. Ben adımı buradan atıyorum ve bana cevap vermek isteyebilecek kişilerle tanışmak, gereği her ne ise başrol almak için her şeyi yapmaya hazırım.
Konuları birbirine harmanladığımın farkına vararak yazımı burada sonlandırıyorum ve tüm İslam Âleminin, altını çizerek söylüyorum; İslam Âleminin Ramazan Bayramını tebrik ediyorum. Bu vesile ile bayramı tatil olarak gören ve hiçbir şey yapmayan kısma da acıyarak boş hayatlarındaki bu güne anlam katmalarını bekliyorum.
Bayramınız mübarek olsun.