GÜVENLİK KOMEDİSİ

.

            Geçenlerde bir Yönetmelik çalışması için günübirlik Ankara'ya gitmem icap etti. İzmir Adnan Menderes Havalimanı'ndan uçağa binerken alışılmış güvenlik kontrolünden geçtik. Ankara'ya uçtuk.

 

            Akşam, dönüş zamanımız geldi. Ankara Esenboğa Havalimanı'na geldik ve uçağa binmek üzere güvenlik kontrolüne girdik. Neredeyse donumuza kadar soyunduğumuz için Allahtan ötmeden güvenlik kapısından geçtik.

 

            Ama o da ne? Güvenlikçi başımıza dikildi ve çantanızda “Şerit Metre var mı?” diye sordu.

 

            “Evet, var” dedim.

 

            “Bakalım” dedi.

 

            Açtık çantayı. Gayet ciddi bir şekilde metreyi eline aldı ve “Bu silah yerine geçiyor. Bunu silah masasına vereceksiniz” demez mi?

 

            İşte o anda kafamın tası attı. Başladım bağırmaya. Sabah İzmir'den aynı “Şerit Metre” ile bindim. Silah sayılmadı da ben Ankara'da toplantıdayken bu alet silaha mı dönüştü?”

 

            Derken resmi giyimli bir hanım polisi çağırdılar. Başlarındaki sorumluymuş. Ona da anlattım konuyu ama ne fayda? Nuh diyor Peygamber demiyor.

 

            Efendim Ankara'da onlara verilen talimat böyleymiş. Öyle ya İzmir Türkiye Cumhuriyeti sayılmıyor ya??...

 

            Sayın Başbakanımız da bir tarihte bu konuda hicivli konuşmuştu da, başı bayağı ağrımıştı. Ama güvenlik konusunda İzmir başka bir ülkede kabul ediliyor sanırım. Orada serbest olan “Şerit Metre” Ankara'da silah muamelesi görüyor ne yazık ki…

 

            Neyse, biz gittik silah masasına ve polisin karşısına dikildik. Hayrola, der gibi yüzüme baktı görevli memur. Ben de “Şerit Metre” yi göstererek, bu “Silah” mış, size teslim etmem gerekiyormuş, dedim.

 

            Yüzüme “Dalga mı geçiyor bu adam benimle” edasıyla baktı. Allahtan ciddi olduğum anlayınca : “Git onlara benden selam söyle. Gelip bana sorsunlar silahın ne olduğunu.” Dedi.

 

            Bu sayede “Şerit Metre” ile uçağa bindim. Onunla uçağı kaçırmaya teşebbüs ettim. Elimde metre ile ayağa kalktım ve hostese doğru baktım.

 

            “Buyurun Beyefendi. Uçağı mı, beni mi ölçeceksiniz?” diye sorunca, bütün motivasyonum bozuldu. Ben de uçağı kaçıramadan tıpış, tıpış İzmir'e indim.

 

gundemgazetesi@windowslive.com      

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Köşe Yazıları Haberleri