GIDA KONGRESİ

DSP Genel Başkanı Masum Türker, Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin düzenlediği 12. Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi’nde konuştu. Masum Türker şunları söyledi

DSP GENEL BAŞKANI MASUM TÜRKER, 12.ULUSAL TARIM VE GIDA KONGRESİ’NDE KONUŞTU:

“PARLAMENTO’DA ÇİFTÇİYİ GÜÇLENDİRME KOMİSYONU KURULMALI”

DSP Genel Başkanı Masum Türker, Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin düzenlediği 12. Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi’nde konuştu. Masum Türker şunları söyledi:

“Burada siyasetçi olarak Türkiye’nin iyi yönetilmediğini söyleyip Başbakan’a vurabilirim. Ana muhalefet partisini tenkit edebilirim ama ondan sonra konuşmanın içi boş kalır. Meseleyi siyasetten çok Türkiye’nin gerçeğine ve sizin sorunlarınıza indirgemek gerekir.

Hepiniz tehlike altındasınız. 2002 yılında Türkiye’de çiftçilerin ekilebilir toprak miktarı 41 milyon hektardı. Bugün bu 38 milyon hektara düşmüş. Yani 3 milyon hektar alan, tarım alanı olmaktan çıkarıldı. Eksilen 3 milyon hektarın, önemli bir bölümünün rantınıçiftçi elde etmemiştir.

Parlamento’dan, sizi ilgilendiren çok önemli bir yasa geçti, Büyükşehir Yasası. Çiftçilerin, yani başta Ziraat Mühendisleri Odası olmak üzere Ziraatçiler Derneği, Ziraat Odalarının ve Ziraat mühendislerinin şimdiden bölge bölge buna karşı önlem almaları gerekir. Neden? Çünkü bir gece ansızın, köyünüze hiç uğramamışbir belediye başkanı tarafından imar durumu düzenlemesi yapılarak sıkıştırıldığınızı göreceksiniz.

Ben sizin banka kredisiyle desteklenmenizden yana değilim. Hatta tarımın finansmanından sorumlu Ekonomi Bakanlığı yaptığım zaman, koyduğum tavır dolayısıyla aleyhime çok yazılıp çizilmişti. Ama bunu neden yaptığımı da söyleyeyim size. Hatırlar mısınız, bir ara bizim Türkiye Ticaret Odaları Borsaları Birliği Başkanı ‘Amerika ile stratejik ortak olacağız’ diye tutturmuştu. Nitelikli serbest bölge kurulacak, demişti. Ekonomi Bakanı olarak, ‘Bu konuyu nasılsa daha evvel görüşmüşsünüz, benden evvelki selefim Sayın Kemal Derviş de bunu dile getiriyordu, bu iş rafta kalmasın, uygulamaya koyalım’ diye ABD’nin Hazine Bakanı’na ‘Nitelikli serbest bölgeyi nasıl yapacağız. Çünkü nitelikli serbest bölge sizi ilgilendiriyor’ dedim. O da ‘Sizin ürünlerinizin sanayide daha fazla kullanılmasını biz yapamayız’ dedi. Ben de bunun nedenini sordum ve ‘Bizi dedi pamuk üreticileri mahveder’dedi. Bu laf bir iki gazetede çıktı diye bana bir iki yazı gösterdi ve‘Nitelikli serbest bölge verdiğimiz tek yer İsrail ülkesidir,İsrail’in dışındaki hiçbir ülkeye veremeyiz, vermeyeceğiz de’ dedi.

Biz Türkiye’de kendi tarım mensubumuzu, çiftçimizi korumuyoruz. Aslında Atatürk’e, Atatürkçü düşünceye uzatılan her dil size uzatılıyor. Çünkü bu ülkede ‘Köylü milletin efendisidir’ lafını söyleyen tek siyasi lider, tek önder Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onu biz hep tekrar ediyoruz. Eğer Atatürkçü düşünce yok edilmek isteniyorsa, ulusalcılık yok edilmek isteniyorsa, hedeflenen sizsiniz.

Arzu ederim ki bunu AKP kendi içinde güzelce sorgulasın. Meşhur Sıhhiye toplantısında AB’ye girdik diye Başbakan’ı karşıladıkları zaman sizinle ilgili taahhüt edilmiş belgeyi ne hale getireceklerini söylesinler. Orada çiftçilerin sayısının azaltılacağı,sizin ekilebilir toprağınızın azaltılacağı tarımın azaltılacağı taahhüt edilmiştir.

AB’ye biz niye bu taahhütte bulunuyoruz? Şimdi diyorlar ki ‘Bize yardım edilmesini engelliyorlar’. Ben bakan olarak mücadele yapıp da yardımı son dakikada sağladığım için biliyorum, size ayrılmış parayı kullandırmıyorlardı. Başka bir yere kullandıracaklardı. Para kalınca faize kullandırılır. Hani yıl sonlarında birden bire faiz yükselir ya, onun nedeni, kalan parayı hemen aktarmalarındandır. Bütçeden ve size ayrılmış doğrudan gelir ödemesi vardı,çeşitli ödemeler vardı, ödenmiyordu. Ben onları planlayınca kıyamet koptu,‘Nasıl yaparsın?’ dediler.

Size en önemli fonksiyonunuzu söyleyeyim; Ekonomi yönetiminde bir parayı diyelim ki faizle ödediniz ve bu para 10 milyar. Bu 10 milyarı 10 kişi alıyorsa, bunların piyasaya harcayacağıpara taş çatlasa 10 milyondur. Geri kalanı yine faize gider yani para piyasasıiçinde kalır. Ama o 10 milyarı size dağıttığımız zaman, hatta hibe ettiğimiz zaman yüzde 50’si hemen, yüzde 100’ü bir yıl içinde geri dönüyor. Neden? Türkiye’de KDV yüzde 18. ÖTV’nin oranı çeşitlişekillerde değişiyor. En yüksek ÖTV benzinde. Siz ÖTV’yi direkt ödemiyorsunuz. Buraya gelirken bugün dolmuşa bindiyseniz ödediğiniz dolmuş parası içinde, kendi arabanızla geldiyseniz, arabanıza koyduğunuz mazottan benzinden dolayı ÖTV’yi ödemiş oldunuz. Çünkü daha evvel bu sizin adınıza ödenmiş, fiyata eklenmiş. Ben onu o zaman IMF’ye anlattım,‘Yok’ dediler. Ama bir süre sonra beni, IMF’nin kavgasınıyapan adam aradı, ‘Sen haklı çıktın’ dedi. Çünkü o gün çiftçiye verdiğimiz bütün para, çok kısa zamanda bize geri döndü. Neden? Çünkü siz o parayı aldığımız zaman bankaya faize yatırmıyorsunuz, parayı istiflemiyorsunuz. Ya borç ödüyorsunuz, ya yatırım için ya da üretim için kullanıyorsunuz.

Bir ülkede ekonomi yönetiminde 3 grup çok önemlidir, çiftçi, çalışan memur ve emekliler. Bunların üçüne yapacağınız yatırımlar, aktaracağınız sübvansiyonlar, 1980 yılında 24 Ocak kararlarından bu yana, kara delik değildir. Ben tam tersini söylüyorum. Onlar hiçbir zaman kara delik değildir. Çünkü sizin şu anda ürettiğinizin maliyeti yükselmiş buna karşılık satış fiyatınız düşmüştür. Üretmeniz lazım. Üretmezseniz, bu toplumda açlık başlarsa, koleraya, tifoya varana kadar hastalıklar çoğalır. Bizim sağlık bütçemizde bu hastalıklarıönlemek için paraya ihtiyacımız yok mu? Bu parayı ille hastalık çıktığı gün mü harcamalıyız?

Türkiye’de bana göre şu anda siyasette ihtiyaç duyulan şey tarımın, çiftçinin, ziraatçinin tanımını yeniden yapmaktır.

Yunanistan Türkiye’de birkaç bankayı satın almıştı ve o bankalarda özel çalışma yapılıyordu. Türkiye’den ayrılmış Rumlar bankacı ile geliyor, yeri gösteriyor, ‘Bir zamanlar burası benim babamındı, benim dedemindi’ diyor, bankacı, o yeri kullanan kişiye her gece gidip geliyor, kredi kartı veriyor. Kredi kartı 6 ay ödemesiz olur mu? Kredi kartı uygulamasına aykırı ama kendi içinde başka kredilerle bunu döndürüyor ve ödemediği gün, satışa icraya kadar getiriyor. Bunu tehlike görüp, geçen dönem bizim DSP’li milletvekillerine bu konuya çözüm olarak Toprak Bankası kurulmasıiçin yasa teklifi verdirmiştim. Toprak Bankası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sorumluluğudur. Yani siz borcunuzu ödeyemediğiniz zaman sizin toprağınızı başka kimse almamalı. O banka devreye girip, parasını ödemeli, siz tekrar gücünüzü topladığınızda onu geri alabilmelisiniz. Devlet sizin adınıza orada geçiş sürecini yaşamalıdır

Her yılın sonunda, eğer bu ülkede bir çiftçi yatırım yapmadığı halde borçluysa, bunu araştırmak lazım. Niye borçlu? Yatırım yapmamış, parayı uzun vadeli olarak bir yere bağlamamış, toprak almamış, traktör almamış. Niye? Eğer para sistemi finanse etmekte kullanılmışsa, devletin sorumluluğu, size bu eksiği giderebilecek şekilde yardımcı olmaktır.

Geçmişte bir fındık problemi yaşanmıştı. O dönemde bürokratlar beni Yüce Divan’a göndermekle tehdit etmişlerdi. Ben sorumluluğu aldım ve Hazine’ye gelen ziraatçilerle konuştum. O gün ilk kez Devlet adına fındık alınmasına karar verildi. Bakanlar Kurulu’nda da bunu imzalattım. Devlet o yıl kar etti.

Size yapılan sübvansiyon değildir. Sübvansiyon denilen her yerde ben itiraz edip kalkıyorum, ‘Siz çiftçiye hakaret ediyorsunuz’ diyorum. Çünkü çiftçi zarar ettiği halde eğer üretecekse o zararı birinin bunu karşılamasıgerekiyor. Siz kimseyi dolandırmıyorsunuz ki. Eğer sizin yaptığınız bir fabrika, bir atölye olsa, zarar ettiğiniz zaman iflas edersiniz, çekip gidersiniz. Ama çiftçiyseniz gidemezsiniz, siz o toprağın çocuğusunuz, orada yaşıyorsunuz.

Şimdi bu noktaya nasıl geldik, sorgulamalıyız. 1984-85’te başlayan ithalatla hayvancılığı öldürdük. Hayvancılığı öldürünce tarım da öldü. Bugün Türkiye 28 ülkeden ithalat yapıyor ve en çok Belçika ve Fransa’yı finanse ediyor. Tarıma 20 milyar dolar ithalat parası vermişiz. Eskiden Türkiye Avrupa’nın tahıl ambarıydı. Bugün verilen rakamlara inanmıyorum ve Türkiye’de yeteri kadar buğday üretimi yapılmadığını düşünüyorum. Çünkü buğday yeteri kadar üretilseydi Türkiye saman ithal eder miydi?

Krediyi ister özel banka kullandırsın ister devlet bankası, aradaki farkı devlet bütçeye koyup ödemek zorundadır. Ödediği rakam çok az. Şu anda geçen bütçede size ayrılmış olan rakam 5 milyar dolar civarında. Yani 9 milyar TL civarında. Böyle şey olur mu? Türkiye’nin bütçe açığının yarısından az parayı size ayırıyor o ödenecek faizler, ödenecek diğer şeyler hariç…

Şimdi Türkiye’yi yeniden oturup dizayn etmemiz gerekiyor. Başkalarının dizaynı ile değil. Kendi düşüncemize, kendi görüşümüze göre. Ama tek taraflı değil. Btün sistemi toplu halde görerek. Eğer bunu yaparsak, birileri artık benim gibi çıkıp, ‘Çiftçiler kamburumuz değildir. Onlara yapılan sübvansiyon bilakis daha da artırılmalıdır çünkü emeklerinin karşılıklarını alamıyorlar’ derse önemli adımlar atılmış olur. Başbakan’ın bile bu gerçeği görürse farklı konuşacağına inanıyorum.

AB’nin şu anda açık ve örtülü olarak çiftçilerine verdiği destek önemli miktarlara ulaşıyor. Bakın, ülkelerinde kriz oluyor, hiç çiftçiye yapılan sübvansiyonu kesmek gündeme gelmiyor. Yunanistan’da kemer sıkma politikası uygulanıyor ama AB aracılığıyla çiftçiye aktarılan paraya kimse dokunmuyor.

Sizler yalnız çiftçi olarak ürün üretmiyorsunuz, bu ülkenin topraklarının bağımsızlığının işareti olarak, ülkenin sahiplerisiniz. Türkiye Cumhuriyeti adına bekçilik yapıyorsunuz. Bunun bilincinde olmalı, çiftçimizi güçlendirmeliyiz.

Büyükşehir yasası kapsamında topraklarınız el değiştirecek, ama rantı birileri alacak. Yani çiftçi yeni kanun dolayısıyla topraklarının elinden alınması tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunu finansman yoluyla yapacaklar.

Mustafa Kemal Atatürk’ün size söylediği gibi ‘köylüler bu milletin efendisidir’ gerçeği ile ülkemizi yeniden inşa etmeliyiz. Buna ihtiyacımız var. Eğer inşa olursa terör de sona erer.

Mayınlı arazileri, güneye hayvan kaçmasın diye yapmışlar. Ama

Güneydeki arazilere mayın döşenmesinin nedeni, Türkiye’den diğer ülkelere hayvan kaçmasını önlemek içinmiş. Acak bakın şimdi biz eti nereden alıyoruz? İran’dan. Oturup düşünürsek, atalarımızdan kalan emaneti iyi koruyamadığımızı görürüz. O halde ciddi bir politikaya ihtiyaç var. Parlamento’da çiftçiyi güçlendirme komisyonu kurulsun. Bu da çiftçinin özel lobisi olsun.

Sizlerden ricam, illerinizde Kent Konseyleri’ne üye olmanız. İşte o zaman toprağınız hakkında karar verebilecek çalışmalar yapıldığında siz de orada olacak, gereken kararlarıaldırmada etkin olabileceksiniz.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Siyaset Haberleri