En yüksek hava sıcaklığının gölgede 38 derece ölçüldüğü, hissedilen sıcaklığın ise 50 derecenin de üzerine çıktığı bir gündü. Çalıştığı televizyon kanalı, bir araçla onu, daha güneş doğmadan çekim yapacağı tepenin eteğinde bıraktı. Bir elinde koca kamera diğer elinde tripot. Yüzlerce metre keskin yokuşu tırmandı. Üstelik daha iki gün önce bindiği motosikletle kaza yapmış, bu nedenle de ayağı sırtı ağrıyordu. Tripotu kurup çekim yapacağı yere yaklaştığı her metre yorgunluğu ve ağrıları artıyordu. İçinde bulunduğu durum, sinirlerini de yıpratmıştı. Nasıl yıpranmasın ki, sosyal güvencesi yoktu, 3 aydır hak ettiği ücretini alamıyordu, bir de bu 'angarya'yı sırtına yüklemişlerdi. Sinirle, tripotu kurdu, ayağının altındaki Marmaris Körfezi'nin arkasından doğan güneşi, aynı panoramanın gün batımına dek halini görüntüledi. Yaklaşık 16 saat boyunca orada kaldı. Ne su, ne yiyecek vardı yanında getiren de olmamıştı. Aç, susuz kalmıştı, güneşten yanmış, sıcaktan kavrulmuştu. Ama işini tamamlamıştı. Dönüş vakti geldi ancak kanaldan araba gelmiyordu. İki saat daha geçti, ortalık zifiri karanlık. Yüklendi tripotla kamerayı bir daha. Bu kez yokuş aşağı yürürken içinden isyan ediyordu. Neyse ki, tepenin eteğine geldiğinde, kanalın arabası onu bekliyordu. Bu çileyi çeken basın emekçisi, birkaç gün sonra, neredeyse tamamının kendisi gibi sosyal güvencesi bulunmayan personelin görev yaptığı basın kurumundan kovuldu. Aradan yaklaşık iki ay geçti ve hala hak ettiği parasını alamadı. Şimdi sersefil, iş arıyor.
Hem söz konusu kanalda hem de Marmaris'teki diğer medya organlarında çok sayıda çalışan işten çıkarıldı. İşten çıkarılanların bazıları, çalıştıkları kurumlar hakkında iddialarda bulunmayı da ihmal etmedi. Fakat, bütün bunlar, hiç haber olmadı. Kol kırıldı yen içinde kaldı. Marmaris'teki bazı basın mensuplarının, hakları olan Asgari Geçim İndirimi'ni (AGİ) alamadığını, patronların, işçinin hakkını 'cukka'ladığını yazdık. İlçedeki iki yerel televizyonun yetkililerini de aradım. 'Konunun üzerine gidelim' dedim. Tahmin ettiğiniz gibi, 'yaralılar' gocundu. AGİ meselesi kapandı. Kol kırıldı yen içinde kaldı. Kolu kırık bir medya organının, başkasının yükünü taşımasını bekleyebilir misiniz? Hayır mı!.. Evet, evet taşıyorlar. Yanı başındaki emekçinin hakkı gasp edilirken sessiz kalıp, bu durumu içine sindirebilenler, yayın politikalarının işaret ettiği 'hasım'larına saldırı fırsatı bulunca 'emek savunucusu' kesiliverebiliyor. Şu bir gerçek ki, Marmaris basınında evli, çoluk çocuk sahibi, yaşı kemale ermiş olmasına rağmen sosyal güvencesi bulunmayan, aylarca ücretlerini alamayan emekçiler var. Var mı bunu inkar eden. Bu manzara gözünün dibinde dururken, sen, bir işçinin işten çıkarılması üzerine 'martaval' okursan inandırıcı olamazsın 'gazeteci' kardeşim.
Bir felsefe fukarası olarak, Marmaris medyasının en entelektüel, en 'felsefe zengini' ancak kolu kırık, gözünün önünü göremeyen, belki de bu yüzden ekrandan kaçıp, köşesine çekilen Sayın Cemal Balcı size yanıt verme cesaretini kendimde gördüğüm için özür dilerim.
Ha bu arada, sizin gibi sosyal, kültürel, siyasal konularda 'mutlak doğruları' olan, bunlardan sap(a)mayan Sayın Gökmen Ulu'yla çok iyi bir ikili olacağınıza yönelik fikrimi de yeniliyorum. Değerlendirmenizi tavsiye ederim.
Ender Türkkan'ın, Balcı'ya özür yazısı
Gazetemizin yazarı Ender Türkkan, kendisini ağır bir dille eleştiren Kanal 48 Genel Yayın Yönetmeni Cemal Balcı'yı yanıtladı.
Yorum Yap
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.