Dünyanın bütün dillerini konuşabilmeyi isterdim.
Bir Çin'li ile Çince, bir Arapla Arapça,bir Almanla Almanca ,bir Pakistanlıyla Urduca.
Herkese kendi ana dilinde seslenmek isterdim.
Ne demiş Mevlana
''Sen ne kadar bilirsin bil anlatabileceğin karşındakinin anlayabileceği kadardır''
Aynı dili konuşsak bile birbirimizi anlayabilmek bazen iki yabancının birbirini anlayabilmesinden daha zordur.
İnsan değil arkadaşıyla bazen eşiyle bile anlaşamıyor.
Çoğu zaman yaşlılar gençlerle anlaşamıyor.
Aynı dili konuşsak da anlamak,anlaşmak başka dilde bir rüya gibi.
Marmaris'te belediye meclisinde bir kavga bir tartışma ortamı almış başını gidiyor. Kim haklıdır kim haksız zerre kadar fikrim yok.Sanırım meclis üyelerinin yarısı İspanyolca,diğer yarısı da Japonca konuşsa bir konuda anlaşıp bir uyum sergilemeleri daha kolay olacak.
Hangi işin yaşadığımız şehrin yararına ya da zararına olduğu konusunda çok zaman anlaşamayan insanlar.Aynı havayı koklayan,aynı suyu içen ama ortak bir noktada buluşamayan insanlar.
Onlar da bizim aynamız değil mi?
Başta bizi yönetenlerin,liderlerin sonra da bizlerin kopyası.
Seçim yaklaşıyor. Bu ülkede aynı dili konuşan insanlar birbirlerine hakaret edecekler aynı dille.Aynı üslupla.Profesöründen yumurta atan öğrenciye kadar düzey aynı.
Önemli olan insanların kazanması değil ,insancıkların kazanması.Bu yüzden kullandığımız üslup bencil ,seçtiğimiz kelimeler incitici.
Artık birbirinin kuyusunu kazma devri geçti,birbirinin mezarını kazma devrindeyiz.Savaş ahlakı terk etmiş bu diyarı.Her yol mübah zamanlardayız.
Belki dünya görüşlerimiz farklı olabilir. Belki oy verdiğimiz partiler ayrı olabilir.Ama bizi yaratan aynı değil mi?
Elin gavuru dediğiniz gün geliyor gavur lafını kimin hak ettiğini sormanıza neden oluyor kendinize.
Sevginin dilini,hoşgörünün dilini,saygının dilini konuşan insanlarla aynı dilde konuşmak diğeğiyle.