Çölde insan kendini hiç olmadığı kadar yalnız,ve bir o kadar da huzurlu hissediyor.Sonsuzluk gibi bir his bu.,gidip dönmemek gibi.Kalabalıklardan uzak.Burda seni modern hayattan kimse rahatsız edemez.Hiçbir banka kredi kartının son ödeme tarihini hatırlatamaz burada sana.
Palmyra bu şehre batılıların verdiği isim.Kendi dillerinde Tedmur demişler.Tarih boyunca doğu ile batı arasındaki kervan yollarının merkezinde bir şehir olmuş.Ticaretin zenginliği ,görkemli tapınaklara ,meclis binalarına,arenasına yansımış.
Suriye'deyiz.Bağdat'a 100 km .var ya da yok.
Burası tam bir çekim merkezi.İtalyanlar turistlerden,Japon turistlere,Fransızlardan,Almanlara kadar pek çok ülkeden akın akın turist geliyor.
Müzenin girişinde sizi Palmyra'nın koruyucu aslanı bekliyor.Pagan dinlerin hakim olduğu zamanlarda hırsızları,haydutları,eşkıyaları korkutması için yapılmış dev bir çöl aslanı bu.Tamamen granitten yapılma ve pençelerinin altında bir antilopla betimlenmiş.
Kilometrelerce uzanan çölün tam ortasında beklenmedik bir anda karşınızda buluyorsunuz bu vahayı.İçinde barındırdığı sayısız Palmiye ağacından ötürü Palmyra adını almış.
Devasa sütunların binlerce yıl yıkılmadan nasıl ayakta durduğuna hayret ediyor insan.
KRALİÇE ZENNOBİYA
Ya da o çok bildik halk şarkısındaki gibi Zennube.
Roma'nın bölge valisi olan kocası Septimus Orientus'un Sasanilerce öldürülmesi sonucu şehri yönetmeye başlıyor.
Kervan yollarının merkezinde bulunduğu için zenginleşen şehre Mısır'dan getirdiği granitlerle ünlü Belh tapınağını yaptırdı.Şehre kanallar,hamamlar yaptırdı.Her yerden para,altın zenginlik akıyordu Tedmur'a.
Bu zenginlik kraliçeyi öyle şımartmıştı ki o zamanın süper gücü Roma'nın en önemli şehirlerinden biri olan Antakya'ya saldırınca farkında olmadan kendi sonunu hazırlamıştı.
Roma orduları Palmyra saldırıyor.Kraliçe Zennube esir alınıyor.Roma'nın tüm düşmanları yaptığı gibi tıpkı bir hayvan gibi kafesin içine konulara Roma'nın sokaklarında gezdiriliyor.
Bu aşağılanmaya dayanamayan kraliçe nihayet yüzüğündeki gizli zehiri içerek hayatına son veriyor.
Bir zamanlar gladyatörlerin aslanlarla dövüştüğü arenasında şimdi bedevi çobanlar turizmden hayatlarını kazanıyor.
Burada kule şeklinde mezarlarda ebediyete uğurlanmış Palmyralılar.Ölümden sonraki hayata inandıkları için ziynet eşyalarıyla birlikte gömülmüşler.Bu mezarları hırsızlardan korumak için öyle dahiyane kapılar yapmışlar ki.Mezarın kapısından içeri girmek için parmağınızla mermer kapıyı ittirmeniz yeterli.Ama bir kere içer girdiniz mi çık manız imkansız.
Burada çok güzel oteller var.Dedeman'ın restorantından antik şehri,sütunları izlerken kendinizi sanki bir film platosunda hissediyorsunuz.
Çarşısında değerli taşlar satan küçük dükkanlardan çok ucuza taşlar almak,gümüşçülerden başka yerlerde bulamayacağınız takılar almak şiddetle tavsiye edilir.
Binlerce yıl önce ticaret merkezi olan Palmyra şimdi bir turizm merkezi.Gündüzleri antik şehrin gizemini,geceleri de klimalı bedevi çadırlarında yöresel yemekleriyle,danslarını ikram ediyorlar.
Çöl rüzgarlarının kulağınızdaki uğultusu eşliğinde ,tapınak binalarını,agorayı,forumu,arenasını gezerken dünyanın hiçbir zenginliğinin sonsuz olmadığını ibretle görüyorsunuz.
Hani nerde binlerce kölesi olan krallar,kraliçeler.Hani nerde çeşmeleri altından yapılmış hamamda yıkanan gözdeler.Asyanın uzak köşesinden ipeklerle,baharatlarla yüklü kervanlar.
Hükmettiği şehri zenginleştiren,tapınaklarla,sütunlarla donatan ölümsüz kraliçe.Zamanın en süper gücü Roma'ya bile kafa tutan cesur kadın Zennube.
Yüzüğündeki zehir ben olsaydım,seni zehirlemezdim.