Bir kent tasarlanmalı, öyle bir kent ki, adı Marmaris olsun, Bodrum olsun, Kuşadası olsun. Datça olsun. Her ne ise olsun işte. Olsun ki, uzaktan bakınca yüreklerimiz acısın, Eh bu kadar olur dedirtsin bize.
Mimari bir toplumun aynasıdır değil mi? Mimari'ye baktıkça, o toplumdaki hayatı anlarız doğru mudur? Doğru dediğinizi duyuyor gibiyim.
Avrupa'yı yada farklı coğrafyaları gezenler bilirler. Her kentin kendine özgü kent dokuları vardır, kokular vardır, tad'lar vardır. Prag'a gittiğinizde büyülenirsiniz. Paris her vakit mimari ve iç mimarı alanında dünyanın önde gelen merkezlerinden biri olagelmiştir. Kentin kendine has konutlarının iç mimarisi, yeni konut iç mekanları sadece geçmişe ilişkinlikler taşır ve kente özgü geçmişten gelen dekorasyon yeniden üretilmiştir çünkü !
Üstelik; her vakit şaşırtıcı olmayı başarabilen kozmopolitan iç mimarinin çağdaş yorumu olarak karşımıza çıkar.Kentin en gösterişli mekanlarının renkliliği ile sıradanmış gibi görünen ancak eski bodrum, datça, alanya evlerinin özelliklerine ne çok benzer.
Üstelik bir kentin mimarisinde peyzaj mimarları ile birlikte çalışılmıştır oralarda, bizde mi ? güldürmeyin allahınızı severseniz.
Kentin her önemsenmiş, insan ile karşılaşmalarını ciddiye almış yapıcıları tasarılarını yine insan'a, onun günlük sanatsal ve kurumsal ihtiyaçlarını dikkate alarak yola çıkmışlardır oralarda.
Durum nasıl mıdır bizde. bir fıkra ile anlatalım hali pür melalimizi:
Temel İngiltere'de lüks bir otele yerleşmiş,
Ertesi sabah oda servisini arayıp;
'tu ti tu tu tu' demis.
Oteldekiler telaşa kapilmis bu mesaji çözmek için.
Oraya buraya haber salmislar. cevap yok tabi.
Sonunda konsolosluktan bir çevirmen bulmuslar veeee... Temel'in ne dedigi
anlasilmis: 2 çay, 222'ye...
Temel'in çay siparişine benzer haldeyiz ve işin acı yanı biliyoruz durumu. Farkındayız değil mi?
Sorarım okur dostlara, yukarıda saydığım adına isterseniz turizm kentleri diyelim, istersek başka şeyler söyleyelim. hangi birinde o kente özgü, evet bu kent kendi kimliği ile yaşıyor dedirtebilecek bir kaç temel özgünlük ?
Alıp götürürken bu güzelim kentleri kendi çağımızın yap-sat'cıları ile geleceğe zaman zaman durup düşünmek, kafa yormak gerekmez mi?
Bir kentin özgün kimliğine potansiyel zarar verecek her türlü yapılaşmayı engellemek bizden sonra gelecek kuşağa mı devredilebilen en değerli hazinemiz olacak yoksa ? Ya da 'tükürürmüyüz yine bu sanat eseri sayılabilecek coğrafyanın güzelliklerinin tam da ortasına' ?
Hepimize ev ödevi olsun bakalım ne olacak ? Sevgi ile