Hangi kanalda olursa olsun haberleri izlediğim zaman tüylerim diken diken oluyor.
En çok hiç hiçine insanların birbirine kıyması düşündürüyor beni.
İnsanlar çok çabuk sarılıyorlar silaha.
Bir de siyasetçilerin konuşmalarından tüylerim diken diken oluyor.
Dört tane siyasi parti var mecliste. Her biri farklı bir şey söylüyor. Acımasızca eleştiriyorlar birbirlerini. Eleştirmek denemez buna. Suçluyorlar, tehdit ediyorlar, hakaret ediyorlar.
Bizim siyasi parti liderlerimiz konuştukça bu ülkenin sorunlarının çözülemeyeceğine dair karamsarlığım artıyor.
Onları dinledikçe sorun çözmek istemediklerini anlıyorum. Onlar sorun çözmek için değil daha çok sorun çıkarmak için ordalar.
Ve her sorunun faturası masum halka çıkıyor.
Türk halkı hiç hak etmediği saldırılara maruz kalıyor.
Mesela Fransa diyor ki ‘’Ermenileri katlettiniz’’. Düşünüyoruz biz ne yapmışız diye?
Siyasiler kendi kendilerine bir Dersim krizi çıkıyorlar. Fatura yine bize mal ediliyor. Sanki bir şeyden haberimiz varmış gibi.
Güneydoğu’da daha yirmisinde askerler şehit ediliyor. Şehirlerde işyerlerine Molotof kokteyli atıyorlar, belediye otobüslerini yakıyorlar. Olan yine halka oluyor.
Hrant Dink öldürülüyor fatura yine Türk Halkına kesiliyor.
Önüne gelen provakatör ezildiğini, anayasal haklarını kullanamadığını, baskı altında yaşadığını falan söylüyor.
Sanki bu halk bir eli yağda bir eli balda yaşıyor.
Kimse ötekinden daha fazla ezilmedi bu ülkede. Herkes bu sistemden nasibi olan adaletsizliği aldı.
Devleti yönetenler zaman zaman yanlış yapmış olabilir. Ama bu, halka kin beslemenin gerekçesi olamaz.
Bu ülkenin batısı da güneyi de kuzeyi de en az doğusu kadar sıkıntı çekti ve hala çekiyor.
Bu ülkede mutlu bir burjuva dışında herkes aynı sıkıntıları yaşıyor.
İnanın uçaklar Uludere’de değilde Muğla’da,Ankara’da,Trabzon’da ya da başka bir yerde 35 kişiyi öldürseydi bu mesele çoktan kapanmıştı.