BENCE

Güven KARABENLİ

BENCE

Her insanın hayatı kendine aittir ve her insanın hayatı enterasandır. Ama bir çoklarımız bunu ne bilir, ne de kabul eder. Birisine anılarını yazsana dersiniz, cevaplar çoğu zaman " Aman ne yazayım yazacak bir şey yok ki" olarak çıkar. Sonra sorular sormaya baslarsınız, bu defa " A nasıl da unutmuşum, evet cok severdim, veya ne kadar güzel günlerdi veya "Evet "onu hiç unutamadım" gibi cevaplar çıkar, yani insan olduklarını hatırlarlar. Aslında herkesin anlatacak bir veya bir cok hikayesi vardır. Kışi biraz kendisine, biraz cevresindekilere değer vermeye basladığında bu hikayeler birer birer saklandıkları yerlerden çıkmaya başlarlar.

18 yıl önceydi. Almanya'dan satın aldiğımız Volkswagen Westfelia marka kamp arabamızi Hannover'e götürüp oradan da feribota yükleyip Albany, Newyork' a göndermem gerekiyordu. Bu güzel arabayla eşim ve kucağımızda ki kızımızla bütün Avrupa'yi dolaşmış sonunda Büyük Çekmeceye esimin anne babasının evine demir atmıştık. Sonra da yetmemiş birlikte bir de türkiye turu yapmıştık. İstemesekte arabamızdan bir sure ayrılmamız gerekiyordu.

Sisli bir bahar sabahı yola çıktım. Uzun bir süre kendimi çok yalnız hissettim. Çünkü son altı ayı arabamızda hiç yalnız seyahat etmemiştim

Bazen bütün gün, bazen bütun gün ve gece araba kullanarak Avusturya sınırına girdim. Saat sabahın üçü falandı ve müthiş yorulmuştum. İnnsburg'a 40 km kala paralı yola girmem icab etti, başka alternatifim yoktu. Cebimde nakit param olmadıgından Amerikan Express çeki ile ödemek zorundaydım. Gişelere yaklaştım, elimdeki çeki cok yaslı bır adam olan görevliye uzattım. Uzattığım çeke korku ile baktı. Çeki eline alıp ilk defa görüyormuş gibi inceledi. Sağ elinin 3 parmağı yoktu. O zaman ikinci dünya harbi görmüş, geçimini sağlamak için bu yaşta, böyle geç saatlerde, bu işte çalıştığını fark ettim.

100 dolarlık çekle ne yapacağıni bilemedi adamcağız. Ingilizce bilmediğinden anlaşamadık. Sonra başka bir görevliden yardım istedi. Bu arada ben uykusuzluktan ve yorgunluktan ayakta duramıyor sallanıyordum. Neyse bayağı bir konustular. Sonra adamcağiz istemeye istemeye çeki bozdu. Alacaği parayı aldı ve üstünü bana Avusturya Şilingi olarak verdi.

Yola koyuldum ama gözlerimden uyku akıyor, gözlerimi açık tutabilmek için bütün gayretimi sarfediyordum. İnnsburg 30 km tabelasıni görünce paramı saymak aklıma geldi ve adamcağızın bana 25 dolar fazla verdığini fark ettim. Paralı yol olduğundan geri dönemezdim. Yani 30 km yolun sonuna kadar gidip gerisin geri dönmem gerekiyordu. Birde üstüne üstlük aynı yolu tepip İnnsburg' a geri dönmek vardi. Yani bu yorgunlukla neredeyse en az 100km araba kullanmak zorundaydım..

"Vermeseydi" dedim kendime. "Biraz daha akıllı hesap kitap bilen birisini koysalardı" dedim. "Bu yorgunlukla o kadar yolu gidemem" dedim. Dedim ama adamın bembeyaz sacları, kırışıklarla dolu yüzü sarkmış göz kapakları ve iki parmağı kalmış sağ eli gözümün önünden gitmiyordu. Nöbeti sona erdiğinde yaptığı hatayı anlayıp ne kadar üzüleceğini düşünüyordum. O kadar uykusuz ve yorgundum ki.

Evet 'F" vitaminlerim benim, geri döndüm, adamı buldum, parasını geri verdim. Beni gördüğünde eli aýağı dolaştı ayağa fırladı, bana sarıldı, Almanca bir şeyler soyledi. Arkadaşı kırık dökük İngilizcesi ile adamcağızın ben gittikten sonra yaptığı hatayi anlayıp çok üzüldüğünü anlattı. Sonra bana kahve ikram ettiler. İkisi de yüzume gülümseyerek, o kadar sevgi dolu baktılar ki.

Her insanın insanlığiyla iftihar edeceği, giderken öbür tarafa birlikte götüreceği anıları olmalı.

Bence!..