Geçen akşam yemekteyken bir yakınımızın düğüne 2 ay kala terk edildiği haberini aldık, epey de üzüldük elbette. O akşam babam bana yaklaşıp dostça bir tavırla şunu söyledi : gerçekten sev, çok sev, ama bağlanma
babamın bu sözü üzerinde epey kafa yormuştum. Aslında düşünülecek bir şey de yoktu. Her şey çok açıktı. Sonra okuduğum bir kitapta bir sözle karşı karşıya geldim. Aşk, başlarken kalbi çarptıran biterken kalbi acıtan aşk
Sözleri yapboz halinde bir araya getirdikten sonra mesajı gerçekten almıştım. Boşuna dememiş usta şair Can Yücel Bağlanmayacaksın
diye. gökyüzünü sahipleneceksin güneşi yıldızları
derken ne de güzel söylemiş aslında. o olmadan yaşayamam demeyeceksin!
Bu ayın ayrılık ayı olduğuna inandırdım kendimi son günlerde. Annem her zaman benim doğduğum ayın uğurlu olduğunu söylerdi ailemize neşe ve huzur getirdiğimi belirtirdi ama bu sene öyle olmadı. Çevremde uzak ve yakın- gerçekten sevmeyi bildiğini ve gerçek aşkı bulduğuna inandığım birçok kişi sevdiklerinden ayrı düşmeye başladı. Benim için de huzurlu bir dönem olduğu söylenemez. İnsanların ağzı torba değil ki sıkasınız. İnsan kendini ne kadar iyi bilse de duyduklarına şaşıyor ve üzülmemek elde değil doğrusu
Bu sabah yine bir hüzün haberiyle uyanınca aklıma şu soru takıldı. Gerçekten aşk var mı? Ben imkansız aşklar için yaratılmışım diyor bir şarkısında Erol Evgin. Evet, imkansız aşklar var ama o imkansız iken adı aşk olarak kalanlardan
Denizlerin tanıklığında evlenmeli insan. Yalnız denizler ayırmalı yine sizleri sevdiğinizden. Dalgalar aşk şarkılarını mırıldanırken, güneş gülümsemeli yüzünüze. Balıklar tanıklık etmeli yeşilin ve mavinin çıldırmışçasına birlikteliğine. İlle de bağlanacağım diyorsa insan doğaya bağlanmalı