VEFATININ 75. YILDÖNÜMÜNDE MEHMET AKİF
“Tükürün milleti alçakça vuran darbelere,
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere...
Tükürün Ehl-i Salib’in hayasız yüzüne!
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!
Medeniyyet denilen maskara mahluku görün:
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!”
diyen Mehmet Akif, “cennet vatanımızın” düşman işgali altında olduğu, ümitsizliğin ve “etrak-ı bî-idrak” anlayışının kol gezdiği, en aklı başında olanların kurtuluşu “mandacılıkta” gördüğü bir dönemde Aziz Türk Milletinin değerinin ve içinde taşıdığı cevherin farkına varabilmiş, milletin dertleriyle hemdert olmuş emsalsiz bir aydın, ömrünü istiklale ve hürriyete adamış büyük bir dava, mücadele ve aksiyon adamıdır.
Mehmet Akif, çağının ve sonrasının ruhunu iyi okumuştur. O’nun 90 yıl önce “tek dişi kalmış canavar” olarak tanımladığı medeniyetin beşiği olmakla övünen Fransa, geçmişte olduğu gibi bugün yine hayasız ve güvenilmez yüzünü göstermiş “Ermeni Soykırımı” canbazlığıyla Aziz Milletimizin aleyhine dolap çevirme telaşına düşmüştür. Ehl-i Salib görevini bir kez daha yapmış, “Medeniyyet denilen maskara mahluk” bir kez daha maskeli vicdanını göstermiştir.
Aziz Milletimiz, kendisini tarihten tardetmek isteyenleri başarısızlığa mahkum ettiği şanlı İstiklal harbimizi, Akif’in İstiklal Harbi henüz kazanılmadan yazdığı İstiklal Marşının verdiği moral ile, “Hakk’ın kendisine vadettiği günlerin doğacağı” inancıyla kazanmıştır. Çünkü inananlar bilir ki; Allah vaadinden dönmez!
Akif’in, hakkında “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” diyerek milletin o dönemlerde çektiği çilelere işaret ettiği İstiklal Marşımız, dünyada başka hiçbir milli marşta olmayan bir özellik taşır; İstiklal Marşı bir ideolojidir, Aziz Türk Milletinin manifestosudur. Nitekim Akif, İstiklal Marşını millete mal ederek kendi şiirlerini topladığı “Safahat”ine almamıştır.
Mehmet Âkif aynı zamanda içinde yaşadığı cemiyetin sıkıntılarını, zaaflarını bilerek yüce yaratıcının emrettiği gibi dosdoğru olan ve toplumu yönlendiren bir gençlik idealize etmiş ve bu gençliği “Âsım’ın Nesli” olarak nitelendirmiştir. Âsım, vatanını, milletini seven, tarihini bilen, haksızlığa ve zulme tahammül göstermeyerek bunları bileğinin gücüyle düzeltmeye çalışan bir nesildir, ehl-i fütüvvettendir.
“Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle…
Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.”
Yazdığı şiirlerden daha şiirsel bir hayat yaşayan Mehmet Akif, mütevazıdır, dünyevi ikbal ve mansıp sevgisinden, alayişten ve gösterişten uzak, Hakk’ın rızasını kazanmaya yönelik münzevi bir ömür sürer, gün gelir İstiklal Harbini kazandıran ideolojinin rafa kaldırılmasına kırılır.
“Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince,
Günler şu heyûlâyı da, er geç silecektir.
Rahmetle anılmak... Ebediyet budur, amma,
Sessiz yaşadım, kim, beni nerden bilecektir?”
diyerek sitemini dile getiren Mehmet Akif, bugün elbette Aziz Türk Milletinin kalbinde ve gönlünde çok az faniye nasip olacak bir yer edinmiştir.
Sadece şairane bir üsluptan, bir sanatkarlıktan ibaret olmayan ve fakat bu ülkenin, bu milletin abide şahsiyetlerinden biri olma şerefine ulaşmış Mehmet Akif ERSOY’u ebediyyete irtihalinin 75. yıldönümde rahmetle, saygıyla ve şükranla anıyor, hayalini kurduğu “Asım’ın Nesli”nden bizlere de bir esintinin sirayet etmiş olmasını Cenab-ı Mevla’dan diliyorum.
Ali BOĞA Muğla Milletvekili