Gündem Gazetesi

Yılmaz: "İstanbul çocuğuyum"

" Ben şehrine aşık bir İstanbul çocuğuyum. Bu şehirden her gidişimde şehre el sallarım, sanki şehri ben uğurlarım. Budur İstanbul benim için : Anne gibidir."

28 Eylül 2008 Pazar 18:15

Yılmaz: İstanbul çocuğuyum

Galatasaray muhabirliğinden radyo -tv programcılığına, showman Ceyhun Yılmaz'a gelişin öyküsünü senden dinleyelim…

Galatasaray muhabirliğine tesadüfen başladım. 1995 yılında TGRT'ye bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim. Orada TGRT Spor Müdürü Ekrem Özdamar " senin ağzın ne güzel laf yapıyor?" gel, bizde çalış" dedi. Bu iş çok keyifliydi.

Futbolcularla arkadaş oldum. Fatih Terim, Adnan Polat, Ergün Gürsoy gibi büyük isimlerle dostluğum, habbaplığım, hukukum oldu. Çok iyi bir çevre edindim. Beni sevdiler, ben onları sevdim. 1999 yılının Ocak ayında radyoya geçtim. Fatih Terim'in radyoyu araması yani torpille oldu bu. Ondan sonra radyoda direk programa başladım zaten.6-7 ay sonra beni prime-time aldılar. Son iki yıldır prime-timeda program yapıyorum.

Son iki yıldır da iletişimcilerden de " yılın en iyi radyo programı" ödülüalıyor. İnsanlar sevdi. İnsanlar canlı yayında yoldan arıyorlar beni. Kendimi övdürmeme gibi, kendimden bahsetmeme, doğal olaylardan, ülke gündeminden kesinlikle kaçmak gibi birkaç prensibi korudum. Bu prensipler de beni buraya getirdi diye düşünüyorum. Sonra 2000 yılında gösterilere, 2001 yılında da TV programına başladım. Senin yaptığın iş gerçekten zor. Her akşam yeni bir konuyla insanları radyoya bağlamak. İnsanlardan nasıl tepkiler alıyorsun ?

Valla bunu ben de anlayamıyorum. Samimi söylüyorum ki bir fikrim yok: Doğallığımla ilgili sanıyorum. Çünkü şu an seninle nasıl konuşuyorsam yayında da öyle konuşuyorum. İşte söyledim ya ben birkaç prensibimden hiç ödün vermedim: Kendimden bahsettirmedim. Kendimi övmedim, övdürmedim. Faks okumadım. 15-17 yaşındaki kızlarla konuşmadım. Zannediyorum bunlardan oluyor.

Artık neredeyse seninle özdeşleşen " Ceyhun Yılmaz: Buyrun Benim" sloganı nasıl doğdu ?

"Buyrun benim" zaten benim kullandığım bir laftı. Annem evde bağırdığı zaman bile buyrun benim derdim hep ve gülüyorduk hep birlikte. Oradan çıktı.

Sponsorunuzun çok işine yaradı ama…

Sponsor sonradan geldi. Herkes zannediyor ki " Ceyhun Yılmaz Hobby Show Buyrun Benim"olarak doğdu. Aslında son bir yıldır var. İki yıl sponsorsuz yapmıştım programı ben bu sloganla.


TV programı nasıl gidiyor ?

Çok güzel gidiyor. Hayatımda en mutlu olduğum günler...Her cuma 23:30'da ATV'de... Herkes izlesin. Mesela bu röportaj ( 15.11.2001 Perşembe ) yapıldıktan sonraki konuklarım yani bu Cuma Beyazıt Öztürk ve Göksel... "Söz uçar, yazı kalır" sözünden yola çıkarak deneyimlerini yazıya aktarmayı düşündüğün oldu mu?

Şiir kitabım çıkacak, onu hazırladık. Şubat'ta çıkacak. " Ben Sana Yanarken, Sen Nerede Üşüyorsun Şimdi ?_" Ben içimin acıdığı bir kitap olacak bu.Onun dışında hayatımı da not almaya başladım biraz. Gelelim İstanbul'a... İstanbul, Ceyhun'a neler ifade ediyor ? Ben şehrine aşık bir İstanbul çocuğuyum. Bu şehirden her gidişimde şehre el sallarım, sanki şehri ben uğurlarım. Budur İstanbul benim için : Anne gibidir.

Ceyhun İstanbul'u nereden seyrediyor ?

Beşiktaş Vapur İskelesi'nin hemen yanında Ada Vapur İskelesi vardır. Onun yanında da, Deniz Müzesi'nin hemen arkasında kalır bir yer vardır. En sağ tarafta, böyle ufacık bir kahve vardır: Böyle ayak topuğunuza dalga gelir. İki tane tost söylersiniz, birini martılar yer, birini siz...İşte orada İstanbul nereden baksan güzel gelir bana...

Başka nerelere gidiyorsun ?

Bahsettiğim o küçük kahve ve Yeniköy'de Emek Cafe...

İstanbul'un renkli gece hayatı ile nasıl aran ? Nerelere gidiyorsun ?

Asla.. Asla... Gece dışarı asla çıkmam. Gece bir yerde göremezsiniz beni ...En fazla gitsem gitsem Ulus Parkı'na, yine Ulus'ta ODTÜ Park vardır oraya giderim... Çay, kahve ve yemek...Eğlenceye gitmiyorum. Alkol kullanmıyorum. İçkiyi sevmiyorum. Gece hayatı, barları sevmiyorum.

İstanbul'dan sıkılıp bunaldığında nerelere kaçıyorsun ?

İstanbul'dan hiç sıkılmıyorum. İstanbul'dan sıkıldığım zanan İstanbul'un en içine gidiyorum. Demin bahsettiğim yer mesela...Ulus, Beşiktaş, Dolmabahçe,Yeniköy ve en çok da Yeşilköy...Arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Sence İstanbul'u böylesine sihirli hale getiren ne? İstanbul'dan neden vazgeçemiyoruz?

Öyle güzel birşey ki İstanbul, Paris'te bile özlüyorsunuz. Ben Paris'e gitmiştim. Orada çok özledim. Çünkü her an yüzmeseniz de sizi serinleten bir deniz ve elinizi uzattığınızda değebileceğiniz bir karşı taraf var. Bence İstanbul'un tüm güzelliği bu!..

Elinde sihirli bir değnek olsa İstanbul'un neyini değiştirmek isterdin ?

Ne kadar güzel!!!.. Trafiğini...1960lar'daki haline geri götürürdüm İstanbul'u.Yollar bomboş, ince narin hanımlar, kravatlı, fesli beyler isterdim. TV programıma, radyo programına ya da davetli olduğum herhangi bir yere giderken trafikle karşılaşmak çıldırtıyor beni... E-5 ve E-6 özellikle...Hadi şehir içinde olunca o kadar fazla sıkılmıyorsun, sağa sola bakıyorsun, güzel kızlar oluyor. Ama o yollarda sıkışınca çıldırıyorum.

İstanbul'un en sevdiği semtleri nereler ?

Dolmabahçe, Beşiktaş... Aslında sahil kesimi diyebiliriz. Yeniköy'den Yeşilköy'e kadar komple...Bir Zeytinburnu kötü....

Sen nerede oturuyorsun ?

Halkalı'da.. Arabayla 10 dakikada Yeşilköy'desin.

Düşlediğin İstanbul'u anlatır mısın ?

İşte o 60lar'daki , 70ler'deki İstanbul. Ölmeden bir gün o yıllardaki İstanbul'u yaşamak istiyorum. Eski İstanbul resimleri vardır evimde. Yeşilköy'ün, Karaköy'ün, Eminönü'nün, Beşiktaş'ın eski hali...Çok isterdim o yıllardan bir günü yaşamak!..


Toplu ulaşım araçlarını kullanıyor musun ?

Otobüse, metroya biniyorum. Geçen yıl okulum Taksim'de olduğu için hafta içi 5 gün metroya biniyordum. Arabamı radyonun önüne bırakıyordum. Levent istasyonu hemen burada biliyorsun; çok rahat gidiyordum.

Facebook'la Yorumla