Gündem Gazetesi

TEVHİDİ TEDRİSAT’IN 96. YILI: BU DA BİZE DERS OLSUN!

11 Mart 2020 Çarşamba 15:21

3 Mart, devrim tarihimizin önemli günlerinden biri. 96. Yıldönümünü bazı toplantılarla ve yazılarla anıyoruz. Buruk bir psikoloji içinde…

 

Ankara’da faaliyet gösteren İzmirliler Kültür ve Dayanışma Derneği, bu yıl erken davrandı. 29 Şubat’ta, Olgunlar Sokak’taki genel merkezlerinde Öğretim Birliği Yasası ile ilgili bir konuşma yapmamı istedi. Bir buçuk saat kadar bu konuda bildiklerimi aklımın erdiği, dilimin döndüğü kadar anlattım. Olay hakkında ayrıntılara girmeden onun tarih içindeki yerini yorumlamaya çalıştım. Başkan Yasin Aksu’nun sunduğu bir teşekkür plaketinin daha sahibi oldum…

 

3 Mart 1924’te çıkarılan üç kanunla Şer’iye ve Evkaf Vekâletleri kaldırılmış, bütün bilim ve eğitim kurumları Maarif Vekâletine bağlanmış, halifelik kaldırılarak Osmanlı Ailesinin bütün fertleri yurt dışına çıkarılmıştı.

 

Tanzimat’tan beri adım adım gelişen modernleşme akımı, Türkiye Ortaçağına kesin bir neşter atmıştı. Padişahlığın kaldırılmasından, Cumhuriyetin ilanından sonra sıra, miadını doldurmuş ve milletin ilerlemesinde ayak bağı haline gelmiş üst yapı kurumlarının yok edilmesine gelmişti. Daha sonraki yıllarda tekke ve zaviyeler de kaldırılacak, medeni yasa kabul edilecek, yazı devrimi yapılacaktı.

 

Bey, paşa, ağa, hacı, bey efendi, hanımefendi gibi unvanlar bile yasaklanmıştı.

 

BİR YANI AVRUPA, BİR YANI ASYA ORTAÇAĞI

 

Türkiye’nin bir yanı Avrupa, bir yanı Asya idi. Avrupa ileriliği, çağdaşlığı, Asya geriliği, çağ dışılığı temsil ediyordu. Başımızda “asri” olmamızın yollarını açan devlet adamları bulunuyordu. Gene de bu kesim, küçük bir azınlıktı. Asıl kalabalıklar, köylerde ve kasabalarda ağa ve tefeci tüccarların egemenliği altında geri bir hayat yaşıyorlardı.

 

Ağalar ve beyler, kendi iktisadi çıkarlarına dokunmayan bu devrim hareketlerini kabul etmiş göründüler. Fesi ve sarığı çıkarıp yerine şapka giymenin çıkarlarına bir zararı yoktu. Madem devlet emrediyordu zamana uyacaklardı. Ufak tefek kıpırdanmalar olduysa da boyun eğdiler ve Mecliste de temsil edildiler.

 

Gün geçti, devran döndü, devrim yasalarının sivri gelen yönleri törpülendi ve gericilik için daha az acıtıcı hale getirildi, sonra da esamileri okunmaz oldu. Türkiye tamamen ters bir yola girdi.

 

TEVHİDİ TEDRİSAT

 

Öğretimin birleştirilmesi yasasını ele alalım: Bu yasa hâlâ yürürlükte görünüyor, üstelik anayasaya aykırılıkları ileri sürülemeyecek sekiz devrim yasasından biri. Fakat ortada anayasal bir düzen yok. Milleti artık tek bir kişi yönetiyor. Eğitimin yönetimi de onun elinde. Vakıfların, cemaatlerin sayısız okulu var ve bunların sayısı gitgide artıyor. Şimdi artık laik eğitimi koruma çabası değil, eğitime ve devlete hangi tarikatın egemen olacağı kavgası veriliyor. Bir din devleti kurmak isteyen Fetullahçılar temizlenmekle bitmiyor, onların bıraktığı boşluğu diğerleri dolduruyor. Millî Eğitim Bakanlığı 1924’teki Maarif Vekâleti değil. Bütün amacı vatandaşları dindar ve kindar olarak yetiştirmek. Karanlığın koyuluğu, yıldan yıla artıyor.

 

İdam cezası alan Temel’in dediği gibi “Bu da bize ders oldu!”

 

Oradan buraya neden geldik?

 

Çünkü Cumhuriyet kadroları, üst yapı devrimleri için zamanına göre radikal kararlar aldılar ama alt yapıya dokunmadılar.. Toprak ağalığı, tefeciliği tasfiye etmediler. Köy ve kasabalarda ortaçağın iktisadi ve sosyal ilişkileri sürdü. Kırsal alanda, devleti tahsildar ve jandarma temsil etti. Köylüler, devlete karşı kendilerine en yakın mütegallibeye sığındılar.

Bunlar, gitgide büyüyerek devleti ele geçirdiler. Gerici Asyai ilişkiler, modern Avrupai ilişkileri alt etti ve onun yerine devleti yönetmeye başladı.

 

DERİN BİR KİRİZMA GEREK

 

Bu gericiliğin köleleştirici anlayışına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Aydınlanmanın ışığını halkçılıkla sarıp sarmalayarak emekçilere ulaştırmaya çalışacağız. İktidarda değiliz ama aydınlar olarak sayımız 1924’te olduğundan daha fazla.

 

İktidar şansını yakaladığımızda, bir daha bugünkü duruma düşmemek için yapacağımızı biliyoruz. Birinci olarak emperyalizmden temelli kopacağız, ikinci olarak halkı iktidarın gerçek sahibi yaparak, onu kapkaççı kapitalizmin elinden kurtaracağız. Emeği en yüce değer yapacağız. Gericiliğin boy verdiği toprağı derin bir kirizmadan geçirerek onun kökünü kurutacağız.

 

İzmirlilere bunları söyledim. Ben zaten bunu bilir, bunu söylerim… (2 Mart 2020)

yasin-aksu-ile.jpg
izmirliler-derneginde-(29.2.2019).jpg