Gündem Gazetesi

SEÇİMLERDE TUTUMUMUZ NE OLMALI?

31 Ekim 2022 Pazartesi 17:52

 

 

 

 

Kürtler, sosyalistler ve Altılı Masa...

Haziran 2023'te yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri, bir süredir ülkede bir heyecan dalgasına sebep oldu. Her seçim bir mücadele ve çekişmeye vesile olur fakat bu seferki bundan öncekilerden çok farklı.

Önümüzdeki seçimlerde Türkiye'nin geleceği oylanacak. Bu mücadeleyi umursamayanlar ve çekimser kalanlar, büyük bir sorumsuzluğun vebalini de yüklenmiş olacaklar.

MUHALEFET KAZANAMAZSA…

Seçimi bugün iktidarda bulunan ve Recep Tayyip Erdoğan'ın temsil ettiği Cumhur İttifakı'nın kazanması halinde seçmenler, bir çeşit monarşi sayılan tek adam rejimine onay vermiş sayılacak. Türkiye'nin üzerindeki karanlık daha da koyulaşacak. Büyük yaralar almış bulunan hukuk sistemi berhava olacak. Hak ve özgürlükler tamamen ortadan kaldırılacak. Din ve inanç özgürlüğünden eser kalmayacak. Devleti tamamen tarikatlar ele geçirecek. Erdoğan'ın 20 yıldır önce sureti haktan görünerek son dönemlerde açıktan açığa savunmakta olduğu siyasi İslam, devletin ve toplumun bütün hücrelerine zerk edilmeye devam edilecek.

Bu sistemin dünya ve Türkiye halkının beklentilerine aykırı olduğu baştan belliydi. Erdoğan 20 yıllık iktidarını, çeşitli ekonomik ve sosyal tedbirlerle yoksullları kendine bağlayarak sağladı. Fakat su, ekonomi değirmeninin oluğunu eskisi kadar doldurmuyor. İktidarın şimdiki bütün çırpınışları, ne yapıp edip, oy kaybını durdurmak ve kaybettiği oyları geri kazanmaya yöneliktir.

ERDOĞAN, İKTİDARI BIRAKIR MI?

Bir süredir, birçoğumuzda seçimleri kaybetse de Erdoğan'ın allem edip kallem edip iktidarı bırakmayacağı inancı var. Bu kötü beklenti sebepsiz değildir. Çünkü Erdoğan, her ne kadar seçimler sonucunda iktidara gelmişse de demokrasiye saygılı biri olmadığını birçok vesile ile gösterdi. Kürtlerin kazandığı belediyelerin nerdeyse tümünün yöneticilerini görevden alıp yerlerine partisinden kayyum ataması bunun en önemli kanıtıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri muhalefet tarafından kazanılınca seçimleri Yüksek Seçim Kurulu kararıyla yeniletmesi de bu tutumun örneklerindendir. Onun, muhalefet belediyelerini kıskaç altına aldığı, onları çalıştırmamak için her yolu denediğini de görüyoruz.

Edoğan'ın seçim sonuçlarına saygı göstermesinin tek koşulu, İstanbul'da yapılan ikinci seçim gibi büyük bir yenilgi almasıdır.

Erdoğan'ın seçim zamanına kadar da yapabileceği birçok şey vardır: Çeşitli tertiplerle muhalefet bloğunu bölüp birbirine düşürmesi, çeşitli çıkarlar sağlayarak bunların en zayıf olanları yanına çekmesi, savaş çıkarıp seçimlere bir fatih olarak girmesi bunlardandır.

AÇIK VE NET BİR PROGRAM GEREKİR

Bütün bu ihtimalleri akılda tutarak vakit geçirmeden muhallefetin açık, anlaşılır ve kitleleri çekecek bir programa göre seçime hazırlanması gerekir. Bu programın can alıcı maddeleri, halkın nasıl ekonomik refaha ulaştırılacağı, 1923'ten beri deneye yanıla oluşturulan kurumların yerli yerine nasıl oturtulacağıdır.

Muhalefet, partizanlıktan çok çekmiş olan halkın önüne TRT, Anayasa Mahkemesinin, Yüksek Seçim Kurulunun bağımsızlığını, üniversitelerin özerkliğini iade edebilecek mi? Kürt sorununu nasıl çözecek? Avrupa Birliği ve NATO ile ilişkileri nasıl düzenleyecek? Komşularımızla bozulan ilişkileri nasıl düzeltecek? Eğitim sistemini çağdaş esaslara ve halk kitlelerinin çıkarlarına uygun olarak nasıl yeniden düzenleyecek?

Artık anlamış olmalıyız ki, yalnız AKP'nin kurduğu sistem değil, onun iktidara gelmesinden önce var olan sistem de iflas etmiştir. Zaten AKP'ye iktidar kapılarını açan da Kenan Evren, Özal, Demirel, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz'la temsil edilen o sistemdi.

Halkın huzur içinde kardeşçe yaşayabilmesi için radikal önlemlere ihtiyacı var. Muhalefetin gövdesini oluşturan Altılı Masa bunları gerçekleştirecek bir anlayışa ve cesarete sahip mi? Günümüzün en önemli siyasi sorusu budur. 1923 seçimlerini kaybederse AKP ve MHP'nin boş oturmayacağı kesindir. AKP'nin yarım tedbirlerle iktidarı ağzına burnuna bulaştıran yönetimin elinden hükümeti yeniden ele geçirmesi zor olmaz. Bu nedenle alınacak önlemlerin geniş yığınlara ve demokrat aydınlara bir "Oh!" dedirtmesi şarttır. Sermaye grupları arasında gidip gelen bir iktidar halkta bu rahatlığı yaratmaz.

ANAHTAR HDP'NİN ELİNDE

Kılıçdaroğlu'nun iktidar bloğuna karşı oluşturulmasına önderlik ettiği Millet İttifakı, Türkiye'de iktidar mücadelesinin getirdiği bir zorunluluk olmakla birlikte Kürt aydınları ve emekçilerini temsil eden HDP'nin ve Türk sosyalist solunun bunun dışında kalması bir olumsuzluktur. HDP'nin yüzde on gibi büyük sayılacak bir seçmen kitlesine sahip olmasına rağmen bu İttifaka alınmamış olması gelecek seçimlerin en büyük handikapıdır. HDP'nin dışarıda bırakılmasının nedeni, Türk milliyetçiliğini temsil etme iddiasındaki İYİ Parti'nin zaaflarıdır. HDP ile özellikle İYİ Parti'yi aynı masada görmek mümkün görünmüyor.

HDP'nin ve seçmeninin her halükârda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin adayını destekleyeceği varsayılıyor. Ben de daha kötüsünün iktidarını engellemek için Kürt laik ve demokrat seçmeninin içine sinmeyerek de olsa öyle davranmasını önermiştim. Ne var ki HDP, kendi oylarının çantada keklik sayılmaması gerektiğini, ortak aday ve ilkelerde anlaşmazlarsa kimseyi desteklemek zorunda olmadıklarını ilan ediyor. HDP oyları olmadan muhalefet için iktidar çantada keklik değildir.

Kürt sorununu yok sayan bir Türk milliyetçiliği, Türkiye'nin huzura kavuşmasının önünde en büyük engeldir. Ne var ki, iktidar on yıllardır süren savaşı, hem içerde, hem dışarda sürdürmekte ısrarlı ve bundan siyasi kazanç elde etme çabası içindeler. Bu siyasi yapının iktidardan uzaklaşması, HDP'nin göstereceği basiretle de Kürtler üzerindeki baskı azalma istidadı gösterecektir.

Ülkeye barış ezilen Türk ve Kürt emekçilerinin birlikte mücadele ettiği ve kazandığı bir halk iktidarıyla gelecektir. Önümüzde daha uzun ve dikenli bir yol olduğunu unutmayalım. Emekçileri aydınlatmaya devam edelim. (Tükenmez, Sonbahar 2022)

zekisarihan.com