Gündem Gazetesi

HÜKÜMET 1921 ANAYASASI’NIN NERESİNİ SEVİYOR?

24 Şubat 2021 Çarşamba 12:39

 

 

 

 

İlk anayasa hareketimizden beri 145 yıl geçmiş!

Şu gerçeği unutmadan devam edelim: Toplumu anayasalar değil, güçlü sınıflar yönetir. Anayasalar, esas olarak bu sınıfın veya sınıfların devleti nasıl yöneteceğini belirler. Bu yönetime kanuni bir kılıf oluşturur. Prof. Mümtaz Soysal’ın anayasalarla sınıf mücadelesinin ilişkilerini Anayasa’ya Giriş kitabında anlattığından beri, Türkiye aydınları (unutmadıysalar eğer) bu gerçeği bilir.

Yapılan değişiklikleri saymazsak Türkiye’nin şimdiye kadar 5 anayasası oldu.

1924 Anayasası, Türkiye’de gelişen burjuvazinin yönetimdeki hak ve çıkarlarını feodalizme ve padişaha karşı güvence altına alan bir metindi. Kısa süre sonra İkinci Abdülhamit tarafından rafa kaldırıldığı için uygulamadı. 1908 İkinci Meşrutiyeti ile yeniden yürürlüğe konuldu. 1921 anayasasına kadar 44 yıllık bir ömre sahiptir.

ZAMANIN RUHU…

İkinci Anayasamız 1921’de yapıldı ki bunun yapılma nedeni ve içeriğini aşağıda açıklayacağım. Bu anayasanın ömrü üç yıldan az sürmüştür.

Üçüncü Anayasamız 1924, dördüncüsü 1961’e, beşincisi 1982’de yapıldı. 1924 Anayasası, iktidarı tam olarak ele geçiren burjuvazinin çıkarlarını güvence altına almak için çıkarıldı. (Sınıf gözlükleri iyice buğulandığı için gerçekleri görmemekte mazur bazı saflar, bu tip metinlerin “sevap işlemek” için çıkarıldığını sanabilirler. İsmail Cem’in ilk baskısı 1970’te yapılan Türkiye’nin Geri Kalmışlığı Tarihi adlı kitabını yeniden okuyarak bu gerçeği hatırlayabilirler.)

1961 Anayasası, İkinci Dünya Savaşından sonra bütün dünyayı saran demokrasi ve insan hakları akımını Batı’dan örnek alarak Türk hukukuna taşımalarından ibarettir. Genç subayların gözetiminde İlerici aydınlardan oluşan Kurucu Meclis tarafından hazırlandığı için de Türkiye’nin en demokratik anayasası olmuştur. Esas gövdesiyle halen yürürlükte olan 1982 Anayasası ise büyük burjuvazinin hak ve özgürlükleri kısıtlayan tepki anayasasıdır. Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçmeden önce de bu anayasa da birçok değişiklikler yapılmıştı. Onu toptan değiştirmek için siyasi partiler anlaşamadılar.

Anayasalarımızın ortalama 29’ar yıllık ömrü var. Bu bilgi, ülkemizdeki güç dengelerinin çabuk değiştiğine de tanıklık ediyor. Gerçi bir anayasa altında farklı siyasi rejimler de uygulanabiliyor ama her anayasa hareketi hukukun artık eski anayasaya uyduramadığı zamanın eseridir.

1921-meclisi.jpg

SOSYALİZMİN TAVAN YAPTIĞI DÖNEMİN ANAYASASI

1876 Anayasası, Fransız İhtilalinin yarattığı yeni düzenin Osmanlı Devletine ulaşmasının sonucudur. 1921 Anayasası ise yüzyılın başından beri yayılmakta olan halkçılık, özellikle de bütün milletleri derinden etkileyen 1917 Bolşevik İhtilali’nin Türkiye’deki etkisinin ürünüdür. Batı emperyalizmi karşısında bağımsız yaşama düşüncesiyle harekete geçen temsilciler, yalnız Bolşeviklerle siyasi işbirliği yapmakla kalmamışlar, devletin temel hukuki yapısını da buna göre düzenlemeye çalışmışlardır. 1920’de Meclis’te en kalabalık gruba sahip olan Halk Zümresi’nden başka Ankara’da kurulan partilerin tümü Bolşevik eğilimlidir. Türkiye (Gizli) Komünist Fırkası, Hükümet tarafından kurulan (Resmî) Türkiye Komünist Fırkası, Halk İştirakiyun Partisi.  Bakü’de Türk Komünist Fırkası ve Enver Paşa’nın kurduğu Halk Şûralar Fırkasını da bunlara ekleyince Anadolu için emperyalizmin ve kapitalizmin sona ereceği, yerine şûralar sistemini öngören bir halk yönetiminin öngörüldüğünü anlarız. Bu görüşün İstanbul’da da bir partisi vardı: Şefik Hüsnü Değmer’in başında bulunduğu Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası. Ankara Meclisi, 1921 Anayasasından geri bir anayasa yapamazdı.  

adalet-bakani-gul.jpg

Ancak 1921 Anayasası, Türkiye’de sosyalizm isteyenlere bazı ödünler vererek onların isteklerinin önünü almayı da hedeflemiştir. Mustafa Kemal Paşa, (Söylev’de anlattığına göre) anayasanın niçin aceleye getirildiğini soran Kâzım Karabekir’e verdiği yanıtta şöyle diyor:

“Anayasanın yapılmasında ivedi gibi görünen tutumun nedeni, bütün dünyada ve yurdumuzda belirmiş olan halkçılık akımını, sağlam bir biçim üzerinde saptayarak bu konuda başka karışımlara yer vermemek, hem de yüzyıllardan beri yetersizler elinde boyuna kötüye kullanılan ulusal hakları korumak için, bu hakların sahibi olan ulusa da söz hakkı vermek ve bu yüksek düşüncenin gelişmesi için günümüzün olağanüstü koşullarından yararlanmaktır.”

Meclis’te güçlü bir grup olan Halk Zümresi, Ankara Hükümeti’nin bir an önce halkçılık sistemini kabul ve ilan etmesini istiyordu, kendisi buna uygun bir programı ilan etmişti. Atatürk, Nutuk’ta bu zümre mensuplarının hükümeti “sizin mesleğiniz (politikanız) nedir?” diye sıkıştırdıklarını, bunun üzerine 13 Eylül 1920 günü Hükümet’in Halkçılık Beyannamesi’ni Meclise sunduklarını anlatır. Bu beyanname, Türkiye’de bir halk hükümetini öngörüyordu. Meclis’te ilginç görüşmelere uğrayan bu beyanname, 20 Ocak 1921’de bir anayasa metninin kabulü ile sonuçlanmıştır. 23 Maddelik bu anayasa metni, klasik anayasalarda yer alan devletin temel esaslarını ve yönetim biçimini, yurttaşların hak ve özgürlüklerini ayrıntılı olarak saptayan bir anayasa olmaktan çok, Kurtuluş Savaşı’nın o günkü ihtiyaçlarına göre devletin temel amacını anlatan kısa bir metindir. Bu anayasanın değinmediği diğer konularda 1876 anayasasının hükümleri geçerlidir.

ÖMRÜ NEDEN KISA SÜRDÜ?

1921 anayasasının ömrünün kısa sürmesinin nedeni, Kurtuluş Savaşı halkçılığının Cumhuriyet kurulduktan sonra kaybolmasıdır. Yeni Türkiye yüzünü yeniden Batı’ya dönmüş ve Türkiye burjuvazinin sınıfsal çıkarlarını 1924 anayasası ile ayrıntılı olarak hukuki güvenceye almıştır. Türkiye’yi yönetenler, 1921 Anayasası ile Türkiye’yi yönetemezlerdi. Zaten, illerin özerk bir idareye kavuşturulacağı ilgili anayasa hükmü hiç uygulanmamıştır.

Günümüz iktidar çevrelerinin yeni bir sivil anayasa önerisinde bulunurken 1921 Anayasasına gönderme yapmalarının altında nelerin yattığını kestirmek kolay değildir. Bir halk devletine rıza göstermeyecekleri ve illerin özerk yönetime kavuşturmalarını kast etmedikleri ortadadır. Kala kala, anayasada cumhuriyet ilkesinin bulunmayışı, kuvvetler birliğine ve 1924 Anayasasında da bulunan, 1928’de anayasadan çıkarılan ve devletin dininin İslam olduğu hükmüne özendikleri akla geliyor. (22 Şubat 2021)