Gündem Gazetesi

BIÇAK KEMİĞE DAYANMASIN

16 Haziran 2017 Cuma 13:12

Sabah kalkıyorum. Hava mis gibi kokuyor. Zakkumlar nasıl güzel açmışlar, kat kat, renk renk. Evimin önündeki yokuştan aşağı doğru sol ayağım topallıyarak iniyorum. . Komşular uyanmışlar, selamlaşıyoruz. "Gel Güven abi" diyorlar gel bir kahve içelim, gel Allahını seversen kahvaltı etmediysen kahvaltı edelim" diyorlar. Kahvaltı değil de bir kahvenizi içerim diyorum. Oturuyorum, kahve içiyoruz birlikte dertleşiyoruz. Nasıl çırpınıyorlar nasıl uğraşıyorlar bana bir seyler ikram etmek için. Vedalaşıyoruz kucaklaşıyoruz . "Yemeğe de gel bak güceniyoruz ama bizi iyice boşladın" diyorlar.

Eve dönüyor arabama atlıyorum. Marmaris merkeze geliyorum. Kırtasiyeden alacaklarım var. Bir şeyler seçiyorum. "Hoşgeldin Güven Abi" diyorlar. Gözlerinin içi gülüyor. Çay içiyoruz dertleşiyoruz. Herkesin derdi aynı. "Ne olacak bu turizm?, ne olacak bu memleketin hali?" Diye soruyorlar. Herkes dertli, herkes gırtlağına kadar dolu. Olup bitenleri kabul edemiyorlar, hazmedemiyorlar.

Balık haline giriyorum. Balıkçılar etrafımda toplanıyorlar. "Bak senin sevdiğin beyaz sokkan var. Sen şöyle otur güzel abim biz hallederiz" diyorlar. Mısır ununa batır, yağda kızart, bir kadehte buz gibi rakı yakışır abimize" diyorlar. "Mısır unun var mı? Yoksa verelim" diyorlar Öyle samimi öyle içten konuşuyorlar ki. Ne ben gitmek istiyorum ne de onlar gitmemi istiyorlar.

Neyse balıkları arabaya koyup çarşıda geçmiş olsunlar arasında yürüyorum, hava pırıl pırıl. O kadar sıcakta değil. Bir yandan yürüyorum, bir yandan Marmaris'i inceliyorum. O kadar değişti ki kasabacık. Simdi diyorum eskiler mezarlarından kalkıp Marmaris'in bu halini görseler ne hissederler di?. Küfredecekleri kesin de kaybolurlar mıydı acaba diye düşünüp gülüyorum. Yürüyorum, yürüdükçe selam verenler, gülümseyenler çoğalıyor.

Marinaya geliyorum. Bütün esnafla teker teker selamlaşıyorum. Birbirimize "Hayırlı işler" diliyoruz. Hepimiz biliyoruz ne iş kaldı, ne de hayır. Lafın gelişi alışmışız. Otomatik pilot devreye giriyor yani.

Ülen, diyorum kendi kendime, ülen dinci münafıklar, kıçınızı yırtın bakalım.
Ve şunu bilin ki; ne Cumhuriyete dokunabilirsiniz ne bu insanları değistirebilirsiniz. Ne yaparsanız yapın, ne sahtekarlıklar, ne düzenler kurarsanız kurun, gücünüz yetmez buna. Çünkü puştluk mayalarında yok bu insanların.O mavi gözlü güzel insan, hani "
Beton Mustafa" diyorsunuz ya, beton gibi yoğurmuş bizi. Öyle bir temel atmış ki feriştahınız gelse yıkamaz.

Bıçak kemiğe dokunmasın. Tamam mı yeter ki bıçak kemiğe dokunmasın. Öyle bir kayaya toslarsınız ki feleğinizi şaşırırsınız. Ne o şeytanın uşağı jöleli danışmanlarınız kalır, ne o sırtınızı dayadığınız, bütün emirlerini terbiyeli maymun gibi yerine getirdiniz güçler, ne o görmemişlik abidesi sarayınız kalır ne de siz kalırsınız. Hala mı anlamadınız? Hala mı, göremiyorsunuz? Hala mı uyanamadınız? Hala mı? Diyorum...