Seyahatler, insanları dinlendirir,bilgilendirir,görgülerini artırır. Ülkeler arası doslukları ve hoşgörüyü pekiştirir v.s...v.s...İşte bizde bu duygularla her sene eşimle yıllardır seyahatlere gider,bilmediğimiz, görmediğimiz, ülkeleri ve öncelikle memleketimizin birçok yerini ziyaret ederiz. Bunlar uzun ve kısa, uzak veya yakın olabilir. Bahar ayları en müsait zaman. Üşümek yok, terlemek yok.
***
Erol beyle tavla oynuyoruz;
-İbrahim ben Kos adasına gidecek grupta rehberim. Sizde gelin, çok güzel
Bodrum'dan yakın ve zevkli.
-Tamam gidelim.
Pasaportlar hazır, vizeler alındı. O gün sabahın erken saatlerinde hareket ettik. Otuzdört kişilik ideal grup. Marmaris-Bodrum-feribot derken Kos adasına vardık. Otobüste yerimizi aldık. Önce şehir turu ve otel ve özel rehberlik isteyen kültür gezisi.
-Erol bey...Erol bey...Aman taşlarla vakit kaybetmiyelim. Zaten üç günlüğüne
geldik,bizi şöyle"grand marketlere""big marketlere"götür. Alacağımızı alalım. Na'palım daşı işte
bakınıp duruz. Görüp göreceğimiz hep daş.
-Aman efendim, önce bilgilendirelim, zaten boş zamanımız olacak.
Gezildi, bilgilendirildi. Her defasında;
-Ni zaman gideceğiz bu marketlere hadi gari...
"Ben gitmem zaten memlekette herşey var"diyenlerle beraber, topluca Kos adasının marketlerinden lüzumlu lüzumsuz alışverişler yapıldı. Hatta avro'nun dört lira olduğu
unutuldu;
-Valla borda çok ucuz..
Otele nihayet dönüldü.
-Sen ni aldın?
-Abu pek güzel, bende alsamıydım? Güle güle kullan..
-Kaç para? kaç para?
-Avro mu?
-Le bu Marmaris'te yarı fiyatınaya hemde bi sürü rengi var...