Ahmet ile Aydın yıllardır ailecek iyi arkadaşlar. Marmaris'te adet olduğu üzere pazar günleri yemeğe-içmeye gidilir. Onlarda ilerleyen yaşlarına rağmen güzel havaya dayanamadılar. Delik yolda (Selimiye ye bir viraj kala) Mehmet'in yerine geldiler. Balıklar söylendi.
-İkimiz bir ufak bitiririz herhalde...diye içmeye başladılar. Muhabbet güzel, hanımlar memnun ,'ha babam de babam zevkle neşeyle at ta at...
-Sağlığa...Eskiden ne içerdik hatırlar mısın Aydın.. Rodos'tan defne ile yıkanmış gaz yağ tenekelerinde gelirdi rakı..
-Bilmem mi.. Çakmapınar başında Günlücek dar gelirdi bize.. Neydi o günler ..Vur bakalım..
-Şef, ver bir yirmilik büyüğünden olsun...ha..ha..haaa...
O sıra haber geldi. Değirmen yanında 'çevirme 'var. Hem de alkol testi yapılıyor. Zaten hemen hemen her pazar, dönüş yolunda trafik ekibi gelir. Keserler cezaları.
Hanımların ehliyeti olsa sorun yok , ama yok işte.
-Aydın iç sen 'ben efsunluyum, bizi çevirmezler'
-Nasıl yani.?
-Sen keyfine bak. Bu baston, bu tesbih her şeyi halleder. Baksana bunlar baş örtüsü, cuma namazı, şalvar, tekke derken dünyayı görmüyorlar.
Keyifle içkilere devam edildi.
-Hadi kalkalım artık. Yatsıya az kaldı ?
Değirmen yanına geldiler. Aydın direksiyonda, bayanlar arkada, başlar örtülü, önde Ahmet. Elinde baston ve tesbih devamlı duada..
-Polis elindeki feneri şöyle arkaya tuttu, hanımlar rahatsız olmasın diye
hemen öne çekti. Baktı bastonlu ihtiyar durmadan tesbih çekip dua ediyor.
-Nereden böyle ?
-Yazlıktan sabah erken işimiz varda. Yassıyı kaçırmayalım dedik.
-Hadi geçin geçin..Karanlığa kalmışınız dikat edin!..