• BIST 9530.47
  • Altın 2478.359
  • Dolar 32.444
  • Euro 34.8391
  • Muğla 15 °C
  • İzmir 17 °C
  • Aydın 14 °C
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C

MAHKEMEDE DAYIN VARSA

Zeki SARIHAN

Deniz Yücel bir Alman gazetesinin Türkiye muhabiri. Bir yıldır casusluk başta olmak üzere çeşitli ithamlarla Silivri’de tutuklu bulunuyordu.  Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bun bu makamda oldukça Deniz Yücel tahliye olamaz1 demişti. Yandaş gazeteler de Yücel hakkında yazmadıklarını bırakmamışlardı. Türkiye Başbakanıyla Alman Başbakanının görüşmesinin ertesi günü alelacele hazırlanan iddianamesi kendisine bile tebliğ edilmeden ve mahkemeye bile çıkarılmadan Yücel apar topar tahliye edildi ve elinde bir demet maydanozla bir uçağa atlayarak Almanya’ya uçtu.

“Mahkemede dayısı olmak” işte buna denir. Bu tahliyenin karşılığında Almanlar, Türkiye’ye yeniden silah satışına başlayacakmış…

Kuşkusuz “Adalet” boş bir laf değildir. Fakat mahkemede dayısı olan için adalet her zaman daha erken tecelli eder!  “Dayılar”ın “yeğen”leri çoğu zaman adaletin pençesine bile düşmeden paçayı sıyırırlar.

Kemal Tahir’in romanlarında bir “ipten adam alan” tiplemesi vardır. Bu tipi, yazar Çankırı gibi Anadolu hapishanelerinde yatarken koğuş arkadaşı köylülerden öğrenmiş olmalı. Bu tipler, taşranın en nüfuzlu kişileridir. Bir eşraftır, bir ağa veya tüccardır. İktidar Partisinin oradaki başkanıdır. Karakola düşmüş olanlardan istediklerini oradan çeker çıkarır. Eğer böyle bir adamın yoksa karakollarda seni epey hırpalarlar, suçsuz bile olsan bunu kanıtlaman çok zaman alır.  Hukuk devleti olamayan ülkelerde adalet mekanizması, böyle nüfuzlu kişilerin emrindedir. Hükümet dediğin nedir ki, o da nüfuzluların emrindedir.

ERKAN ZENGER ANLATMIŞTI

Erkan Zenger’i hatırlar mısınız? Turgut Özal’ın teknik danışmanıydı. Onun mitinglerinin ses düzenlerini kurardı. 1985’te kardeşim Ayhan’ın uyduruk bir nedenle gözaltına almışlardı ve nerede olduğunu öğrenemiyorduk. Derin Araştırma Laboratuarı (DAL) denilen emniyetteki işkence merkezinde olduğu tahmin ediliyordu. O işkence altındayken ailenin ve arkadaşlarının gözüne uyku girmiyordu. Kimi araya soksaydık da hem kendisinden bir haber alsak, hem de işkence yapılmasını önleseydik?

İşsizlik günlerimde Erkan Zenger’le tanıştırılmış, onun çıkardığı bir TV dergisinin düzeltmenlik işini üstlenmiştim. Acaba onu araya koysam bir faydası olur muydu? Kızılay’daki bürosuna giderek derdimi anlattım. Bir hayli işkence gören ve bir ay sonra serbest bırakılan Ayhan’a bir dayılık yapamadı ama bana anlattığı bir olay belleğime nakşetti.

Onun grafik işlerini yapan elemanlarından birini de başka bir nedenle DAL grubunda gözaltına almışlar. Zenger çok geçmeden DAL’ın (Ankara Emniyet Müdürlüğünün zemin katındaydı) kapısına dayanmış. “Ben Özal’ın danışmanıyım” diyerek içeri girmiş. Elemanının tutulduğu hücrenin kapısını açtırarak delikanlıyı kolundan tutuğu gibi dışarı çıkarmış ve almış götürmüş!

Neyse ki Almanlarla samimiyetimiz bu kadar ileri değil! Alman başbakanı, uçağına atlayıp İstanbul’a inerek oradan Silivri’ye geçip Deniz Yücel’i kolundan tutup çıkaramazdı. Bu uygun da düşmezdi… Bunun için mahkemeye hükümetten bir telefon yeterliydi. Hatta buna bile gerek yoktu. Başbakanın verdiği bir demeç yeterliydi.

MİLLETLERİN, HÜKÜMETLERİN DE DAYISI VAR!

Çocuk hakları konulu bir konferanstayız. Konunun uzmanı, çocuk hakları sözleşmesindeki hükümleri sayıyor. Bunlar arasında çocuğun kendi dilinde eğitim alma hakkı da var. Bu hak Türkiye’de neden Kürtler için işlemiyor?  Bu konu ile ilgilenen merkezler ara sıra Türkiye hükümetine bu konuyu soruyorlarmış. Hükümet ise şu cevabı veriyormuş. “Lozan Anlaşmasında yalnız Hıristiyan azınlıkların kendi anadillerinde eğitim hakkı vardır. Diğerleri için biz anlaşmaya çekince koyduk…”

Görüyor musunuz? Türkiye’deki Hıristiyan azınlıkların da Lozan’da dayıları varmış ve onların kendi dillerinde eğitim yapacaklarını anlaşmaya koydurmuşlar. Kürtlerin ise orada dayısı yokmuş. Ermenilerin 1915-1916’da dramatik bir biçimde Anadolu’dan sürülüp çıkarılmasının nedeni de o tarihlerde onların dayısı olabilecek İtilaf devletleriyle savaş halinde olmamız, müttefik Almanya’nın ise Ermenilerin değil İttihatçıların dayısı olmasındandır.

Deniz Yücel’in serbest bırakılmasından başlamışken bakın nerelere geldik?  Dayı-yeğen ilişkilerinin böyle uluslararası bir boyutu da var.

Bu darı dünyada rahat yaşayacaksan mahkemede dayın olacak. İktidar olmak ve iktidarda kalmak için de büyük bir dayıya ihtiyaç olduğunu 70 yıldır yaşayarak görüyoruz. Türkiye’yi yöneten hâkim sınıfların dayısı da Amerika değil miydi? Dayı ile yeğen arasına bazen kara kedi girse de dargınlık uzun sürmez, dayı sonunda kime arka çıkacağını bilir…

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141