Tüm Türkiye’yi yaşadığımız yerden ibaretmiş gibi görüyoruz. Ama gerçek bu değil. Özellikle bizim gibi kıyı ege şehirlerinde yaşayanlar bu gerçeğin pek farkında değil.
Mesela ekonomik hayat.Aslında Anadolu’da ekonomik canlılık azımsanamayacak ölçüde. Hele hele Marmaris gibi geliri sadece turizme odaklanmış yerlerden daha fazla alternetif var. Ama gelir dağılımı çok adaletsiz. Özellikle Güneydoğu Anadoluda fakirlik had safhada. Yollarda sokaklarda çocuklar çalıştırılıyor, dilendiriliyor. Bu kanayan yaraya ne devlet tam anlamıyla bir çözüm bulabiliyor ne de her seferinde ‘’çözüm süreci biterse analarınız ağlar’’ diye tehdit savuranlar. Herkes kendi sıcak koltuğunun derdinde. Unicef’in 2012 verilerine göre Türkiye’de 42.000 çocuk sokakta yaşamını sürdürüyor. Ancak gerçekte bu rakamın 80.000 e ulaştığı tahmin ediliyor.
Eskiler ne kadar doğru söylemiş ‘’ ağaç yaşken eğilir’’ diye.Türkiye’de bir önemli gerçek de giderek artan muhafazakarlık.Ama bu batıdaki anlamda bir muhafazakarlık değil.Aklı olanca gücüyle geri plana iten,düşünmeyi değil biat etmeyi sistem haline getiren bir düşünce tarzı.Hatta düşünce tarzı bile değil. Öyle bir anlayış ki bu Kuran’ın kapağını bile kaldırmayıp kafayı sadece siyasi liderlerin ya da bir takım kanaat önderlerinin gecenin bir vakti falanca caminin minaresinden kanatlanarak uçtuğu gibi hurafelere dayanan bir anlayış. Fakirlere yardımı,iyilik yapmayı ,insanlara hoşgörü göstermeyi unutup sadece yedi sekiz yaşındaki kız çocuklarının saçlarının görünmesine kafayı takan ,bundan tahrik olan bir hastalıklı kafa yapısı.
Ve artık taşlamış insanlar var her yerde. İsim vermeyeyim ama hepiniz biliyorsunuz. Bazı tv kanalları var dünyaya kuyruklu yıldız çarpacak olsa onlar da hiçbir kaygı tasa yok.
’’dar geldi sana Angara,Şaziye gaçtı Osman’a ‘’
diye çalıp oynamaya devam ediyorlar. Onların sayısı da azımsanamayacak oranda. Bunları kimseyi küçümsemek ya da aşağılamak için yazmıyorum. Onların da bir siyasi tercihleri var ,en azından bir oyları var.
Bu ülkede iyi insanlar da var,duyarlı insanlar.Van’lı bir işçinin ekmek parası kazanmak için çalıştığı inşaattan düşerek ölmesine üzülen,Ermenek’te ya da Soma’da yitip giden canlara üzülen.Ali İsmail Korkmaz’a üzülen ,kesilen 6000 zeytin ağacı için üzülen, bir metrekare bile yeşil alan bırakmamacasına katledilen İstanbul’a üzülen ,insani hasletlerini yitirmeyenlar var.Siyasetten bahsetmiyorum. Siyasetin canı cehenneme. Hiçbir partinin diğerinden farkı olmadığı bir zamandayız.
Bu iyi insanların sayısının artması gerek ama onlar da tıpkı o şiirdeki gibi iyi atlara binip teker teker gidiyorlar.