• BIST 9096.77
  • Altın 2324.531
  • Dolar 32.3647
  • Euro 34.9602
  • Muğla 23 °C
  • İzmir 22 °C
  • Aydın 24 °C
  • İstanbul 21 °C
  • Ankara 20 °C

HALKIN GÜCÜ BAŞARDI

Zeki SARIHAN
22 Haziran günü, içimde yarın sandığa gidecekmişim gibi bir his vardı. Seçim günü plan 23 Haziran’da da aynı duyguyla uyandım. Nerdeyse giyinip tıraş olacaktım ki, Ankara’’da oturduğumu, seçimin İstanbul’da olduğunu hatırladım.
Bu durum, İstanbul Belediye Başkanlığı için yenilenen seçimlerin aslında İstanbul değil Türkiye seçimi olduğunu gösteriyor. İstanbul’un nüfus yapısı bakımından bütün Türkiye’yi temsil etmesi bir yana seçim çalışmaları da bütün Türkiye’ye yayılmıştı.
Türkiye’nin demokrasi tarihinde, sonuçları 23 Haziran seçimleri kadar merakla beklenen bir seçim olmuş mudur bilmiyorum.
31 Mart seçim sonuçlarının akla ziyan gerekçelerle iptal edilmesi üzerine 23 Haziran seçimlerinin Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu tarafından yeniden kazanılacağı belli gibiydi. Belediyenin kaynaklarına varıncaya kadar bütün propaganda araçlarını sonuna kadar ve son ana kadar devreye sokan iktidar bloğu durumu seziyor, son bir umutla Tayyip Erdoğan’ı sahaya indiriyordu.
DEMOKRASİ TSUNAMİSİ
Doğrusunu söylemek gerekirse İmamoğlu’nun bu üç aydan kısa sürede aradaki 13.729 oy farkını 56’ya katlayarak 808.426’ya çıkaracağını, İktidar adayının Yüzde 44.99 oyuna karşılık oyların yüzde 54ç21’e çıkaracağını hemen hiç kimse tahmin edemezdi. 31 Mart seçimlerinden hemen sonra “Daha Büyük Farkla” başlıklı yazımda oran vermemekle birlikte ben aradaki farkın yüzde 2 olabileceğini tahmin ediyor, bu şartlarda bunun büyük bir zafer olacağını düşünüyordum. Bu farkın yüzde 9’a çıkması İstanbul Belediye seçimlerinde görülmemiş bir durumdu.  Bu durum büyük bir dip dalgasının harekete geçtiğini gösteriyor.
23 Haziran gecesine kadar herkesin birbirine sorduğu soru şuydu. “AKP, seçim sonuçlarına rıza gösterecek mi?” Buna benim verdiğim yanıt şuydu: Aradaki fark büyük olursa razı olmak zorunda kalır. Ancak iktidarın başkanı çalıştırmamak için yapmayacağı yoktur.” Bunu zaten iktidarın en yetkili kişisi kendisi söylüyordu. Herkes bunu duydu.
Fakat dip dalgası bir tsunami hâlini alınca, iktidar yelkenleri suya indirmiş görünüyor... Yenilenin yenilgiyi kabul etmesi ve kazanana başarılar dilemesi, olağanüstü bir durum gibi algılanıyor! Hangi dağda kurt ölmüştü? Kurt, dağda değil, seçim sandıklarında ağır bir yara almıştı ve muhtemelen artık bu yarasını saramayacak!
DİKTATÖRLÜK KAYBETTİ
Seçim akşamında seçim sonuçlarının kendini belli etmesinden beri televizyonlarda ve gazetelerde yorum sağanağına tutulmuş durumdayız. AKP-MHP İttifakı neden kaybetmişti? Bu seçim sonuçlarını nasıl okumalıydık? Bundan sorma neler olabilirdi? Bu tarihî seçim sonuçları için yapılmadık yorum kalmadı ve bunlarda birçok gerçeğe vurgu yapıldı?
Ben de bundan önceki seçimlerde olduğu gibi, kendimi bu seçimler hakkında birkaç ana noktaya değinmek zorunda hissediyorum.  Bu bir yurttaşlık hakkı ve görevidir. Bu görüşlerimden ötürü bir partiden atılma riskim de yok! O, 2012’de gerçekleşti, ben de çok rahatladım…
KAYBEDEN: Irkçılık ve gericilik, saldırganlık, yalancılık, siyasi zorbalık, kışkırtıcılık, kamplaştırma, düşmanlık, fitne ve fesat, kibir, hakaret dili kaybetmiş, demokrasi, birlik, kardeşlik, hoşgörü, dürüstlük, sevgi kazanmıştır.
ERDOĞAN’IN DURUMU: Kendini tek yetkili sayan ve hukuku da buna göre düzenleyen Tayyip Erdoğan’ın prestiji çok ağır bir yara almıştır. Kaybetmeyi hayalinden bile geçirmediği bir dönemde söylediği “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” sözü ona aittir.  Şimdi Millet İttifakının, İstanbul’u yüzde 54.21  ile alması ve İstanbul’un 39 ilçesinden 28’nde İmamoğlu’na daha çok oy çıkması nedeniyle Erdoğan Türkiye’yi gerçekte kaybetmiştir. Sonuçları ölçü alarak istifa etmesi gerekirdi ancak iktidar hırsı nedeniyle ondan böyle bir şey beklenmiyor.
Seçimin kaybeden tarafı,  sonuçları kendi zaferleri gibi göstermeye çalışıyor. Neymiş? Sandık, onların aşkıymış ve sandık sonuçlarına rıza gösteren bu Cumhur İttifakı’nın  ne kadar demokrat olduklarını anlamamız gerekiyormuş.  Doğrusu ise şudur: İktidarı hiçbir biçimde bırakmamaya ant içmiş bir siyasi akım, bunun için kırk takla atsa da halkın gücüyle baş edememiştir.
Bundan sonra neler olabileceğini gelecek yazıya bırakalım.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141