• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • Muğla 13 °C
  • İzmir 14 °C
  • Aydın 15 °C
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 11 °C

DAĞ BAŞINDA SAĞDUYU

Zeki SARIHAN

Televizyon gazete ve haber sitelerinden siyasi konularda hükümetin, devletin ve üst tabakanın ne düşündüğünü öğrenmek mümkündür ama halkın ne düşündüğünü anlamak için onlarla özgür bir ortamda bire bir görüşmek gerekir. Gerçi, halk kitleleri de günde 24 saat maruz kaldıkları propaganda taarruzu ile zehirlenmektedir ama az da olsa zehrin ulaşmadığı yerler de oluyor.

Köyümde geçirdiğim bir hafta içinde on beş kadar kişi arasında adeta bir anket yaptım.  Haftanın gündem maddesi Kuzey Irak’ta yapılacak referandum idi.  Hükümet bunu engellemek için askerî harekâta hazırlanıyordu. Kendi görüşümü söylemeden bu konuda ne düşündüklerini sordum.

Aldığım yanıtların ucu açık olduğundan bunları belli kalıplarda toplamak zor. Kimilerinin tam bir Kürt düşmanı olduklarını saptadım. Bunların bazıları referandumun Türkiye Kürtleri için yapıldığını, Türkiye Kürtlerinin de Türkiye’den ayrılmak istediklerini sanıyordu. “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” gibi bir ilkeyi hiç duymamışlardı! Yalnızca kaba bir milliyetçiliğe ve söyleme dayanıyorlar, asmaktan, kesmekten söz ediyorlardı. Bu düşüncelerin merkezden çevreye doğru yayılmış olduğu, zaten iktidar yanlısı ve onunla birlikte savaş baltalarını bilemeye başlayan sözde okumuşların keskin dilinden de anlaşılıyor. Onlar kitaptaki insan hakları ünitesini okumaya sıra gelmeden tatile çıkmış öğrenciler gibiydiler.

Bu tip yanıtların yanında gri alanda dolaşanlara da rastladım. Hükümet daha düne kadar Barzani ile dost değil miydi?  O mendebur Barzani’yi şımartan hükümet değil miydi? Şimdi ne olmuştu da onunla savaşa girmeye kalkışıyordu? Hükümet blöf yapıyordu, savaşacağı falan yoktu.

Konuştuğum kişilerin yarısı ise bozulmamış halk mantığı ile konuştular. Ne işi vardı Türkiye’nin Kuzey Irak’ta?  Türkiye’yi yönetmek ona yetmiyor muydu? Bir sürü halk çocuğu ölecekti bu savaşta. İktidar sahipleri kendi çocuklarını savaşa gönderecek değillerdi.

GEBE KADIN BENZETMESİ

İlkokul arkadaşım, işçi emeklisi Mehmet ise şöyle konuştu: “Zeki, ben sana bir şey söyleyeyim mi? Orada Kürt diye bir millet var. Bunlar Türk değil. Kürtler erinde geçinde bağımsız bir devlet kuracaklar. Bunu önlemenin imkânı yok. Gebe bir kadının doğurmasını önlemek mümkün mü? Evvela gerçeği görmek gerekir. Bak karşımızda duran şu arabaya ‘Yok’ diyebilir misin? Sen yok dersen araba yok olur mu? Ben Kürtlerle de çalıştım. Onlardan bize bir zarar gelmez.”

“Bak Mehmet” dedim. Bunlar çok tehlikeli düşünceler. Ben bunları yazarım, haberim olsun…” “Yazma” demedi. Nasılsa hangi Mehmet olduğu belli değil. Köyde bir sürü Mehmet var…

Birinde de köyün üst tarafındaki mahalleye bir tanıdığımın evine konuk gittim. Haliyle insanın köylüleriyle sohbet edesi geliyor. Evde Yaşar ve oğlu oturuyorlar. Bu konudaki soruma açık, anlaşılır, duru bir cevap verdiler. Her milletin devlet olma hakkı olduğunu, Irak Kürtlerinin de bu konudaki iradesine kimsenin karışamayacağını söylediler. Bu arkadaşlar gazete okuma imkânından bile yoksundular ve öğrenimi ilkokulun üstünde değil.

Onlara bağırdım: “Ulan” dedim. “Ben başkentte okumuş insanların arasında bu görüşleri mumla arıyorum. Siz bu dağın başında inek güderken, odun keserken bu görüşleri nerden ediniyorsunuz?” Onları böyle konuşturan sağduyuları idi.

ÇELİŞKİLER YUMAĞINDA İPİN UCUNU BULMAK

Sonra ben de ötekilere yaptığım gibi bu konuda bildiklerimi anlattım. Kuzey Irak’ta referanduma karşı çıkmayışımızın nedeni Barzani’nin iyi bir yönetici olmasından kaynaklanmıyor. Milletleri kimlerin yöneteceğine başka bir millet karar veremez. Tayyip Erdoğan’ın bu müdahale çıkışı, kaybetmekten korktuğu 2019 seçimlerinde milliyetçi oyları almaya yönelik. Sırf bunun için bir millet savaşa sürükleniyor! Konu Türkiye’deki Kürtlerle ilgili değil. Onlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu unsurlarından. Hakkâri’nin, Van’ın, Urfa’nın, Mardin’in, Tunceli’nin… Kurtuluş Savaşı’nı veren ve Lozan kabul eden Meclis’te temsilcileri vardı. Iraktakiler öyle değil.

Sonra Ortadoğu’daki çelişkiler yumağı içinde kuvvetlerin Kürt yönetimine karşı tavırlarının nedenini sıraladım:

Irak Hükümeti: Önemli petrol kaynaklarını kaybedeceği ve tabii sınırları da küçüleceği için doğal olarak Kürt bağımsızlığına karşı çıkıyor.

Amerika: Saddam’ı yıkmak için Kürtlerle işbirliği yaptı. Irak’ı dize getirdikten sonra orada kurulan kendi denetimdeki hükümeti elde tutabilmek için şimdi referandumun ertelenmesini istiyor.

İsrail: Araplarla olan tarihi çelişkisinden ötürü referanduma sıcak bakıyor.

Türkiye ve İran: Kendi topraklarında yaşayan Kürt nüfusu bağımsızlığa özendireceği endişesiyle hareket ediyor.

IŞİD: Araplara olduğu kadar Sünni ve laik Kürtlere de düşman ve onlarla toprak kavgasında.

Suriye yönetimi: Kürtlerle mezhep ayrılığı nedeniyle ihtiyatlı hareket ediyor.

Rusya: Türkiye, Suriye ve İran’la ekonomik ve siyasi ilişkileri nedeniyle açık destek vermiyor açıkça karşı da çıkmıyor.

PKK: Dört ülkeye dağılmış Kürtleri kendisi temsil etmek istediğinden Barzani rejimini kendisine rakip olarak görüyor ve referanduma karşı çıkıyor.

HDP: Türkiye Kürtlerinin Türkiye’den ayrılmasını istemiyor.  Barzani’yi sevmiyor. Bununla birlikte referandum hakkına da karşı çıkmak istemiyor.

Bu çelişkiler yumağı içinde herhangi bir gücün politikasına bakılarak karar verilemez. Bakılacak tek bir şey vardır: O toprağın kadim milleti ne istiyor? Bundan başka bir güç belirleyici olamaz. Irak Kürtlerine devlet olma bilincini ne Amerika ne İsrail verdi. Bu bilinci onlar 20. Yüzyıl Milletler Çağından aldılar. Bunda Türk Kurtuluş Savaşı’nın da etkisi var.

Siz başka milletlerin kendileriyle ilgili iradelerine saygı duymazsanız, sizden güçlü olanların da sizin iradenize saygı duymasını bekleyemezseniz. Türkiye’nin nasıl yönetileceğine ancak biz karar veririz. Bu hak öteki milletler için de vardır, yoksa öyle değil mi?

Irak’a asker gönderme teskeresine kerhen evet dediği anlaşılan CHP yönetimini eleştirdiğim “CHP Ne Yaptığını Biliyor mu?” başlıklı yazıma gelen ve beni aymazlıkla, hatta ihanetle suçlayan, bir de bunun hesabını vereceğimi ihtar eden Vatan Partililerin yorumlarına karşı büyük çoğunluktan gelen olumlu tepki ve yorumlar da sağduyunun yalnız dağ başlarında değil, şehirde de kaybolmadığını gösteriyor. Ne de olsa, istilacı ve maceracı siyasetlerden çok çeken ve “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini rehber edinen bir milletiz.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141