• BIST 9693.46
  • Altın 2496.161
  • Dolar 32.4971
  • Euro 34.5977
  • Muğla 9 °C
  • İzmir 15 °C
  • Aydın 13 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 20 °C

CHP CK, KALEMİ KIRILAN GAZETECİLER RAPORUNU AÇIKLADI

CHP CK, KALEMİ KIRILAN GAZETECİLER RAPORUNU AÇIKLADI
Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, CHP Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir ve CHP Erzincan Milletvekili Muharrem Işık tarafından hazırlanan CHP Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonunun son raporu “Kalemi Kır

 “Kalemi Kırılan Gazeteciler” AKP kâbusunun özgür basının üzerine çöktüğü 12 yıllık karanlık dönemi anlatıyor. 189 sayfalık kitap olarak da basılan “Kalemi Kırılan Gazeteciler” raporu AKP iktidarında  basına yönelik baskının ulaştığı boyutu gözler önüne seriyor.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Muğla Milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Erzincan Milletvekili Muharrem Işık tarafından hazırlanan rapor CHP Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı.

 

Basın Açıklamasını izlemek için:

http://www.youtube.com/watch?v=rW7OBmK7cxw&feature=youtu.be

 

Basın Açıklamasının Tam Metni:

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Bildiğiniz gibi CHP Cezaevleri Komisyonu olarak bugüne kadar birçok rapor yayınladık.

·                    Hasta Mahpuslar Raporumuz,

·                    Tutuklu Gazeteciler Raporumuz,

·                    Tutuklu Milletvekilleri Raporumuz

·                    Balyoz Kumpası Raporumuz.

Bunların dışında 50 ye yakın cezaevleri ve insan hakları hakkında rapor yayınladık.

Tüm bu raporların altında CHP-CK’nın imzası var.

Raporlarımızın amacı tarihe not düşmek ve AKP’nin gerçek sicilini ortaya koymaktı.

Yani aslında tüm raporlarımızın tek bir yazarı var. O da AKP.

Şimdi yeni Raporumuzu kamuoyuyla paylaşıyoruz.

Bu raporun da asıl yazarı AKP.

(SONER YALÇIN)

Adı belli, evi belli, Türkiye’nin en çok okunana yazarlarından olan Soner Yalçın sabahın 06.00’sında kaldığı otelde gözaltına alındı.

Sadece bu örnek bile basın özgürlüğünün geldiği noktayı özetliyor.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Daha önce CHP Cezaevi Komisyonu olarak Tutuklu Gazeteciler raporumuzda söylemiştik.

“Türkiye, dünyanın en büyük gazeteci cezaevi” demiştik.

Bu raporumuzla başka bir gerçek daha ortaya çıktı.

“Türkiye, dünyada en çok gazetecinin işten çıkarıldığı ülke.”

1863 gazeteci. Bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla 12 yıl boyunca AKP’nin kalemini kırdığı gazeteci sayısı: 1863. Bu gazetecilerin %90’ı AKP’nin ustalık döneminde işten çıkarıldı.

Kuşkusuz bu sayı buzdağının görünen kısmı.

Bu sayı her geçen gün artmaya devam ediyor.

Peki Bu kadar gazeteciyi işsiz bırakan Kim?

O zaman Başbakan olan Erdoğan medya patronlarına ne demişti hatırlayalım:

“Köşe yazarıma hâkim olamıyorum’ diyemezsin. Sen bunun sorumlususun. Köşende yazanın maaşını sen veriyorsun. Yarın feryat etmeye geldiğin zaman da, hakkın yok. O insanlara o kalemleri teslim edenler der ki, kusura bakma, bizim dükkânda sana yer yok. Herkes vitrinine layık olanı koyar.”

Erdoğan, kitabımıza da Önsöz yazan Oktay Ekşi için Hürriyet’i nasıl tehdit etti. Hatırlayalım:

“Ya onu kovarsınız ya da sonucuna katlanırsınız”

Buradan açık açık söylüyoruz;

Tayyip Erdoğan’ın 12 yıllık icraatları ve söylemleri göstermektedir ki 12 Eylül’ün Torunu, 28 Şubat’ın Çocuğu AKP, özgür basının en büyük düşmanıdır ve sayıları 1863’ü geçen gazetecilerin işten çıkarılmasının tek sorumlusudur.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Bugün geldiğimiz noktada;

AKP, Türkiye’nin en büyük medya patronu haline gelmiştir.

Bu noktada, Erdoğan ile yakın arkadaşı Silvio Berlusconi arasında tek fark var. Berlusconi medya patronuyken Başbakan olmuştu, Erdoğan Başbakan olduktan sonra medya patronu oldu.

Karşı karşıya olduğumuz şeyin adı AKP Tarzı Medya.

Özellikleri ise şu şekilde özetlenebilir:

-                     Tayyip Erdoğan en büyük medya patronu

-                     TMSF bu medyanın muhasebe şefi

-                     Bilal Erdoğan aynı manşeti atan 8 gazetenin genel yayın yönetmeni

-                     Anadolu Ajansı ise  AKP’nin basın bürosu

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Eskiden boyalı basın, besleme medya gibi kavramlar vardı.

Ama özellikle Gezi Direnişi bize yeni bir kavram daha öğretti.

O da penguen medyası.

İşte AKP tarzı medya, yani penguen medyası bu ülkeye hep ilkleri yaşattı. Bu on iki yıl boyunca daha önce görmediğimiz şeyleri gördük.

·                    Gazetecilere yönelik sayısız hakaretler, tehditler, davalar bu dönemde oldu. İlk kez bu dönemde üst düzey gazetecilere doğrudan gönderilen talimatlar ve sansür uygulamaları gibi yollarla medya alanına ayar verildi.

·                    İlk kez bu dönemde kitaba bomba, gazeteciye terörist dendi.

·                    Bu dönemde Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan bir özel kanalı “Biz Meclis tv’yi kapatıyoruz, siz canlı veriyorsunuz “ diye tehdit etti.

·                    İlk kez bu dönemde 8 gazete aynı manşetle çıktı.

·                    İlk kez bu dönemde, dün kendi gazetesinde çalışan köşe yazarını kovan genel yayın yönetmeni bir süre sonra kendisi kovuldu.

·                    İlk kez bu dönemde siyasi iktidar, işadamlarından topladığı 630 Milyon Dolarlık bir havuz ile gazete, TV kanalı, gazeteci satın aldı. Tam bir “haram medyası” kuruldu.  Bugün, bu “haram medyası” hükümet komiserleri, yandaş işadamları ve “beyefendinin kalemşörleri” tarafından yönetiliyor.

·                    İlk kez bu dönemde gazeteciler kovulduklarını cezaevine girdiklerinde öğrendi.

·                    İlk kez bu dönemde gazeteciler kovulduklarını twitterdan öğrendi. Bazıları ise canlı yayındayken öğrendi kovulduğunu.

·                    İlk kez basının içeri alınmadığı kongreler yapıldı ve hatta bazı gazeteciler, Başbakan’ın toplantılarına alınmadı.

·                    İlk kez bu dönemde basın mensuplarıyla basına kapalı toplantı yapıldı.

·                    İlk kez bu dönemde basın alanında çalışan emekçiler, hükümetin kurdurduğu sendikaya zorla üye yapıldı. Bu dönemde ayrıca 2009’da %21 olan sendikalı basın emekçisi sayısı, 2014’te % 4,7’ye düşürüldü.

·                    İlk kez du dönemde bir siyasal iktidar, kendi sermaye grubunu yaratıp bu gruplara birer medya kuruluşu “ikram etti”

·                    İlk kez bu dönemde, TMSF gibi kamu kurumları, siyasal iktidarın kendi operasyon birimlerine çevrildi ve bazı medya kuruluşlarına bu şekilde el koyuldu. El koymak yetmedi bu kuruluşların başına siyasi iktidarın eski milletvekilleri yerleştirildi.

·                    İlk kez bu dönemde gazeteci olmamasına rağmen özenle yetiştirilmiş “faydalı gazeteciler” türedi. Bu manipülatörler bugün “beyefendinin kalemşörleri” olarak hizmet veriyor.

İşten çıkarılan gazetecilerden biri bu dönem için bakın ne diyor:

“İktidarın cezaevinden, parasızlığa, kara listeye koymaktan itibarsızlaştırmaya, her cezayı bir arada kullandığı ve hiçbir cezanın yetmediği bir dönem görmedim” (Ayşe Önal)

Başka bir gazeteci diyor ki;

“Bülent Ersoy Sabah’a giremezdi ta ki Erdoğan’la aynı karede gözükene kadar. Bütün mesele bu. Bunun bile meşruiyeti Tayyip Erdoğan üzerinden gerçekleşiyor.” Mesela Cem Yılmaz Gezi’ye destek verdi diye “Star’a girmesin” dendi.”(Doğan Ertuğrul)

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Ne Abdülhamit, ne darbeci General Evren ne de 28 Şubatçılar medya üzerinde bu denli bir etkinliğe ulaşamamıştı.

Öyle bir etkinliğe ulaştılar ki haber yapmanın kuralını yani “5 N 1 K”yı değiştirdiler.

Artık bugün haber yapmanın tek bir kuralı var:

O da “Otosansür”

Otosansür yapmıyorsanız, gazeteci olarak gökten üç elma düşüyor şansınıza:

1- Cezaevi

2- Baskı ve Şiddet

3- İşsizlik

Tüm bunlar söz konusu olunca Türkiye basın özgürlüğünde, dünyada 154. Sıraya geriliyor.

Bu nedenle, bugün net bir şekilde söyleyebiliriz ki

·                    Hitler ve Mussolini gibi gelmiş geçmiş en gaddar diktatörler ile yarışan bir siyasal iktidarınız varsa, basın özgür değildir.

·                    Gazetecileri sadece gazetecilik mesleğini icra ettikleri için cezaevine yollanıyorsa, sokak ortasında polis tarafından dövülüyorsa, vali tarafından tehdit ediliyorsa  ve sadece haber yaptıkları için işlerinden oluyorsa o ülke de basın özgür değildir.

·                    Başbakan ve Danışmanı “Alo Fatih” dediğinde “Hazır Ola” geçen kalemşörler medyayı kontrol ediyorsa basın özgür değildir.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Dediğimiz gibi tarihte hiçbir iktidar medya üzerinde bu kadar kontrol sağlayamamıştı.

AKP 12 yıl boyunca özgür basını susturmak için gerçekleri karartmak için her yola başvurdu.

Bugün öyle bir noktaya geldik ki, 12 Eylül dönemini, 28 Şubat sürecini ve hatta Abdülhamit Dönemini dahi mumla arıyoruz.

İşte bu nedenle, Bizler CHP Cezaevi Komisyonu olarak, tarihteki diktatörleri kıskandıran bir güce erişen AKP’nin sicilini unutturmamak için, tarihe bir not düşmek için 189 sayfalık bir kitap hazırladık.

Bu kitapta bulacağınız gazetecilerin hiçbirinin işten atılma sebebi, başarısızlık ya da okunmama veya izlenmeme değil. Bu isimler arasında Türkiye’nin en çok izlenen tartışma programının sunucusu da var, en çok okunana yazarları da var.

Bizde, AKP tarafından “kalemi kırılan” bu gazetecilere ithaf ettiğimiz kitabımıza “Kalemi Kırılan Gazeteciler” başlığını uygun gördük.

Basın konusunda Erdoğan’ın ve AKP’nin sicilini görmek isteyen herkesin bu kitabı mutlaka okuması gerekiyor.

Raporumuzda,

1.                  42 tanınmış gazetecinin, yaşadıklarının özetini bulacaksınız.

2.                  20 gazetecinin ve ismini veremediğimiz üç muhabirin işten çıkarılma hikâyelerine ilişkin kendi kalemlerinden kısa yazılar bulacaksınız.

3.                  AKP’nin önde gelen isimlerinin basın ve basın özgürlüğü konusunda kullandığı söylemlerin dökümüne de yer verdik. Böylelikle Başbakan’ın söyleminin nasıl değiştiğini göreceksiniz. 2003’te “2003’te Demokrasinin vazgeçilmez koşullarından biri de bağımsız ve özgür basındır” diyen Başbakan’ın 2014 yıllına geldiğimizde “Haddini bileceksin, edepsiz kadın” diyen Başbakanla aynı kişi olduğunu farkedeceksiniz.

4.                  Raporumuzda, uluslararası ve ulusal gazetecilik örgütlerinin görüşlerine ve raporlarına yer verdik.

5.                  Kitabımızın sonunda,  3 adet liste bulunuyor.

Bireysel olarak işten çıkarılan gazeteciler listesi

Toplu olarak işten çıkarılan gazeteciler listesi

Ve halen cezaevinde tutulan gazeteciler listesi.

Tek başına bu üç liste bile, AKP’nin “özgür basını” yoketmeye ant içtiğinin göstergesi olarak görülmeli.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Şunu söylemek zorundayız:

AKP’nin yarattığı zulmü, özgür basınla yürüttüğü savaşı özetlemek bu kadar sayfaya sığmadı.

Ama bizler bu halkın milletvekilleri olarak, bu zulmü anlatmak ve tarihe not düşmek zorundaydık. Bu nedenle raporumuzu hazırladık.

En yakın sürede İngilizce çevirisini bitirip, Uluslararası gazetecilik örgütlerine, AB parlamentosuna ve komisyonuna, Birleşmiş Milletlere göndereceğiz.

Bu ülke de özgür basının oto sansür ile, işsiz bırakma şantajı ile, cezaevine gönderilme tehdidi ile susturulmaya çalışıldığını tüm dünyaya göstereceğiz.

Ama tabi ki bu raporu, sadece uluslararası kuruluşlara göndermeyeceğiz.

Bu kitabı CHP Cezaevi Komisyonu üyesi Milletvekilleri olarak hepimiz imzalayacağız. Ve bu eserin asıl sahibine, yani bu kitabın gerçek yazarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a göndereceğiz. Cumhurbaşkanı bu kitabı alsın ve Recep Tayyip Erdoğan’ın İcraatlarını bir de bizim gözümüzden okusun.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Bugün sadece gazetecilik faaliyetlerinden ötürü işsiz bırakılma AKP tarafından adeta bir norm haline getirilmiştir.

·                    Halkın haber alma hakkının gereğini yapan,

·                    düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde fikir ve araştırmalarını dile getiren,

·                    hükümete ve uygulamalarına muhalif olanların sesini duyuran ve bu çizgide konumlanan her gazeteci,

yürütmenin başı Tayyip Erdoğan’da cisimleşen karanlık AKP zihniyetinin kurbanı olmaktadır.

Gazeteciler Kimi zaman terörist, kimi zaman vatan haini, kimi zamansa “millet” düşmanı ilan edilerek işsiz bırakılmaktadır.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Medya kamu adına yaptığı bilgilendirme ve denetleme görevini ne kadar sağlıklı yaparsa, aynı zamanda ülkedeki demokrasi seviyesi de o kadar yükselir.

Ancak Raporumuzda ve önceki Tutuklu Gazeteciler raporumuzda da gösterdiğimiz gibi medyanın içinde bulunduğu duruma bakıldığında bile Türkiye’nin demokrasi seviyesinin ne kadar “ileri” ne kadar “geri” olduğu görülecektir.

Ülkemiz, dünyada medyanın durumunu değerlendiren raporlarda sürekli son sıralarda yer almakta ve medya üzerindeki iktidar baskısı her geçen gün artmaktadır.

Bu noktada belirtmek gerekir ki, Bugün Türkiye’de toplumsal süreç o kadar gericileştirilmiş ve militanlaşmıştır ki,

·                    çarpıtma ve yalan olmadan gerçeklerden söz etmek,

·                    ahlaksızlığın yanında saf tutmadan doğru haber yapmak

hem en temel yurttaşlık talebi haline gelmiştir hem de yapılması en zor gazetecilik görevi olarak ortaya çıkmıştır.

Bugün bir bütün olarak tüm demokrasi güçlerinin düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıkması ve mücadele etmesi gerekmektedir.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

İktidara geldiği günden bu yana medyanın bir bölümünü (özellikle yürüttüğü siyasete muhalif olan bölümünü) düşman gören AKP, yıllar içinde kendi medyasını yaratmış, diğer taraftan medya içinde bağımsızlığını korumaya çalışan büyük bir bölümüne ise adeta savaş açmıştır.

Açtığı bu savaşta AKP, medya emekçileri üzerinde çeşitli baskılar uygulamaktadır.

Bunlar,

a) İşten Çıkarma

b) İstifaya zorlama

c) Emekliliğe zorlama

d) Mobbing

e) Tehdit etme-Hedef gösterme

 

a) İşten çıkarma

AKP iktidarının medyaya müdahalesinin aldığı en yaygın biçimlerden birini işten çıkarmalar oluşturmaktadır.

Yürütmenin başındaki Erdoğan genel olarak ve hatta zaman zaman isim belirterek gazetecilerin işten çıkarılmasını istemektedir. Sonuç olarak, Erdoğan’ın kara listesine giren gazeteci, kısa bir süre sonra işten çıkarılmaktadır.

Son dönemde özellikle köşe yazarlarının işten çıkarılması sürecinde görülmektedir ki Yürütmenin başındaki Erdoğan’ın siyasi nüfuzu gazetecilerin kovulmasına bile neden olacak şekilde basın özgürlüğüne engel olmaktadır.

b) İstifaya zorlama

Gazeteciler, çalıştıkları kurumlardan uzaklaştırılmak istendiğinde, kovulmaları halinde kendilerine ödenmesi gereken tazminat tutarlarının ödenmemesi için istifa etmeye zorlanmaktadırlar. Görevden el çektirilen, yazısı veya haberi kullanılmayan gazetecilere çalıştıkları kurumda kalmanın yolları kapatılmakta ve istifa dışında bir seçenek bırakılmamaktadır.

c) Emekliliğe zorlama

Özellikle Anadolu Ajansı ve TRT gibi kamu kurumlarında, emeklilik hakkı kazanmış basın çalışanları, kendi rızaları dışında emekli olmaya zorlanmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda Anadolu Ajansında, toplu görüşmeler öncesinde uygulanan bu yöntemle iki yüze yakın çalışan emekliliğe zorlanmış ve hemen hepsi aynı gün içinde emeklilik dilekçelerini kurumlarına vermek zorunda kalmışlardır. Emekli olmak istemeyen gazetecilerin ise angarya, sürgün, mobbing gibi uygulamalara maruz kaldığı bilinmektedir.

d) Mobbing

İktidarla veya çalıştığı kurumun yönetimiyle ters düşen gazetecilerin en sık karşılaştığı olumsuzluklardan biri de mobbingtir. Özellikle yöneticilerin psikolojik baskısıyla karşılaşan gazeteciler çeşitli şekiller altında işyerinde psikolojik şiddet, baskı, taciz, yıldırma, rahatsız etme, sıkıntı verme gibi uygulamalara maruz kalmaktadır. Bu psikolojik baskıların en sık görülen türü ise, büro içinde yalnızlaştırılmak ve gündelik ilişkilerin kesilmesi halini almaktadır. Görev alanlarında da haber kaynaklarının benzer tutumlarıyla karşı karşıya kalan gazetecilerin mesleklerini icra etmeleri bu şekilde engellenmektedir.

e) Tehdit etme-Hedef gösterme

Gazeteciler, zaman zaman yaptıkları haberler nedeniyle iktidarın tehditleriyle de karşılaşmaktadırlar. Gazeteciler sürekli olarak Tayyip Erdoğan tarafından çirkin söyleme ve tehditlere maruz kalmakta, bununla birlikte diğer AKP yöneticilerinin ve hatta valilerin bile açık veya üstü örtülü tehditleriyle karşılaşmakta, hatta hedef gösterilmektedirler.

Kuşkusuz, basın ile iktidar arasındaki ilişki o ülkenin demokrasi seviyesinin göstergesi olarak değerlendirilmelidir.

Bu ülke;

·                    2. Abdulhamit’in sansür uygulamaları

·                    Abdulhamit’in istibdat dönemi

·                    Demokrat parti nin basın üzerindeki baskıları

·                    İspat hakkı-İsmail Hakkı Dönemi ve demokrat partinin Döviz Tahsis Komisyonu ile % 10 rüşvet aldığı uygulamalar

·                    dönem 5 vekilin aldığı %10 komisyonlar

Gördü.

Bugün ise

·                    Alo Fatihler ile

·                    havuz medyası için alınan rüşvetler ile

·                    ve o bizzat o dönemin Başbakanının komisyonu az bularak kurduğu çark

Abdülhamit ve Demokrat Parti dönemlerini aratmamakta. Daha da derinleşerek devam etmektedir.

Bugün geldiğimiz noktada, basın özgürlüğü de demokrasi de bu ülkede bir rüya haline gelmiştir. Bizler tüm bu raporları ve şuan sizlerler paylaştığımız raporu özlediğimiz ve uğruna mücadele ettiğimiz aydınlık yarınlar için mücadele etmek adına hazırladık. Müceadelemiz sürmeye devam edecek.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

·                    AKP, bugün Türkiye’de kökten bir dönüşümün failidir.

·                    Bu dönüşüm, Türkiye’nin kurucu kurumlarında ve kurucu kavramlarında, gerici biçimlerde sürdürülmektedir.

·                    AKP, ekonomik alanı, kendisine ve çevresine dağıtılan ranta göre dizayn etmektedir.

·                    Ekonomik alanda güvencesizlik ve işsizlik, ideolojik alanda ise biat ve gericilik üretmektedir.

·                    AKP, medyanın da içinde bulunduğu ideolojik alana da doğrudan müdahale etmektedir.

·                    AKP’nin medyaya müdahalesi, yolsuzluk operasyonlarında ortaya saçılan kayıtlarda görmezden gelinemeyecek şekilde açığa çıkmıştır.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

·                    12 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP iktidarı, 2003 yılında demokrasinin vazgeçilmez koşullarından birisinin bağımsız ve özgür bir basın olduğunu söylemişti.

·                    İktidara geldiği günden bugüne AKP Hükümeti, bırakın bağımsız ve özgür bir basını desteklemeyi, tam tersine medyanın bir bölümünü kendisine düşman olarak ilan etmiştir. Bağımsızlığını korumaya çalışan medyanın bir bölümüne ise adeta savaş açmıştır.

·                    Gerek ekonomik gerekse ideolojik tüm araçları kullanarak medya üzerindeki etkisini arttıran AKP, medya alanındaki işten çıkarmaların da baş sorumlusudur.

·                    Medya etiğinde yaşatılan gericileşmeden işten çıkarmalara kadar yaşanan tüm olumsuzlukların ve gerilemelerin faili AKP’dir.

·                    Bugün AKP işsiz bırakma dışında gazetecilere yönelik birçok baskı yöntemi daha geliştirmiştir.

·                    AKP gazetecilere yönelik,

a) Yazı yazmasını/Haber yapmasını engelleme

b) Sürekli tekzip; özellikle kaynak belirtilmeyen haberlerde

c) Hakaret etme, değersizleştirme

d) Sürme, pasif göreve alma

e) Akreditasyonu iptal etme

f) Dava etme gibi yöntemlerle açıkça baskı uygulamaktadır.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

·                    Buna ek olarak daha fazla kâr etme amacıyla TV8 gibi bir haber kanalının bir şovmen tarafından satın alınmış ve sonrasında tüm haber ekibinin işten atılmıştır.

·                    Televizyon haberciliği anlayışında yaşanan gerilemenin ve medyada kâr odaklı bir yapılanmanın göstergesi olarak kabul edilmelidir.

·                    Türkiye’de özgür basından söz edilemeyeceği artık bir gerçektir.

·                    Hepiniz hatırlarsınız geçmişte, Mesut Yılmaz, Milliyet’in satışı noktasında yaşananlar yüzünden Yüce Divan’da yargılanmıştı.  Bugün geldiğimiz noktada, Sabah/ATV yolsuzluğu ve Akşam gazetesine iktidarca el konulması süreçlerinde, herhangi bir hukuki girişimde dahi bulunulmamıştır. Bu durum ülkemiz demokrasisinin geldiği noktanın vahametini ortaya koymaktadır.

·                    Özgür basının düşmanı olan AKP iktidarının sansürcü zihniyeti “Alo Fatih!” hattıyla somutlaşmıştır. Sabah/ATV yolsuzluğunda ayyuka çıkan “havuz medyası” ile varlığı reddedilemez bir hale gelmiştir.

·                    AKP’nin diktatoryal eğilimlerinin sadece özel sermayeli medya kuruluşlarına yönelik değildir. AA ve TRT gibi kamu kuruluşları üzerinde de ciddi bir baskı söz konusudur. Bunun yanında hızını alamayan AKP’nin Meclis TV’ye dahi sansür uygulaması, kamusal yayıncılık prensiplerinin dahi yerle yeksan edildiğini göstermektedir.

·                    Gazetecilere, köşe yazarlarına yönelik baskı ve işten çıkarmaların yanı sıra, bugün geldiğimiz noktada, doğrudan TMSF tarafından el konulan gazete ve TV kanalları, atanan hükümet komiserleri ile yönetilmektedir.

·                    Freedom House tarafından yayınlanan raporda da, Türkiye’de “sahiplik yoluyla medyayı kontrol etme” başlıklı bir bölüme yer verilmiştir.

·                    Sabah gazetesinin Recep Tayyip Erdoğan’ın damadı tarafından satın alınması “sahipli yoluyla medyayı kontrol etme” olarak yorumlanmıştır.

·                    Medyamız adeta AKP’nin arka bahçesi haline getirilmiştir.

·                    Türkiye’nin en büyük medya kurumlarından olan Anadolu Ajansı (AA) adeta AKP’nin basın bürosu haline getirilmiştir.

·                    Doğrudan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç eliyle yürütülen bir operasyonla Medya-İş Sendikası kurulmuştur.

·                    Türkiye Gazeteciler Sendikasının (TGS) gücünün kırılması amacıyla yürütülen baskı politikalarıyla AA’daki TGS örgütlenmesi bitirilmiştir.

·                    TGS’den istifa ettirilen yüzlerce basın emekçisi çok kısa bir süre içinde Medya-İş’e üye yapılmış, bir kısım AA çalışanı emekliye ve istifaya zorlanmıştır. AA emekçi kıyımının ve sürgünlerin adresi haline getirilmiştir.

·                    Bu durum, AA’nın son dönemki habercilik anlayışlarına da yansımıştır.

·                    1920 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan bu büyük kurum, medya tarihinin en tartışmalı kurumlarından biri haline getirilmiştir.

·                    Türkiye’nin bir diğer büyük medya kurumu olan TRT’de de AKP kadrolaşması tüm hızıyla sürmektedir.

·                    TRT, habercilik anlayışı itibariyle görülebilecek en kötü örnek durumuna düşmüş, kurumda çalışan basın emekçileri işsizlik ve boyun eğme ikilemine mahkûm edilmiştir.

·                    Özel sektör medya kuruluşlarının bir kısmı ise, bağlı bulundukları holdinglerin bünyesinden çeşitli yöntemlerle koparılarak doğrudan AKP’li işadamlarına satılmış ve AKP’lileştirilmiştir.

·                    Diğer kısmı da sürekli tehdit altında tutularak etkisizleştirilmiş ve halkın haber alma hakkı engellenmiştir.

Değerli Basın Mensupları,

·                    Basınımız, Türk basın tarihi boyunca hiçbir dönem, AKP iktidarı dönemindeki kadar “yandaş, candaş, maldaş, zorundaş, havuz medyası, paralel, hain” gibi kesin çizgilerle ayrıştırılmamıştır. 

·                    Ülkemiz demokrasinin gelişmesi için basınımız bugünkü gibi baskı altında değil gerçekten özgür olmalıdır.

Teşekkür ederim.

 

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Elimizdeki bu rapor, AKP’nin özgür basını içine soktuğu cenderenin resmidir. Nedir O cendere? İşsiz kalma.

Raporda okuyacağınız öyküler basın özgürlüğünün, sansürün, otosansürünmobbing ve yıldırmaların ne boyuta geldiğini tek tek gösteriyor. Sadece bu raporla değil tabi ki. Freedom House, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) gibi birçok saygın uluslararası örgüt tarafından yapılan incelemeler ve basın özgürlüğü endeksleri de aynı şeyi gösteriyor.

Türkiye’de özgür basın susturulmuş ve iktidarın saldırlarına hedefe haline gelmiştir.

Freedom House tarafından yayınlanan 2014 raporunda, Türkiye, “kısmen özgür olan ülkeler” kategorisinden “özgür olmayan ülkeler” kategorisine gerilemiştir. Basın özgürlüğü sıralamasında Ermenistan, Ekvador, Libya ve Güney Sudan ile birlikte 134. sırayı paylaşan Türkiye, Moritanya, Nepal, Tanzanya, Kenya ve Mozambik gibi ülkelerin gerisinde kalmış durumdadır.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

AKP döneminde işsiz bırakma tehdidi özgür basına yönelik en istikrarlı politika haline gelmiştir. Türkiye’de basın özgürlüğü AKP’li yıllarda ciddi şekilde gerilemiştir.

Cumhurbaşkanı’nın Başbakanlık döneminden bu yana alışkanlık haline getirdiği ve gazetecilere yönelik sık sık kullandığı nefret dolu dil ise gazetecilik mesleğinin ve basın özgürlüğünün karşı karşıya kaldığı durumun vahametine örnektir.

Son dönemde yaşananlar bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın basın özgürlüğü için açık bir tehdit olmaya devam edeceğini göstermektedir.

13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da meydana gelen maden faciasının hemen ardından BBC Türkçe Servisi muhabirlerinden Rengin Arslan’ın “AKP işten atma tehdidiyle oy topladı” başlıklı haberi ile ilgili Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı hatırlamakta fayda var: 

"Kimi medya kuruluşlarının, kimi partilerin bu değirmene su taşıdığını biliyoruz. Bazı Türk muhabirleri de meslek şereflerini bir kenara bıraktı. Soma da uluslararası bir medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazetecinin, bakın bunun altını çiziyorum... iki kadını figüran olarak kullandığını, yalan haber yaparak bütün dünyaya servis ettiğini gördük, yaşadık. Aslında bu kadınlar başı açık, ikisinin de başını örtüyor üstü şişhane altı kaval... sırıtıyor, sırıtıyor. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol, nedir bu hal böyle... Bununla güya bu ülkedeki bizim vatandaşımızı dünyada farklı gösterecek, böyle bir gayretin içine giriyor. Ama devran değişti. O bu tür bir dezenformasyon yapmak suretiyle aleyhe bir kampanya yapmaya çalıştığını zannederken tabi suçüstü yakalanıyor." 

Erdoğan bu söylemi ile hem Arslan’ı hem de Arslan’ın röportaj yaptığı kadınları da açıkça hedef gösterdi. Dünyanın en saygın ajanslarından biri olan BBC Erdoğan’ı yalanladı.

Ama o zaman Başbakan sıfatını taşıyan zat, bu asparagas haberin arkasına sığınarak dünyaca ünlü bir haber ajansına saldırmaktan ve muhabirin meslek ahlakını sorgulamaktan geri durmadı.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Şu an hala Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AKP kurmaylarının medyayla kurduğu ilişki “taraf ya da bertaraf” olmakla sınırlıdır.

AKP iktidarı, kendisine biat etmeyen, hatta “yeterince” biat etmeyen medya kurumlarına karşı elindeki tüm güçlerle saldırmaktadır.

AKP bugün;

-                     Ekonomik cezalandırmalardan haberciliğin engellenmesine,

-                     Kişisel düşmanlıklardan davalara ve cezaevine göndermelere,

-                     Doğrudan hedef göstermekten hakarete,

-                     İşinden etmekten kuruma el koymaya kadar pek çok yolla medya üzerindeki baskısını artırmaktadır.

Bugün, medyanın çok büyük bir kısmı çeşitli oranlarda baskı ve şantaj ile karşı karşıyadır.

AKP döneminde 100’ün üzerinde gazeteci cezaevine gönderilmiş, birçok medya kurumu el değiştirmiş ve gazetecilik etiği dışına çıkarılmış, habercilik değerlerinden büyük ödünler verilmiştir.

Tüm bu süreçte, medya çalışanlarının karşı karşıya kaldığı tehditlere ise had safhaya varmıştır.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Özellikle 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından açığa çıkan tapelerde de açıkça görüldüğü gibi, yürütmenin başındaki Erdoğan medyayı özel merceği altına almış ve gazetecilere karşı, adeta isim isim cadı avına çıkmıştır.

Bugün Erdoğan’ın gazabına uğramamış, AKP’nin medya üzerindeki faşizan baskısını görmemiş gazeteci neredeyse kalmamıştır.

Gazetecilerin sadece mesleklerini yapıyor olmaları nedeniyle, sadece gazetecilik faaliyetleri sebebiyle can güvenlikleri dahi tehlikeye düşmektedir.

Bunun en tipik örneklerinden biri, Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’ın, Gezi Direnişi sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz ile ilgili yaptığı haberler nedeniyle Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna tarafından tehdit mailleri almasıdır.

Keza, Taraf gazetesi yazarı Amberin Zaman’a karşı Erdoğan’ın, “Haddini bil, edepsiz kadın” diyerek hakaret ederek hedef göstermesi asla akıllardan çıkarılmamalıdır.

Diğer yandan, Sabah/ATV yolsuzluğu adıyla hem basın tarihimize hem de ülkemizdeki yolsuzluklar tarihine geçen süreçte kurulan “işadamı havuzu”, bugün ülkemizde iktidar ve medya arasındaki ilişkinin ne denli korkunç bir noktaya ulaştığını göstermektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Gazete sahiplerine, TV kanalı sahiplerine, köşe yazarlarına yönelik baskı ve şiddetin yanı sıra holding medyası olarak anılmakta olan medyanın ağırlıklı bir kısmı özellikle emek sömürüsünde farklı yollara başvurmaktadır.

Medya sermayenin egemenliği ve iktidarın kuşatması altındadır.

Bu raporun, hem sebebi hem de bu rapordan çıkartılacak en önemli sonucun bağımsız, özgür gerçek bir basın iş kolu sendikasında bir örgütlnemne olmaması olduğu aşikardır.

Özgür bağımsız bir basın sendikasının, gazetecilerin özlük haklarının korunması, iş güvencelerinin sağlanması kadar halkın doğru ve gerçek haber alma özgürlüğünün de bir teminatı olduğu unutulmamalıdır.

Ayrıca böyle bir sendika, patrondan gazeteciye gelen baskıyı engellediği gibi siyasilerden patronlara gelen baskıları önleyecek ve patron da siyasilerden gelen baskılara karşı basın yayın emekçilerinin sendikasının koruyuculuğunda kalabilecektir.

Böyle bir sendika patrona karşı gazeteciyi koruruken, siyasilerin baskılarına karşı da patronun sendikanın çalışan üzerindeki koruyuculuğunu ifade ederek siyasilerin baskısına karşı direnç göstermesini mümkün kılacaktır. 

Siyasilerin basın yayın organları üzerinde baskı kurmalarının ve sonuç almalarının en temel sebebinin patronların aynı zamanda kamu ihalelerine giren, kamuyla iş yapan iş adamları olması ve ticari gelirlerinin önemli kısmının gazetecilik dışı alandan olmasıdır.

DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI

Bugün artık hiçbir kuşku kalmamıştır.

·                    Türkiye’de “Alo Fatih” hatları ile kurulan baskı mekanizmaları ile

·                    Gazete ve TV kanallarına el koyup kendi yandaşlarını yerleştirmek suretiyle

basına doğrudan ve açıktan müdahale eden otoriter bir iktidar mevcuttur.

Bizler, hazırlamış olduğumuz “Kalemi Kırılan Gazeteciler Raporu”nun ülkemizde basın özgürlüğünün geldiği noktayı aydınlatmaya hizmet edeceğini düşünüyoruz. Elinizdeki rapor, medyayı kuşatma altına alan AKP iktidarının gerçek yüzünü resmetmeyi amaçlamaktadır.

Umarız, bu kitap özgür basının savunucularının otoriterleşen bir iktidar ile giriştiği meşru mücadelesine bir katkı olacaktır.

 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141