• BIST 9716.77
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • Muğla 19 °C
  • İzmir 22 °C
  • Aydın 22 °C
  • İstanbul 22 °C
  • Ankara 26 °C

BAĞIMSIZLIKÇI, AYDINLANMACI, HALKÇI

Zeki SARIHAN

Sınıflar ve ideolojiler tarafımdan eğitim için verilen kavga, günümüz kavramları üzerinden devam ediyor. “Eğitimde Nereden Nereye” başlıklı önceki yazımızda konunun izini 1968’de TÖS’ün “Devrim İçin Eğitim” kurultayına kadar sürmüştük. Devam edelim:

Halk kitlelerinin iktidar talep etiği o koşullarda “Derin devlet” AP hükümetini bir muhtıra ile devirerek (12 Mart 1921)  iktidara el koydu. Özgürlükçü 1961 Anayasası, bünyeye geniş gelmişti. Onu daralttılar fakat halkın korkup geri çekilmesi kısa sürdü. 1973 seçimlerinde Ecevit’in partisi birinci çıktı. Kapatılan TÖS’ün yerini daha 1971’de TÖB-DER almıştı. Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde üst akıntıyı öğretmenlere göz açtırmayan devlet ile onun öğretmen örgütü Milliyetçi Öğretmenler Derneği, alt akıntıyı ise TÖB-DER oluşturdu. Bu dernek iki kez eğitim kurultayı düzenledi. Fakat devrim düşüncesi geride kalmıştı. Onun yerini “demokrasi” aldı. İki kurultayın ikisi de “Demokratik Eğitim Kurultayı” idi.

Türkiye hâkim sınıflarının bürokratik aleti “iktidar elden gidiyor mu?” diye yeniden telaşlandı. Toplumda yaratılan kargaşayı bahane ederek fakat bu kez devletin çivilerini de yerinden çıkararak iktidara yeniden el koydular. Devrimci ve demokrat öğretmenlerin ve onların savunduğu demokratik eğitimin kökünü kazımak istediler.  On binlerce öğretmeni hapsettiler veya devlet dışına attılar. Siyasi partileri ve dernekleri kapattılar. Türk-İslam sentezcisi iktidarın simgesi artık, otoriter dindar bir Atatürk’tü.

Bu dönemin örgütlü tek eğitim mücadelesi daha darbeden dokuz ay önce yayın hayatına atılmış Öğretmen Dünyası dergisiydi. Dergi okullarda yasaklandı, bazı yöneticileri meslekten atıldı, fakat onlar direnerek laik ve demokratik eğitim taleplerini dile getirmeye devam ettiler. Kapatılan TÖB-DER’in son yönetim kurulunda temsil edilmiş sol grupların temsilcileri 1986’da Abece dergisiyle bu mücadelede yer aldılar. İki yıl sonra da emekli öğretmenlerden oluşan Eğitimciler Derneği’ni kurdular.

1990’a gelindiğinde öğretmenler sendika kurarak  bir emrivakide bulundular. İkisi de sol olan iki sendikanın kuruluşunu diğerleri izledi.

Eğitimde ilk büyük dönüşümün işaretini 1988’de toplanan 12. Milli Eğitim Şûrasında Başbakan Turgut Özal verdi. Şûrada yaptığı konuşmada tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmiş olmanın gereği olarak ileri enformasyon toplumu olmaya şiddetle ihtiyaç olduğunu anlattı.

AVRUPA’NIN İNSAN KAYNAĞI

1990’da TÜSİAT çok uluslu şirketlerin görüşüne uyarak eski Milli Eğitim Bakanlarından Zekâyi Baloğlu’na “Türkiye’de Eğitim” konulu bir kitap yazdırdı. Kitapta Türkiye’nin elinden iş gelen insanlar yetiştirmesi isteniyor  “Türkiye, 2000 yılında nüfus bakımından Avrupa’nın en büyük ülkesi olacak ve okul çağındaki 25 milyonluk genç nüfusu, yalnız Türkiye’nin değil, gittikçe yaşlanan Batı Avrupa’nın de eşsiz insan kaynağını oluşturacaktır” deniyordu. 1995’te toplanması beklenen ancak 1996’ya sarkan 15. Milli Eğitim Şûrası için hazırlanmış “Eğitimde Reform Çalışmaları” metninde eğitimdeki amaç şöyle anlatılıyordu: “İç ve dış pazarlarda rekabete üstünlük sağlayabilecek daha kaliteli ve daha ucuz, bol miktarda mal ve hizmet üretebilecek insanı yetiştirebilecek bir eğitim sistemi kurmak ve sürekli geliştirmek.” 1939’da ilki toplanan 15 eğitim şûra kitaplarını inceleyerek bu gelişmeyi “Kutsal Vatan’dan Avrupa ile Bütünleşmeye” adlı geniş bir makalede ele almıştım. (Teori, Sayı 70, Ekim 1995, s. 12-46)

Koalisyon hükümeti döneminde zorunlu eğitimin beş yıldan sekiz yıla çıkarılması da (1997) daha kaliteli bir işgücü yaratma anlayışının bir ürünüdür.

ANA DİLİNDE EĞİTİM

1980 sonlarına doğru, eğitimin gündemine anadilinde eğitim de gelip oturdu. Aydınlar empati yaparak ve yükselmekte olan liberalleşme akımına uyarak bu isteğe sıcak baktılar. Fakat bunun çerçevesi hiçbir zaman belirlenemedi ve devletle Kürt siyasi hareketi arasındaki şiddete dayanan çatışmalar artınca Türk tarafında bu talep şimdilik sönmüş görünüyor.  

1990 sonrasında küreselci güçlerin isteği ve maddi desteğiyle gene Avrupa Birliği’ne girmeye hazırlık olarak ders kitaplarında milliyetçi öğelerin temizlenmesine girişilip bu konuda kapsamlı raporlar hazırlandı. Fakat bu konuda o kadar ileri gidildi ki, İstiklal Marşı ve vatan sevgisi bile ırkçı sayıldı. (Bakınız: Zeki Sarıhan, Emperyalizm Ulusal Eğitime Meydan Okuyor, 2005, Bağımsızlıkçı, Aydınlanmacı Halkçı Eğitim Derneği)

DİNDAR VE KİNDAR

2002’de yönetime gelen AKP, iktidarda bulunduğu 16 yıl boyunca muhafazakâr bir eğitim sistemi öngörmüş, gerek topladığı eğitim şûralarında, gerekse kanun ve yönetmeliklerde yaptığı değişikliklerle eğitimi medreseye dönüştürme çabalarına hız vermiştir. Bu 1839 Tanzimat’ından beri devletin yöneldiği ve çeşitli dalgalanmalarla günümüze kadar gelen çağdaş uygarlık düzeyine çıkma hedefinin tamamen tersi bir yönelimdir. Eğitimdeki hedef parti başkanının da ifade ettiği gibi “Dindar ve kindar” kuşaklar yetiştirmektir.

İktidar bu hedefine ulaşmak için seferberlik halindedir. Bunu ders programlarında dinsel konuları gitgide artırarak, okul türlerinde imam hatiplere öncelik vererek, eğitim yöneticisi atamalarında partizanlık yaparak, dinci vakıf ve derneklere kaynak aktarıp bunlardan yardım alarak, öğretmen ve öğrencileri dini mekânlara yönelterek, Osmanlıca ve Arap harflerini öğretmekten medet umarak ve muhafazakâr giyimi özendirerek yapmaktadır.

BAĞIMSIZLIKÇI AYDINLANMACI HALKÇI

Ulusal bir eğitim için her alanda direnişi sürdürmek zorunludur. Gençlik, veliler, öğretmen dergileri, dernek ve sendikaları, eğitimciler, üniversiteler, siyasi partiler, basın bunun takipçisi olmalıdır.  

Bugünün eğitim hedefleri, Ulusal Eğitim Derneği’nin 2003’te kurulurken formülleştirdiği “Bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, halkçı eğitim”dir.

Bu hedefe nasıl ulaşacağız? Anlaşılmış olmalıdır, halk yararına bir eğitimi devlet eliyle uygulamak için devletin başına oturmak gerekir. Bunun için önümüzdeki ilk seçimlerde geniş bir güç birliği şarttır. “Şuna değmiş, buna değmemiş” denmeyerek…  

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141