• BIST 9693.46
  • Altın 2508.517
  • Dolar 32.5733
  • Euro 34.7678
  • Muğla 14 °C
  • İzmir 18 °C
  • Aydın 19 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 17 °C

Ahmet Ağaoğlu, Bordo - Mavili

Ahmet Ağaoğlu, Bordo - Mavili
Trabzonspor'un Eski Asbaşkanlarından Ahmet Ağaoğlu, Bordo - Mavili Takımın Son Dönemde Yaşadağı Çalkantıları Değerlendirdi.

Trabzonspor'un Eski Asbaşkanlarından Ahmet Ağaoğlu, Bordo - Mavili Takımın Son Dönemde Yaşadağı Çalkantıları Değerlendirdi.

Trabzonspor'un eski Asbaşkanlarından Ahmet Ağaoğlu, Bordo - mavili takımın son dönemde yaşadağı çalkantıları değerlendirdi. Futboldaki yöneticilik deneyimlerinin yanı sıra uzun süredir Türkiye Golf Federasyonu Başkanlığını da yapan Ağaoğlu, Trabzonspor'un yanı sıra Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Milli Takım ve Türk futbolunu da masaya yatırdı.

Trabzonspor'un şampiyonluk şansının azalmasını "10 haftada 11 puan alırsan, Mozambik'te şampiyon olabilirsin" diyerek özetleyen Ağaoğlu, Haber Türk Spor.com'a verdiği röportajda zaman zaman da yönetime destek verdi.

İşte, Ahmet Ağaoğlu'nun röportajının ayrıntıları;

- Trabzonspor beklenenin aksine erken havlu atarak, müsait gözüken bir sezonda şampiyonluktan koptu. Bunun sonucunda Ersun Yanal ile yollar ayrıldı. İlk olarak bu karar sizce doğru mu?

Eğer şampiyonluk mücadelesi veriyorsanız. Bu puanlarla şampiyon olabileceğiniz bir lig yok. Ancak Afrika'da, futbolda bile geri kalmış ülkelerinde, Mozambik'te olabilir ama Turkcell Süper Lig gibi Avrupa'nın önde gelen liglerinden birinde 10 haftada 11 puan alarak "Şampiyon olacağım" diyeceksiniz, böyle bir şey söz konusu değil. Trabzonspor kendi sahasında Denizlispor'a Konyaspor'a, Belediye'ye puanlar kaybetti. Antep'e yenildi, rakibiniz konumundaki Sivas'a çok kötü bir futbolla kaybetti. Kesinlikle kazanmaya yönelik bir oyunu yoktu. Sivas'ı o futbolla yenseydi zaten ligin kalitesi de sarsılacaktı. Trabzonspor hiçbir şekilde ligin ikinci yarısının başından itibaren umut vermiyor. Her maç bir diğerinin bir tekrarı oldu. Bir Antalya bir Hacettepe bir de Gençler maçı var. Mesela Gençler maçında da Yattara gibi bireysel becerilerin ön plana çıktığını gördük. Her şey bu kadar ters giderken başka ne yapacaksınız ki? Ama son 4 maç kalmış, o yüzden şu tartışılır; hoca değiştirilmez ve yeni sezona farklı bir planlamayla hazırlanılır. Bu anlaşılabilirdi. Bu olabilirdi.

- Trabzonspor Başkanı Sadri Şener diyor ki, "Avni Aker'deki maça Ersun Yanal ile çıkamazdım, büyük tepki olurdu."

Tepkiler yükseliyordu. Yani seyirci, hoca ve takıma karşı tepkiliydi. Ard arda gelen kayıplardan sonra tepkilerin dozu artmıştı. Futbolda da fazla bir değişiklik olmayacaktı. Başkan da bu düşüncesinde haklıdır.

- MUSTAFA DENİZLİ, FATİH TERİM, ŞENOL GÜNEŞ -

- Sizce Trabzonspor'u rayına oturtacak reçete nedir?

Başkanın düşüncesi şu; "Hedefim şampiyonluk." Kariyerinde de şampiyonluk yaşamış isimlerle yola devam etmek istiyor. Şampiyonluk stresini yaşamış isimlere takımı emanet etmek istiyor. Mustafa Denizli var Beşiktaş'ta, Fatih Terim var Milli Takım'da, Şenol Güneş var yurt dışında. Şenol da sözleşmesini yeni uzattı ve keyfi yerinde. Yerli alternatiflerin durumu budur.

- Burada da bir Aragones örneği var. Şampiyonlukların en büyüklerinden birini yaşamış bir isim. Ama Fenerbahçe'de işler istendiği gibi gitmedi. Gerçi söylemek istediğiniz yarışmacı bir isim olması zannedersem. Her hafta yarışa hazır olan biri…

Aragones'in dezavantajı şu, o milli takım düzeyinde mücadeleye çıkmaya çok alışıktı. Milli Takım'da bir oyuncu gider, diğeri gelir. Her maçta transfer yapabilirsiniz. Sınırsızdır. O hem ülke değiştiriyor ve hem de milli takımdan kulüp takımına geliyor. Mesela Chelsea'den Scolari de aynı sıkıntıyı yaşadı. Aragones de herhalde buraya geldiğinde ne Sivas'ın ne Gaziantep'in farkındaydı. Bu ekiplerin Süper Lig'de olduğunu bile bilmiyordu. Rakip takımları, rakip oyuncuları bileceksiniz. Yardımcı hoca desteğiyle bu işleri yapmak farklı, ülkeyi tanımak farklı.

- O zaman şöyle söyleyebiliriz, Fenerbahçe o bir sezonluk hakkını kullandı. Trabzonspor'un da bir sezona daha mı ihtiyacı var?

Trabzonspor'un yeni bir sezona ihtiyacı olacak. Futbolcular tanınacak, gelen hoca rakipleri, rakip futbolcuları tanıyacak. Bunlar ancak bir senede oturur. Trabzonspor sezon başında yaptığı transferlerle güçlü bir kadro oluşturdu. Şu anda lig üçüncüsü ve ligi de burada tamamlayabilirse başarısız da oldu denemez. Balık hafızalı olmayalım daha geçen sene Trabzonspor büyük sıkıntılar yaşıyordu.

- Ancak ne yazık ki kimse geride kalan maçlara bakmıyor ve neticede bir şampiyonluk kaçtığı için travma yaşanıyor.

Bu futbolda böyle. Ama Trabzonspor buralarda tutunacaktır ve bu da başarısızlık değildir. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş'ın bu kadar kötü olduğu bir sezonda. Şampiyonluk çıtasının bu kadar aşağı çekildiği bir sezonda, bu kadar başarısız bir ligde şampiyonluğu kaçırmak sarsıcı oldu. Sıkıntı bu noktada oldu. Ama Trabzonspor nereden bakarsanız bakın bence başarılı oldu.

- Ama sizin de çok mutlu olduğunuzu söyleyemeyiz.

Tabii ki söyleyemeyiz. Ortada kaçırılan bir sezon var.

- 4-5 İSME İHTİYAÇ VAR -

- Trabzonspor'un yeni sezonda da bu sıkıntıları tekrar yaşamaması için hocanın yanı sıra futbolcu takviyesine de ihtiyacı var mı?

Takımın ciddi transferler yapması lazım. Hem forvete, hem orta sahaya, hem de sol kanata en azından 4-5 isme ihtiyaç var.

- Transfere ihtiyacı var diyorsunuz ama herhalde bu ekip transfer şampiyonu oldu. 20'den fazla isim alındı.

Trabzonspor 25 futbolcu aldı. Bunlardan 7'siyle oynuyor. Madem böyle oynayacaktınız neden 25 kişi aldınız. O zaman 10 alsaydınız. Ersun Yanal belki de istikrar adına maçlarını 13 kişiyle oynadı ama kaybetmeye başladığınız zaman rotasyon da başlamalıydı. Kulübe bir güç olarak kullanılabilirdi. Şimdi bu durumda iki soru işareti var: Futbolcular ilk 11 futbolcusu değil miydi ama alındılar. Ya da hazır değiller ki bu da teknik soruna işaret ediyor.

- Alınanlar arasından takıma iyi katkı sağlayanlar kimler oldu?

Egemen iyi adapte oldu, iyi transfer. Song iyi bir transfer, son haftalarda düşüş var ama iyi bir transfer, Galatasaray hala o noktada sorun yaşıyor. Coleman iyi bir transfer. Her ne kadar oynamasa da Giray iyi bir transfer. Cale de iyi transfer.

- Peki ya forvet hattı?

Gökhan hayal kırıklığı yarattı. Ben kapasitesinin bu olduğuna inanmıyorum. Umut da gol yollarında sessiz kalıyor ama o daha çok basan, gezen bir forvet. Gerçi golcüden gol beklersiniz. Gol olmadığı sürece baskı artar, stres artar. Forvetten gol beklenir. Çok iyi pozisyonları da yakaladılar. Gol de atamayınca stresi yaşarsınız. Orta sahanın yanı sıra forvet hattında da iyi bir transfer lazım.

- Kaleden memnun kaldınız mı?

Kalede fazla sorun yok.

- Trabzonspor'da kale deyince aklıma Petkoviç geldi bir de aldığınız dönemde Brezilya'da yer yerinden oynayan Jefferson!

Petkoviç'in verilmiş olmasını anlamak zaten mümkün değil. Çok iyi bir kaleci ama kaleciliği dışında da çok iyi bir insan ve profesyonel. Zaten yaptıkları ortada. Kefil olduğum bir isimdir, getiren de benim. Ama Trabzonspor'da olur böyle akıl almaz işler. O Jefferson da ayrı bir vaka. Neler anlatıldı, neler söylendi. Yok Brezilya'da ayaklanma olmuş, ihtilal çıkmış, uçağa binerken askeri darbe olmuş hükümet düşmüş falan filan. Bu işleri bıraksınlar Allah aşkına. Konya'da yedek işte, olan budur.

- Şimdiki duruma da bakacak olursak, şampiyonluk yolu transferlerden geçiyor anlaşılan.

Şampiyonluk istiyorsanız kesenin ağzını açacaksınız. Ciddi transferler gerekiyor daha önce de dediğim gibi orta alana ve forvet hattına. Geçen sene alınıp da kullanılmayanların büyük bölümü Karadenizspor'da değerlendirildi. Bu futbolcuların ne kadarı yeni sezonda Trabzonspor'a dahil olacak göreceğiz ama yeni hocanın da anlayışına göre transferler yapılmalı. Bu yüzden de hoca işi biran önce çözülmeli.

- YABANCI HOCADA LUCESCU, DAUM, GERETS İSİMLERİ DOĞRU OLUR -

- Trabzonspor'da gelecek olan hoca yerli mi olmalı, yoksa yabancı mı? Yerli olursa çok seçenek yok az önce saydınız?

Yerlide fazla bir seçenek yok. Trabzon'u hedeflerine taşıyabilecek isimler 1-2 tane. Final baskını hissetmiş ve başarılı olmuş, her hafta yarışa girebilecek biri lazım. Yabancı tercih edilecekse de Türkiye'yi bilen Lucescu gibi, Daum gibi, Gerets gibi, bu ligde şampiyonluk yaşamış ve Türkiye'yi tanıyan hocalar olmalı. Tercih bu isimlerden biri olursa yanlış olmaz. Çok dikkatli olarak taşı gediğine oturtmak lazım.

- Ama bu sesonda da beklentilerinizin erken sona erdiğini görüyorum.

Ben bu sene şampiyonluğa oynamasını, yeni takviyelerle kurulacak takımla da yeni sezonda şampiyon olunmasını bekledim, düşüncem buydu.

- Şimdi bir hoca değişikliği var ve bu da işlerin sil baştan olmasını sağlayabilir.

Gönül isterdi ki aynı hocayla devam edilsin. Şimdi vakit kaybetmeden çok hızlı olmak lazım ki bir sezon daha bu şekilde harcanmasın. Bakın çok fazla tekrara düştük. Araya karbon kağıdı konmuş gibi oldu. Şampiyonluk mücadelesinde oyuncularınızı kullanarak zaman zaman rakibe göre de işler yapmalısınız, aksi durumda tekrara düşüyorsunuz ve rakip sizi çözüyor. Mesela Sivas maçında bana sorarsanız üç gol de kontraataktır. Galatasaray maçında da benzer goller var. Antep'te de bu şekilde. Sıkıntılar belli ve basit ucuz goller yiyorsunuz. Bu da taraftarı da herkesi de eleştiri noktasına getiriyor. Ben söyledim, Trabzonspor bu futbolla şampiyonluğu beklemesin. Tamam şampiyonluk çok ucuzladı ama bu kadar da değil!

- Trabzonspor'un bu halini ve ligdeki Sivasspor fırtınasını öngördünüz mü?

Trabzonspor aynı işleri aynı hataları peş peşe yapmaya başlayınca renk verdi. Sivasspor ise çok az hata yaptı. Bu sistemle de devam ettiği sürece başarılı olacak. Sadece geçen yıl değil bir önceki yıla da bakın, son 3 senedir çok istikrarlılar. Bunun nedeni de iyi yönetiliyor olmaları. Kendi ihtiyaçlarına cevap veren futbolcuları alıyorlar.

- Bir Balili rahatlıkla yedek kalabiliyor.

Balili bir yıldız değil, Bilica bir yıldız değil, Sezer bir yıldız değil. Bu sözlerim eleştirilebilir ama ama bu futbolcuların her birini teker teker ayrı takımlara koyun kaybolurlar. Bilica İstanbul'un üç büyüklerinden birinde belki stoper oynar. Mehmet Yıldız'ı da bir kenara koyun, bu takımdan Fenerbahçe'de ilk 11'de oynayacak bir isim yoktur.

- O zaman takım oyununu gösteriyorlar herkese.

Evet tam bir takım oyunu. İnanıyorlar. Sistemliler. Fizik gücüne dayalılar ve birçok maçta hadlerini bilerek oynadılar. Bazı maçlarda şansları da yaver gitti ama gitmese en kötü olacakları yer üçüncülüktü zaten. Devamlı bu istikrarla olduklar zaman Sezer gider Hasan gelir biri gider başkası gelir ve Sivasspor da artık hep buralarda olacaktır. Bunu göreceğiz. Yani artık Türk futbol alemi, camiası zirvede Sivasspor'u da kabul etmek zorunda. Dezavantajlarının en büyüğü kentin durumu farkında olmayışıdır. Mesela Trabzonspor maçında, 3-0 kazanıyorsunuz, belki de sezonun en önemli galibiyetini alıyorsunuz ama maçtan sonra ortalık sakin. Kent merkezinde şöyle bir dolaştım elinde bayraklı taş çatlasa 3 bin kişi vardı. Bu Trabzon'da olsun şehir sabah kadar uyumaz. Takım, şehir bunu yaşar. Ama çok saygılılar, misafirperverler ki bu da Sivas'ın artısı. Sivas'ın başının seyircisiyle derde girmesi pek olası değil. Dört büyüklerin sıkıntılarını yaşamazlar ve inşallah böyle devam eder. Hiçbir polisiye tedbire de ihtiyaç duymuyorlar. Bunlar büyük artıları. İnşallah onları bozmayız yoksa çok yazık olur. İnşallah hep böyle devam eder.

- BU KADARINI BEKLEMİYORDUM -

- Peki bu kadar büyük bir başarı bekliyor muydunuz Sivas'tan?

Yok bu kadar da başarılı olmalarını son bir kaç haftaya kadar zirvede yer alarak şampiyonluk en ciddi adayı olmalarını beklemiyordum açıkçası. Ama dört büyükler bu kadar zayıfken yakaladıkları fırsatı çok iyi değerlendiriyorlar.

- Sivasspor 3 sezondur çok başarılı ve lige büyük renk katıyor. Zaman 5 büyük zamanı mıdır? 4 büyük yerine 5 büyük demeye başlayacak mıyız?

Şimdi bu kadar kolay yıkılmaz 4 büyük kavramı. 2-3 senede bu kadar olmaz. 4 büyüklerden en az şampiyonluğu olan Trabzon'un 6 şampiyonluğu var. Bu işler bu kadar kolay değil.

- Zaten ortam çok müsaitken 7'inci şampiyonluğun kaçmasıdır herhalde Trabzon keyfini bu denli kaçıran da…

Tabii ki. Daha önce de konuştuk bu kadar uygun ortam kolay bulunmaz. Ama şunu da söylememiz lazım. Sabır kelimesi çok önemli. Bunu yaşamak çok önemli. Ancak bu sabır Karadeniz'de Samsun'dan Doğu'ya fazla anlam taşımaz! Bu sıkıntıyı her zaman yaşadık hep de yaşayacağız. Bu doğamızda var.

- Trabzonspor'un biraz dışına çıkalım. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın bu düşüşü neye bağlı?

İşler yolunda giderken, "bu büyük kulüptür her türlü işler iyi gider" demeyeceksiniz. Taşlarla oynamayacaksınız. Hatayı sadece küçükler yapar büyükler yapmaz diye bir durum yok tam tersi büyüklerin hatalarının bedeli de çok büyük olur. Fenerbahçe ve Galatasaray da hatalarının bedelini ödüyor, ödeyecek. Şunu unutuyoruz Türkiye'de, başarının yolu sadece istikrardan geçer. Bakın tek bir örnek vereceğim; 2000'de Galatasaray finali kiminle oynadı? Arsenal. O zaman başlarında kim vardı? Arsene Wenger. Şimdi kim var? Arsene Wenger. Ne yapıyorlar? Sürekli finallerdeler gençlerle bile Avrupa'yı sallıyorlar. O zaman Galatasaray'ın başında Fatih Terim vardı? Şimdi? Herhalde arada 10 hoca geldi gitti. Başka örneğe de gerek yok istikrarın önemini anlayabilmek için.

- AVNİ AKER'DE BU KADAR PUAN KAYBEDİLMEZ -

- Hep mi fatura teknik adama kesilecek?

Trabzonspor'u ele alırsak, geride kalan 10-11 haftada, işler hep kötü gitti, keşke böyle gitmeseydi. Bir iki hafta kötü olduktan sonra toparlanabilseydi. Avni Aker'de bu kadar puan kaybı olmasaydı, yönetim biraz daha göğüs gerebildi. Ama bu sonuç kaçınılmaz oldu. Zaten işler bizde böyle ters giderse fatura teknik adama kesilir, ilk olarak teknik adamın kellesi alınır.

- Aynaya bakmakta zorlanıyor muyuz? Kötü mü yönetiliyor kulüplerimiz? Trabzonspor'da da bir Lange olayı vardı mesela...

Zorlanmıyoruz. Bakmıyoruz. Kulüplerimiz dernekler kanununa göre yönetiliyor. Bir Lazarovic bir Lange var. 9 senedir bu olayla uğraşılıyor. Aradan 5 başkan geçti, Lange'nin sorunlu ayrılışı bizim dönemimize rastlar. Bu hatayı bu kulüp ödeyecek. 2001 Şubat'ta yaptığımız hatanın bedelini 2009 Haziran'da Sadi Şener ödemek zorunda. Senin sorunun da net cevabı şu; kulüplerimiz kötü yönetiliyor. Bu da onlar açısından "İntikam soğuk yenen bir yemektir" kavramını ortaya koyuyor. Yöneticiler ve başkanların yaptığı yanlış transferlerle ödenen tazminatların bedeli son 10 yılda 500 milyon doları aşmıştır. Kimse de hesap vermez, bırakın 500 milyon doları 500 dolarlık hesap vermez. Ceketini alan gidiyor. Gidenin ardından gelen ödeyebilirse öder ödeyemezse borç artarak devam eder.

- Bu dernekler kanunundan kaynaklanan bir kusur.

Tabii ki. Ülkemizde de futbol kulüpleri biraz imtiyazlıdır. Bir iş adamı olarak katma değer verginizi, gelir verginizi ödemeyin, devlet gelir söke söke alır. Futbol kulüplerinde 10 sene ödemezseniz, 10 sene sonra masaya oturur bir anlaşma yaparsınız, taksitlendirirsiniz. Bunları da ödemezsiniz yine anlaşma yapılır. Kimse de gelip kulübün kapısına kilit vurmaz. Dediğim gibi imtiyazlıdır futbol kulüpleri. Ülkemizde futbolun garip bir yapısı vardır. Ama bu kadar avantajlı olmasına rağmen kulüplerimiz çok kötü yönetiliyor.

- AZİZ YILDIRIM FENERBAHÇE'YE ÇOK ŞEY VERDİ -

- Hiç pozitif bir kulübümüz yok mu bu anlamda? Son yıllarda sportif bir başarı yok. En azından idaresiyle ışık veren kulüplerimiz, işleri kitabına göre yapan kulüplerimiz yok mu?

Sağduyulu, pozitif işler yapan kulüplerimiz ve başkanlarımız da var. Onları tenzih ediyorum. Şu kulüp, bu kulüp ya da başkanı başarılıdır demek mümkün değil. Ama kulübe kazandırdığı tesisler, ciddi projeleri devreye soktuğu için ticari ve tesisleşme yönünden Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'ye çok şey verdiğini görüyoruz. Kayserispor'da farklı projeler var. Yani ışık verenler var. Ama toplarsak 18 kulüpte taş çatlasın 5'dir ama asla 10 değildir. Ülkemizdeki en büyük sıkıntı da budur. Kulüplerde yönetim 20 kişiden oluşur ama verimli olan işleri götüren 3-5 kişidir.

- Futbolumuzda "budur" dediğiniz, bu bana keyif verdi dediğiniz bir an oldu mu 2009'da?

2009'da bana keyif veren bir şey yok. Ama Futbol sezonumuzun tamamına bakarsak Avrupa Futbol Şampiyonası'dır. İsviçre, Çek ve Hırvatistan maçı keza Almanya maçı çok keyif verdi. Spor hayatım boyunca bu kadar adrenalim yüklü, heyecanlı maçları peş peşe izlemedim. Almanya maçını da taşıyorduk son anda olmadı. Özellikle Çek ve Hırvatistan maçları muhteşemdi. Olağanüstü maçlardı. Fatih Terim ve Milli Takım'ın yaptıkları çok büyük başarıydı. 15-20 günlük bu süreci unutmayacağım. Ama bir kötü yanı vardı; Japonya-Kore'de uzak diye gidip orada kalmıştık, bunlarda ise yakın diye git gel yaptık ve yollarda perişan olduk.

- Hazır Milli Takım'dan bahsetmişken, sizce Fatih Terim A Milliler'i Dünya Kupası'na taşıyacak mı?

Valla bu Fatih Terim ve onun takımı son maçlar oynanmadan, hatta o maçların 90 artıları tamamlanmadan ne yapacağı belli olmayan bir ekip. Bu ekiple eleştiri yapanlar çok dikkatli olmalı. Bunlar garip bir ekip bir anda 25 metre ofsaytta kalırsınız. Bitiş düdüğünü beklemeden yorum yaparsanız çok bozulabilirsiniz. O zaman bu işi iyi bilenler, eleştirenler bile kendileriyle zor duruma düştü. Bu ekibe karşı herkes dikkatli olmak zorundadır. Son maçın son düdüğü çalsın bakalım. Ben de son düdüğe kadar bu iş devam eder diye inanıyorum. Yine heyecanlanalım ama sonunda gidelim. Türk futbolunda da büyük düşüş var, Milli Takım da bunun bedelini ödüyor. Neticede bu ligin futbolcularıdır Milli Takım'ı oluşturanlar.

- Yurt dışındaki futbolcularımız da pekiyi bir sezon geçirmiyor.

Kesinklikle. Ya sakatlıkları var ya da formsuzlar. Nihat toparlayamadı, Hamit sakat. Biraz iyi durumda gözüken Tuncay var. Ama genelinde durum kötü gözüküyor.

- TEKKE'Yİ 10 TAKSİTLE 500 BİNE ALDIK, 12 MİLYONA SATILDI -

- Yurt dışından bahsedince bir Trabzonsporluya Fatih Tekke'yi sormazsak olmaz. Onun için ne düşünüyorsunuz? Mesela Tekke neden Milli Takım'da yok?

Fatih çok iyi bir futbolcu oynamalı ama neden Milli Takım'da yok gerçekten bilmiyorum. Dedikodular oluyor ama ben gerçekten bilmiyorum. Zamanında Tekke'nin Antep'ten Trabzon'a geri alınması için ciddi uğraşlar verdim. Celal Doğan'a 50 bin dolardan 10 çek verdik, 10 ay taksitle 500 bir dolara aldık. Sonra 8 buçuk milyon euro'ya falan satıldı. 500'den aldık 12 milyon dolara sattık. Kısacası budur.

- Tekke Trabzonspor'a dönmeli mi? Bazen de mutsuz olduğunu duyuyoruz.

Tekke çok değerli bir futbolcu. Açıkça yurt dışındaki hiçbir Türk mutlu değildir. Burası farklıdır. Londra'da Chelsea'de bile oynasanız, buradaki havayı yakalayamazsınız. Futbolcuya futbol adamına olan ilgi başka yerde yoktur. Buradan giden futbolcu resmen bunalıma girer. Türkiye nasıl futbol ülkesiyse İstanbul'da futbol kentidir. Şampiyonluklar buradan çıkar, futbolcu, futbol adamı popülerdir. Burada herkes sizi tanır. Hollanda'da sizi kim tanır, mesela bunu en iyi yaşayan da Van Hooijdonk'tur. Orada da iki sene sonra tanınmaz. Buraya gelsin gören çevirir, konuşur. Türkiye farklıdır. Tabii bu ilgi baskı yapar, yurt dışında olursanız da bunun rahatlığı vardır.

- Ülkemiz bu bakımdan özel ama futbolcu üzerindeki bu baskı bir boğulma yaratmıyor mu? Özel hayatları fazla kurcalanmıyor mu?

Mesela Fenerbahçe'nin Sivasspor galibiyetinden sonra televizyonlarda sabaha kadar, "Gece eğlenmeye giden Fenerbahçeli futbolcu" diye haberler vardı. İzlemedim bile. Kime ne? Kim olduğu beni ilgilendirmez. Sivas'ı yenmiş ne yapsın manastıra mı gidecekti. Ya da sabaha kadar zikir mi yapacaktı. Bu tip bir özel hayatla neden uğraşıyorlar anlaşılmaz. Avrupa'da bu konuda rahattır. Orada olan biz de olmayan kültür de şu, kaybedersiniz taraftarınız sizi alkışlar.

- Hiç unutmuyorum Leeds küme düşerken, taraftar son maçta tribünleri doldurdu, "Özletmeyin kendinizi Premier Lig'e bekliyoruz" pankartları açtı. Leeds'i küme düşerken alkışlarla uğurladı.

Burada iş farklıdır, aradaki kültür farkı da burada ortaya çıkıyor. O maç tıklım tıklımdı. Orada adam şu şekilde değerlendiriyor, "Takımımızın Premier Lig'deki son maçı, kaçırmayalım."

- Bu sene ligimizde dikkatinizi çeken bir istatistik ya da detay oldu mu?

Şu çok enteresan ve ligimizin haline ışık tutuyor. Yılın forveti Galatasaray'dan Milan Baros'tur ama şöyle bakalım. Prag'da kimle konuştuysam şunu söylüyor, "Bu adam nasıl oluyor da hala Galatasaray'da ve Galatasaray bundan bu performansı nasıl alıyor?" Gittiği yerlerde duramayan biri Baros. Galatasaray en çok dayandığı ve sorun yaratmadığı yer. Mesela Milan Baros Türkiye'nin Çek maçında kadronun dolması için alınan yedek bir oyuncu. Oyuna alınmadı, şampiyonada yoktu. Türkiye'ye karşı oynayamayan bu isim Türkiye'de Süper Lig'de gol kralı oluyor. Nereden bakarsak bakalım, buna anlam vermeye imkan yok. Bunun sebebi var ama ben bilmiyorum. Bence en enteresan durum budur.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141